Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim.
Yeis; Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü diye bilinir. Genç kız umutsuzluktan doğan büyük bir üzüntünün içine gün geçtikte hapis olduğunu hissediyordu. Yüreğinde peydah olan kapanmayan açılar onu yeis’in içine tutsak ederken genç kız çaresizce ona uzatılacak eli bekliyordu.
Dolan gözlerinden yaşlar usul usul akarken sessizce çaresizliğine ağladı dakikalarca. Dilinin ucuna vurulan prangalar dudaklarını mühürlerken, konuşmaya mecali kalmamıştı. Tıpkı onu onu dinleyecek kimsesi kalmadığı gibi.
“Ben.. korktum. Canhıraş düşünceler beynimin içini kemirirken, korktum.” Titreyen sesiyle sessizce konuştu fısıltıya anımsatan sesiyle. Soğuk parmakları yavaşça acıyan parmağını sardı. İçindeki küçük kız arkasını dönüp yine hiç olmayacak bir zamanda giderken Mihrimah yine tek başına kalmıştı, hapis olduğu karanlık dünyanın içinde.
Ayağındaki terlikleri çıkarıp koltuğun üzerinde yan dönerek oturup sağ kolunu koltuğun yaslanma kısmına koyarak başını kolunun üzerine koydu yavaşça. Saatin kaç olduğunu bilmiyordu ama dakikalardır ağladığı için bedeni yorgun düşüp onu derin bir uykunun içine çekmek istiyordu.
Yorgun bedeni yavaşça uykunun kollarına düşerken odanın kapısı yavaşça aralanmıştı. Cihangir kapıyı ardından kapatıp odaya girdiğinde karşısında uyuyan kızı gördüğünde kaşları hafifçe çatılmıştı.
Asi siyah saçları sırtına dağılıp koltuğun üzerine dökülürken, yüzü ağlamaktan kızarmıştı. Genç adam ciğerlerine doldurduğu titrek bir nefesle bakışlarını genç kızdan ayırıp giyinme odasına girerek hızla üzerindeki kıyafetleri çıkarıp siyah pantolon, koyu kahverengi boğazlı kazak ve koyu kahverengi kaban giyinerek giyinme odasından çıktı. Dağılan saçlarını eliyle düzeltirken kenardaki telefonunu ve cüzdanını cebine koydu.
Sert adımları kapıya doğru ilerlerken kehribar gözleri koltukta uyuyan kızda takılı kaldı. Gözlerini ağır bir şekilde kapatıp dilini kuruyan dudaklarının üzerinde gezdirdi ağır ağır.
Adımları genç kıza doğru ilerlerken içini saran amansız duygunun ne olduğunu bilmiyordu. Sert adımları genç kızın yanında durduğunda hafifçe eğilerek genç kızı tek hamlede kucağına alarak doğruldu. Adımları yatağa doğru ilerlerken bakışları bir kedi yavrusu gibi omzunda uyuyan genç kıza düşmüştü.
“Bazen dengelerimi alt üst ediyorsun kiraz çiçeği.” Genç kızı yavaşça yatağa bırakıp hafifçe geriye çekilerek genç kızın yüzüne baktı. “Mesela neden seni o koltukta, o halde bırakıp gidemedim. Başkası olsa umrumda olmaz, neden sen umrumda oluyorsun.” Beyninin içini kuşatan düşünceler bir bir sıralanırken, birbirine karışan duygularını kontrol edemiyordu artık genç adam.
Bakışları yavaşça genç kızın moraran parmağına düştüğünde, kolundaki saate bakıp saatin kaç olduğunu kontrol etti. Genç kızdan uzaklaşarak banyoya hızlı adımlarıyla girip ilk yardım çantasında aldığı kremle odaya geri döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİĞERPÂRE
General Fiction"Ciğerpâre'nin ne demek olduğunu biliyor musun.?" Diye sordu genç kız kırgın sesiyle. Kalbinin derinlerinde hissettiği acı artık sesine de yansıyordu lakin karşısındaki sarsılmaz yüz ifadesiyle duran adam bu duruma kulaklarını tıkıyor, ona sırtını d...