2. BÖLÜM

2.3K 102 12
                                    

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumlar dilerim.

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumlar dilerim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Trabzon'un dağlarına usul usul  kar yağıyordu. Soğuk kendisini tüm çıplaklığıyla belli ediyor, insanın içini titretiyordu adeta. Evlerin bacalarından tüten dumanlar içlerini ısıtmaya yetmiyordu.

Mihrimah camın önüne oturmuş her zaman yaptığı gibi görmese de pencerenin buğulanmış camdan sanki dışarıyı görüyormuş gibi cama bakıyordu. Ne çok istiyordu yavaş yavaş yağan kar tanelerini izlemek, ne çok istiyordu yağmur yağarken dışarıyı izlemek. Acıyla kalbi burkuldu bir kez daha, genç kızın omuzlarındaki ağırlık her gün gittikçe atıyordu sanki, insanların bağıra çağıra yüzüne vurduğu kusuru içini burkuyordu.

Kulaklarına ablasının haykırdığı kelimeler dolduğunda, boğazına bir taş takılmıştı. Ona her fırsatta bir ucubeye benzediğini söylerdi ablası, kalbinin nasıl kırıldığını, nasıl üzüldüğünü bilmezdi. Yavaşça gözlerini kapattı genç kız, kirpiklerinin arasından süzülen bir damla yaş çaresizliğinin buruk bir göstergesiydi.

Titreyen dudaklarını birbirine bastırıp ellerini gözlerinin üzerinde gezdirdi. Bir gün bu gözleriyle dünyanın rengini görmek istiyordu bunun için girmemiş miydi zaten bu dikenli yola. Ayaklarının yara bere kalacağını biliyordu lakin dünyanın rengini görmek istiyordu. Aynanın karşısına geçip ablasının dediği gibi bir ucubeye benziyor mu diye bakmak istiyordu Mihrimah. 

Aradan günler geçmişti. Takvim yapraklarından üç gün daha eksilmişti, soluk takvim yaprağı ocağın 23'ünde durmuştu.

Bugün onu istemeye geleceklerdi. Üç gün önce annesi ona bu haberi söylediğinde içini amansız bir korku sarmıştı. Evleneceği adamın nasıl birisi olduğunu bilmiyordu, bu onu içten içe korkutuyordu.

Aldığı nefesi titrek bir şekilde bıraktı genç kız dudaklarının arasından. Doğru mu yapıyorum diye sordu içten içe kendisine.

Odanın kapısının açılma sesini duyduğunda bakışlarını kapıya doğru çevirdi. Gelen kişinin kokusundan annesi olduğunu anlamıştı. Esma hanım kapıyı ardından kapatıp yavaş adımlarla kızının yanına yaklaşıp koltuğun boş kenarına oturdu.

Gözlerini sıkıca  kapatıp açarak titreyen elleriyle kızının elini tuttu, Mihrimah başını annesinin olduğu tarafa çevirip annesinin konuşmasını bekledi.

"Mihrimah, benim güzel kızım." Diye konuştu Esma hanım titreyen sesiyle. Kalbi acıyordu Esma hanımın, kızının yaşadıklarından, duyduklarından dolayı kalbi acıyordu. Onu korumak için bu zamana kadar çok çabalamıştı lakin kızını en çok yaralayan yine kendi kızı olmuştu, şimdi kızı yaralı bu kalbiyle başka bir adamın soyadını taşımak için ilk adımını atacaktı.

"Eğer istemiyorsan arar gelemeyin derim Mihrimah." Genç kız başını önüne çevirip usulca yutkundu. Kalbi istemiyordu ama gözleri istiyordu. Belki bir gün o adam onu iyileştirir diye istiyordu, belki bir gün görürüm diye.

CİĞERPÂREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin