11. BÖLÜM

1.9K 93 5
                                    

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

Dışarda esen fırtınaya rağmen umutla yeşermek isteyen çiçekler vardı. Genç kızın içindeki  umutlar bir bir solmuştu, acımasızca. O gülmek için can çekişirken, onun gülüşünü soldurmak için amansız bir yarışın içine girmişti insanlar.

Dillerinin uçlarına bulaşan zehiri acımasızca ona bulaştırdıklarında onun ne hissettiği kimsenin umrunda olmamıştı, ışığı sönük olan dünyasını zifiri karanlığa çevirmişlerdi. Gözlerinden akan yaşlar içindeki yaralı serçeyi dahada yaralamıştı. 

Dünyanın ışığını görmek için çıktığı bu yolun sonu nereye varacaktı bilmiyordu. 

Buruna dolan aşinası olduğu koku yavaşça kaşlarını çatmasına sebep olmuştu genç kızın. Uzun kirpiklerini yavaşça aralayıp ağır bir şekilde yutkundu. Başının altındaki beden ahenk içinde kalkıp iniyordu. 

Mihrimah bulunduğu konumu fark ederek geriye çekilmek için genç adamın beline doladığı kolunu çekmek istediğinde genç adamın bir anda yan dönmesiyle genç kızda onunla birlikte yan dönmüştü. Cihangir kolları arasındaki kızı sıkıca sarıp uykusuna devam ederken Mihrimah şaşkınlıkla araldığı gözleriyle öylece kalmıştı.

Kalbi heyecanla atarken titrek bir şekilde yutkundu. Aldığı nefesler boğazına takılırken dudaklarını birbirine basırııp kalbinin amansız bir şekilde hızlı atmasını bastırmaya çalıştı. 

Küçük ellerini genç adamın omuzlarına koyup onu kendinden uzaklaştırmak istediğinde Cihangir huysuz bir şekilde kıpırdayıp uykulu sesiyle mırıldandı.

“Kıpırdayıp durma.” Elini genç kızın beline dolayıp onu kendisine iyice çektiğinde Mihrimah gittikce hızlı atan kalbiyle baş etmeye çalışıyordu. 

“Ama ben kalkmak istiyorum”. Diye mırıldandı kısık sesiyle lakin Cihangirden bir yanıt alamamıştı. Dudaklarını hüzünle büzüp başını hafifce geriye çekerek genç adamın yüzüne vuran nefesinden uzaklaşmaya çalıştı.

Dakikalar birbirine kovalıyordu ama Cihangir uyanmıyordu. Genç kız sıkıntıyla dudaklarının arasında bir nefes bıraktığında nefesi genç adamın yüzüne vurmuştu. 

“Ahtapot gibi sarıldı, kemiklerim kırılacak.” Huysuz sesiyle kendi kendine konuşurken genç adam yüzüne vuran soluk alışverişleriyle kaşlarını hafifçe çatarak gözlerini yavaşça araladığında karşısında gördüğü gözlerle aldığı soluklar boğazına takılmıştı. 

Gözleri ağır ağır genç kızın yüzünde dolaşırken bakışları genç kızın gözleri ve yastığın üzerine dağılan siyah saçları arasında dolaşıyordu. 

Mihrimah, genç adamın uyandığından habersiz elini onun omzuna koyup genç adamı hafifçe itti lakin yine değişen bir şey olmamıştı.

“Niye bu kadar sarılıyorsa, güya gereksiz temasları sevmiyor.” Küçük eli Cihangir’in omuzunda öylece dururken huysuz sesiyle konuşuyordu. Kaşları hüzünle düşerken titreyen dudaklarını birbirine bastırdı.

CİĞERPÂREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin