7. Bölüm

1.2K 71 31
                                    

Songül eline değen el ve duyduğu şey ile bakışlarını adama çevirdi. Sadinin gözleri hastalığın verdiği yorgunluk ile yarı açıktı. Gözlerini kadının elalarına kitlemiş elini sımsıkı tutuyordu. İkiside gözlerini birbirinden ayırmadan duruyor , ne yapacaklarını bilmeden bakışıyorlardı. Akıllarından geçen düşünceler ise ikisininde kalp atışını arttırmaya yetiyordu.
Sadi iç ses: " Bu gözlere bir ömür bakabilir insan. Neden bakışlarımı ayıramıyorum bu gözlerden. Allahım neler oluyor bana. Çok hastayım sanırım halüsinasyon değil dimi bu. Kalsak böyle bırakmasam elini kızar mı acaba bana."
Songül iç ses: "Neden tutuyorsun ki şimdi elimi. Peki ya gözlerin , gerçekten değer veriyormuş gibi bakıyor. Hayır Songül. O senin sadece tanığın. Kaptırma kendini. Ama çok güzel bakıyor."
Songül daha fazla kendini kaptırmamak için çekti elini Sadinin elinden. Biraz daha böyle kalsalar adamın koyulaşan mavilerinden bir yakınlaşma olacağı çok belliydi. Kendiside adını koyamasa da aklı ve kalbi arasında git gel yaşıyordu. Kızıyordu çokça kendine ama adamın karşısında kalbi daha ağır basıyordu. Daha birkaç gündür tanıdığı bir adamda ne ara bu kadar etkilenmişti. Gerçekten etkilenmek miydi bu. Belkide sadece koruma iç güdüsüydü ona bunları hissettiren. Songül hızla ayağa kalktı. Düşündükleri hoşuna gitmemişti. Kendisini izleyen adama aldırış etmeden çıktı odadan. Salona geçip kendini sakinleştirmeye çalıştı. Sadi Songül'ün gidişi ile söylediği şeye pişman olmuştu. Kadını üzdüğünü düşünerek kendine saydırmaya başlamıştı çoktan.
Sadi : Salaksın sen oğlum. Söylenir mi öyle birden. Ne güzel kadın içinden gelerek ilgileniyordu seninle. Ömrümde kim ilgilendi seninle böyle. Aferin şimdi bak başının çaresine.
Songül salonda adamın kendi kendine söylenişlerini duyuyor kendi bile farkında olmadan gülümsüyordu. Haksızlık mı ediyorum diye düşündü.
Songül iç ses : Ne var yani yanında kalmanı istediyse adam hasta sonuçta. Kötüye yorma sende hemen kızım. Kalktın gittin adamın yanından ışık hızıyla. Üzüldü mü acaba ya. Ne yapacağım peki şimdi. Odayada hiçbirşey olmamış gibi girilmez ki. Bu işin içinden nasıl çıkacağını düşünürken aklına gelen fikir ile hızla yerinden kalkıp mutfağa gitti. Birkaç dakika sonra elinde iki fincan ile mutfaktan çıkarak Sadinin odasına doğru yöneldi. Uyumamış olduğunu düşünerek kapıyı çaldı.
Sadi : Gell
Songül: Müsait misin kahve yaptım bize.
Sadi Songül'ün elindeki kahve fincanlarına ve kendisine tebessüm ile bakan kadına bakakalmıştı.
Sadi : Menengiç mi yoksa.
Songül : O ne ki .
Sadi: Doğru ben sana onu tattırmadım. Boşver bir ara yaparım anlarsın.
Songül : Sevinmedin sanırım. Eğer sevmiyorsan
Sadi : Yok sevindim. Şaşırdım sadece. Sen birden odadan çıkınca ben , ben sandım ki seni üzdüm.
Songül : Yok üzülmedim sadece şaşırdım. Sonra aklıma kahve yapmak geldi.
Sadi : İyi düşünmüşsün.Gelsene .
Songül adamın onayı ile içeri geçip yatağın ucuna oturdu. Kahve fincanının olduğu tepsiyi yatağın yanında koyduktan sonra adamın doğrulmasına yardımcı olduktan sonra fincanların birini adama uzattı. Sadi kendisine uzatılan fincandan bir yudum aldıktan sonra kendisini izleyen kadına bakarak gülümsedi.
Sadi : Türk kahvesi eş durumundan en sevdiğim ikinci kahve bundan sonra .
Sadi: Eş durumundan demek .
Sadi : Tabiki.
Songül adamın verdiği cevaba istemsizce sevinmişti. Çok güzel olmuş gibi klasik bir cevap geleceğini umarken, adam bir kez daha kendisini şaşırtmıştı.  O an karşısındaki adamı daha yakından tanımak istediğini fark etti. İçinden düşünmesi gereken şeyi farkında olmadan dıştan söylemişti
Sadi : Kimsin sen?
Sadi Songül'ün sorusu ile neye uğradığını şaşırdı. Songül ise sesli verdiği tepkinin şokundaydı hala. Ama adamın ne cevap vereceğini de çok merak ediyordu.
Sadi : Nasıl yani
Songül :  Çok basit bir soru. Kimsin sen?
Sadi : Kim olduğumu biliyorsun zaten Songül.
Songül : Dosyada yazan şeylerden ibaret değildir insan. Evet dosyada yazanları biliyorum ama sen o kadar mısın?
Sadi kadının düşüncesine hayran kalmıştı. Kendi felsefesiydi bu. İnsan bir kağıtta yazandan çok daha fazlasıdır derdi hep.
Sadi : Neyi merak ediyorsan açık açık sorabilirsin komiserim.
Songül : Bir komiser olarak sormuyorum bunu. Songül olarak soruyorum.
Sadi : Tamam o zaman . Düzelteyim.Neyi sormak istiyorsan açık açık sorabilirsin Songül.
Songül : Bazı parçalar birleşmiyor kafamda Sadi . Hem bu kadar kötü şeyler yapıp hemde bu kadar düşünceli bir insan olamazsın.
Sadi : Her insanın içinde dışa yansıtamadığı yanları vardır.
Songül : Neymiş o yansıtamadıkların.
Sadi : Başıma böyle bir olay gelmiş olmasa belkide asla teslim olmazdım. Ama hiçbir zamanda yaptığım işten mutlu olmadım. Benim adalet anlayışım sana göre çok yanlış. Bunu kabul ediyorum. Ama bende kendimde adaleti böyle sağlıyordum. Uyuşturucu satanları dövmek cezalandırmak kötülükse evet ben çok kötü bir insanım Songül. Ama en azından ben bir nebzede olsa o küçücük çocukların okul çıkışlarında güvenliğini sağlamaya çalışıyordum kendimce.
Songül : Başka ?
Sadi : Sorgudayım sanırım.
Songül : Sorgu olarak görüyorsan cevap vermek zorunda değilsin.
Sadi kadının bozulduğunu anlar anlamaz hemen yüz ifadesini değiştirerek durumu toparlamaya çalıştı.
Sadi : Hayır. Tabiki şaka yaptım. Yaptıklarımı senden saklayacak değilim Songül.
Songül : Peki. Başka neler yaptın demiştim.
Sadi kadının nereye varmaya çalıştığını anlamıştı. Kendisine göre Sadiyi kendi terazisinde aklamaya , çokta kötü bir insan değil yaptıkları kötü şeyler değildir diye düşünüyordu.
Sadi : Songül duymaktan hoşlanmayacağın şeylerde yaptım. Bunları anlatıp canını sıkmak yada seni üzmek istemem. Ama zorunda kaldığım için yaptım, yapmak zorundaydım. Nefsi müdafaa gibi düşünebilirsin.
Songül : Benim üzülmem senin için çok mu önemli.
Sadi bu soru karşısında yutkundu sadece. Bakışları istemsizce kadının dudaklarına kaydı yine.
Sadi : Sen benim karımsın. Elbette üzülmeni istemem.
Songül : Evet. Sahte karın.
Sadi : Afedersin elbette sahte karım.
Songül : Çok tuhaf bir insansın. Bazen geçmişteki sen ile şimdiki sen arasında sıkışıyorum.
Sadi : İnsanlar değişir Songül. Hem sen geçmişteki ben ile ilgili sadece benim anlattığım yada dosyada yazılı olanları biliyorsun.
Songül : Anlat o zaman hepsini. Mesela neden böyle işlere giriştin. Ailen mesela . Ailen kim nerede.
Sadi son cümleden sonra konuşamadı bir süre. Kendine bile itiraf edemezken Songüle nasıl anlatacaktı. Songül anlamıştı . Sadide yaralıydı aile yönünden. Anlatsa dinlerdi ama adamın değişen yüz ifadesinden titreyen dudaklarından ısrar edemedi daha fazla.
Songül : Doğru zaman değil sanırım bunun için.
Sadi : Sanırım. Doğru zaman geldiğinde önce kendime itiraf edebilme cesaretini gösterip, sonra sana anlatırım.
Songül : Yanlış birşey söylediysem kusura bakma.
Sadi : Yok yanlış değilde, nasıl desem derin konular diyeyim. Ne kadar uzun zaman geçsede kaşıyınca kanayan yaralar.
Songül : Bilirim kanar.
Sadi : Ee sen bahset kendinden. Hep benden konuştuk.
Songül : Ne öğrenmek istiyorsan açık açık sorabilirsin.
Sadi kadının cevabıyla gülmüştü.
Sadi : Repliklerimi çalmaya başladın bakıyorum.
Songül duyduğu söyler ile gülüşünü gizleyememiş karşısındaki adamdan.  Sadi ise o gülüş karşısında kalakaldı öylece.
Sadi : Bana iyi geliyorsun.
Kalakalma sırası Songüldeydi şimdi. İkiside birbirlerinin yüzünde, gözlerinde hapsolmuştu. Daha kendilerine bile itiraf edemedikleri belkide tanımadıkları hislerle ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Gerçi bildikleri bir his olsada ne fark ederdi ki ikiside görev icabı bir araya gelmiş, bir polis ve bir suçluydu. Songül adamın ağzından duyduğu kelimeler ile şaşırmış olsada açıklamasınıda çok merak ediyordu .
Songül : Ne gibi mesela.
Sadi söylediği şeyin ardından geçen bir kaç dakikayı birkaç saat gibi geçirmiş , kadının sorusu ile sanki hep bu anı beklemiş gibi lafa atlamıştı.
Sadi : Gözlerin , onlar bana huzur veriyor.
Songül : Başka
Sadi : Gülüşün en çok gülüşün. Bu gülüşü bir insan saatlerce izleyebilir. Öyle güzel gülüyorsun. Sanki bulutlu bir havanın ardından güneşin açması gibi umut verici. 
Songül adamın iltifatları ile iyice duygulanmıştı. Gözleri dolu dolu olmuştu.Aklı kalbi her şey o kadar karışıktı ki. Ama emin olduğu bir şey vardı. Sadide ona iyi geliyordu. Ve onun iltifatından sonra bunu ona söylemesi gerektiğinin farkındaydı.
Songül : Sende bana iyi geliyorsun.
Sadi kadından bu hamleyi beklemiyordu. Çünkü başından beri onun bir polis memuru olması, kendisinin ise bir suçlu olmasının verdiği bir bocalamada hissindeydi. Kendini Songül'ün yanında hep siyah Songül'ü ise bembeyaz olarak görmüştü. Kadının ona uzattığı bu dal mutlu etmişti onu.
Sadi : Ne gibi mesela.
Songül imalı bir şekilde adamın mavilerine bakarak gülümsedi.
Songül : Replik çalma sırası sende sanırım.
Sadi bu cevap ile kendini tutamadı. Uzun süredir yapmadığı bir şekilde kahkaha attı. İlginç bir şekilde iyi de gelmişti. Günlerdir yaşadığı gerilim, stres dolu anlardan sonra bu kahkaha ona çok iyi gelmişti. Songül ise karşısında adamın kahkahası gözünü ayırmadan izlemişti tebessümle
Songül : Güzel gülüyorsun.
Sadi kadının cevabı ile kesti kahkahasını. Şimdi yüzünde şaşırmışlığın verdiği bir afallama ama aynı zamanda da beklemediği iltifatın verdiği mutluluk vardı.
Sadi : Senin kadar olmasa da.
Kadın o sırada adamın gözlerinin nasıl koyulaştığını izledi.
Songül : Gözlerin. Bazen uçsuz bucaksız bir okyanus, bazense dipsiz bir koyu.
Sadi : İltifat olarak mı anlamalıyım bunu, yoksa kötü bir şey mi bilemedim.
Songül : Yerine göre değişir diyelim. Ama söyleme niyetim iyiydi.
Sadi şu an yaşadığı şeylerin gerçekliğini sorgular gibi tokat attı kendine. Songül ne yaptığını anlayamamıştı.
Songül : Ne yaşıyorsun Sadi
Sadi : Bu yaşananlar gerçek mi onu anlamaya çalışıyorum.
Songül : Gerçek, bunun için kendini dövmene gerek yoktu.
Sadi aklından geçeni bu cevaptan sonra yapmaya karar verdi. Normalde asla bu kadar kısa sürede böyle bir bağ kuracak bir adam değildi. Ama Songülde adını koyamadığı bir şey vardı. Belki karşısındaki kadının hoşuna gitmeyecek, kendisine kızacaktı. Ama denemeden bilemezdi. Beynini yiyen bu düşünce en azından bitecekti şimdi. Gözlerini kadının elalarından yavaşça dudaklarına indirdi. Songül anlamıştı adamın aklından geçenleri. Koyulaşan maviler de anlatıyordu pek çok şeyi. Bıraktı gelecek olan gelsin. Çekmedi kendini , kaçmadı bu sefer. Oda elalarını çevirdi adamın dudaklarına. Mesafe kısaldıkça birbirlerinin nefeslerini ardından da kalp atışlarını duymaya başladılar. Burunları birbirine değdiğinde ise kapandı gözler. Dudaklar buldu birbirini.

SadGül 👨🏻‍🏫👮🏻‍♀️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin