3. Bölüm

1.1K 63 9
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla açtı Songül gözlerini. Nerede olduğunu anlamaya çalışır gibi etrafa göz gezdirdiğinde hatırladı dün geceyi. Sadi koltukta yatacağını söylemiş, yatağı ona bırakmıştı. Her ne kadar yataktan kalkmak istemesede yapacak çok işleri vardı. Sadinin uyanıp uyanmadığını anlamak için etrafı dinlediğinde hiç ses gelmediğini fark edince yataktan yavaşça doğruldu. Hızlıca valizinden çıkarttığı birkaç parça kıyafeti giyinip hazırlandı. Sadinin olduğu tarafa doğru yöneldiğinde koltuğun boş olduğunu gördü.
Songül : Neredesin ya. Kaçtı mı acaba.
Sadi ise bütün gece uyumaya çalışmış ama bir türlü başaramamıştı. En sonunda sabaha karşı daha fazla dayanamayarak aşağı restoranta inip kendine bir kahve söyleyip,oturmaya başlamış, olup biteni düşünüyordu.
Nasıl olacaktı bundan sonrası. Songül ile aynı evde. Kadının ona karşı tavırları çok belliydi. Bir suçlu ile aynı evde kalmaktan fazlasıyla rahatsızlık duyuyordu. Öte yandan dün rahatsızlandığı zaman nasılda üzerine düşmüştü. Kendine gelene kadar başında beklemiş, aç olabileceğini düşünüp birşeyler yemesi için mola vermişti. Ama bu Sadinin moralini düzeltmeye yetmiyordu. Çünkü Songül haklıydı. Sadi bir suçluydu. Üstelik bir çocuğun ölümüne sebep olmuştu. O anları düşününce istemsiz yine gözleri doldu. Günlerdir adam akıllı uyuyamıyor oluşundan dolayı gözleri iyice kızarmış, maviler kırmızılar içinde kaybolmuştu. Songül aşağı indiğinde Sadinin restorantta oturduğunu görüp yanına doğru ilerledi.
Songül : Buradasın. Uyanıp seni göremeyince
Sadi: Kaçtım mı sandın. Merak etme kaçmam.
Songül : Yani kaçtığını sanmam çok normal değil mi?
Sadi : Haklısın. Nede olsa bir suçluyum. Herşey beklenir benden.
Songül masaya oturup Sadinin karşısına geçtiğinde gözlerinin dolu dolu olduğunu fark etti. Dünden beri gözleri doluyordu adamın. Ne derdi vardı da bu haldeydi. Sorularını nasıl soracağını bilmiyor, cevap alıp aşamayacağınada emin olamıyordu.
Songül: Neden buradasın.
Sadi : Uyuyamadım.
Songül : Nasıl yani geceden beri burada mısın?
Sadi : Yok. Sabaha karşı geldim.
Sadinin konuşurken başını öne eğerek konuşması üzerine Songül daha fazla dayanamadı.
Songül : Yüzüme neden bakmıyorsun.
Duyduğu söz ile kaldırdı adam başını. Gözleri elalar ile buluştuğunda Songül adamın gözlerindeki pişmanlık, yorgunluk, suçluluk duygularını okuyabiliyordu adeta.
Songül : Neler oluyor Sadi.
Sadi : Anlamadım.
Songül : Bilmiyorum bir garipsin. Emniyetteki adam değilsin sanki.
Sadi : Emniyetteki adam nasıldı ki?
Songül : Emniyette bir kere bile gözlerinin dolduğunu görmedim mesela. Ama dünden beri gözlerin dolu dolu. Panik atak geçirdin dün. Uyumuyorsun.
Sadi : Beni bu kadar önemseme. Sonuçta çokta önemli biri değilim.
Songül : Seni önemsediğimi düşünme sakın. Ben bir polisim ve sen bana emanetsin. Merakım bu yüzden. Bir sorum varsa bilmem gerekiyor memurun olarak. Sonuçta tanığımsın.
Sadi : Tanığın iyi . Her ne kadar suçlu biri olsamda benimde bir kalbim var . Ve bende bazen duygularıma söz geçiremeyebiliyorum. Hepsi bu.
Songül şaşırmıştı adamın tavrına. Masaya oturduğundan beri üstüne basa basa suçlu biriyim diye tekrarlıyordu.
Songül : Tamam birşey demedim. Hadi kalk. Daha eve birkaç eşya alıp yerleşeceğiz. Yolda simit poğaça birşeyler alıp karnımızı doyururuz. Çok işimiz var.
Evin eksiklerini almak için tekrar yola koyuldular. Bir alışveriş merkezinin önünde durup içeri girdiklerinde ne alacaklarını bilmez gözlerle etrafı inceliyorlardı nereden başlayacaklarını bilmeden. Sadi alışverişin Songül'ün rehberliğinde olmasının daha doğru olacağını düşünerek;
Sadi : Sen karar ver nereden başlayacağımıza.
Bunun üzerine Songül kendi istediğine göre ilerlemeye Sadide arkasından onu takip etmeye başladı.
Günün neredeyse yarıdan fazlasını alışveriş merkezinde geçirmişler bütün ihtiyaçlarını almışlardı. Yorgun halde eşyaları arabaya taşıdıktan sonra eve doğru yola koyuldular. Eve varıp içeri girdiklerinde işleri daha bitmemişti. Hızlıca aldıkları eşyaları bir kenara koyup, evi temizlemeye başladılar. İkisininde cümle kurmasına gerek kalmadan gizli bir anlaşma yapmış gibi organize olmuş çalışıyorlardı. İşleri bittiğinde akşam saat 8 i geçiyordu. Hava iyice kararmıştı. İkisininde gücü tükenmiş, kendilerini koltuğa bırakmışlardı. Karnından gurultular geldiğini fark eden Songül "Birşeyler mi yesek" diyerek Sadiye bakmıştı.
Sadi : Yemek için hiç malzeme almadık ama.
Songül : Evet unuttuk onu.
Sadi : Neyse ben çıkar birşeyler alıp gelirim.
Songül : Beraber çıkarız ya.
Sadi : Yok. Sen çıkma yoruldun zaten dinlen. Ben alıp gelirim.
Songül : Seni tek başına dışarı salacağımı düşünmüyorsun herhalde.
Sadi : Yarin okula giderken ne yapacaksın, ben dersteyken kapıda nöbetmi tutacaksın.
Songül Sadinin söyledikleriyle fazla tepki verdiğini farketti. Haklıydı adam. Yarın okula gittiğinde mecbur yalnız başına kalacaktı. Çünkü kendiside yeni görev yerine gidecekti. Songül'ün kendi düşünceleri ile savaştığını anladı Sadi.
Sadi : Tamam sorun yok. Eve birşeyler söylerim.
Sadinin sesi ile dağıldı düşünceleri.
Songül : Evet daha iyi olur. Zaten yordunuz. Yer yatarız.
Sadi telefonu eline alarak en yakın pideciden sipariş verdi. Siparişler gelince parasını ödeyip siparişleri masaya koyarak Songül'ün gelmesini bekledi. Birkaç dakika sonra Songül gelince birlikte yemeklerini yiyip karınlarını doyurdular. Songül yemekten sonra duşa gireceğini söyleyip banyoya girdi. Sadide birkaç gündür hiç memengiç içmediğini hatırlayıp, alışveriş merkezinde görül aldığı menengiçi mutfak dolabından çıkartıp kavurmaya başladı. Songül duştan çıktığında eve yayılmış kokuyu farkedip ne olduğunu anlamaya çalıştı . Hızlıca odasına yönelip üzerini giyinip çıktığında Sadi ortalıkta yoktu. Mutfağa doğru yöneldiğinde adamın balkonda oturup dalgın bir şekilde kahvesini içtiğini gördü. Dalgındı çünkü Songül'ün gelişini birsüre farketmedi.
Songül: Afiyet olsun.
Sadi : Sağolasın. Sanada yapayım içersin.
Songül : Ne ki bu. Farklı kokuyor.
Sadi: Menengiç .
Songül : Adını duydum ama hiç içmedim.
Sadi : Menengiçi herkes sevmez, Farklı bir aroması vardır diğer kahvelerden.
Songül : Anladım. E tamam Yapta içelim madem çok övdün.
Sadi elindeki kahveyi bir dikişte bitirerek yerinden kalkıp yeniden menengiç kavurmaya başladı. Songül ise dikkat ile Sadiyi ve kavurduğu menengiçi izliyordu. Kahveler hazır olduğunda masaya koyarak Songül'ü buyur etti. Songül ilk yudumunu almak için kahveye uzandığında Sadi pür dikkat onu izliyordu.
Songül : Hmm değişik bir tadı var. Ama sevdim.
Sadi : Afiyet olsun.
Songül : Hikayesi ne bu memengiçin?
Sadi : Menengiç, Gaziantep'e özgü bir kahve. Fıstığın yabani hali diyebiliriz. Kahvenin yurtdışından az geldiği, ithalatın yapılamadığı veya sıkıntılı olduğu savaş dönemlerinde menengici dövüp kahve haline getirmişler. Ama doğal bir ürün. Tadımı, sunumu, şekliyle insanlar tarafından beğenilmiş. Gaziantep'te özellikle soğuk kış günlerinde içilirmiş... Tabii şimdi yaz – kış kalmadı, soğuk – sıcak fark etmiyor; menengiç kahvesi her zaman içiliyor. Kafein içermeyen doğal bir ürün. Antioksidan etkisi var.Bazı bölgelerde çedene, bazılarında bıttım deniyor; ama esası menengiç.
Songül şaşkınca adamın anlattığı hikayeyi dinlemişti. Bir kahve ile ilgili ne çok bilgisi vardı. Kendiside Türk kahvesini çok severdi. Ama asla bu kadar bilgi sıralayamazdı bir kahve hakkında.
Songül: Çok bilgi sahibisin.
Sadi : Menegicin yeri ayrıdır bende. Hem insan sevdiği şey hakkında herşeyi bilmeli.
Songül şaşırmıştı. Nasıl bir adamdı bu karşısındaki. İki gün önce kendisi gelip teslim olmasa asla 7 Emin olacağını düşünemezdi bu adamın. Sadece bir kahveye bile bu derece önem verem bir adam nasıl mafya olabilirdi ki.
Songül : Birşey soracağım ama dürüst olmanı istiyorum.
Sadi: Tabi.
Songül : Sen mafya olduğuna emin misin?
Sadi : Ne demek bu anlamadım.
Songül : Ne bileyim. Değişik bir adamsın. Bir kahveye bile çok fazla anlam yüklüyorsun. Başkasının suçunumu üstlendin diye düşündüm bir an.
Sadi : Keşke
Songül : Anlamadım
Sadi: Keşke dedim. Keşke başkasının suçunu üstlenmiş olsaydım. Vicdanım bu kadar sızlamazdı o zaman.
Songül Sadinin yeniden dolan gözleri ile belkide konuşmak için en doğru zaman diye düşündü.
Songül: Neden teslim oldun Sadi .
Sadi : Söyledim ya. Yeni bir hayat.
Songül : Tamam onu biliyoruz. Ama buna ne sebep oldu ben onu soruyorum.
Sadi : Boşver güzel bir hikaye değil. Ben bile hala etkisinden çıkamadım.
Songül : Güzel bir hikaye olmayabilir ama seni güzel bir yola yönlendirmiş.
Sadi : Evet Busenaz'ın yolu.
Songül : Busenaz mı? O akşam rahatsızlandığında da o ismi sayıklamıştın. Özür dilemiştin.
Sadi : Ne kadar özür dilesemde nafile artık.
Songül : Kız arkadaşın felan mı anlamadım.
Sadi Songül'ün merak edişini anlayışla karşılıyordu. Ama daha fazla saklasada nereye kadar saklayabilirdi bilmiyordu. İyi değildi ve karşısındaki kadın bunu anlıyordu. Daha fazla saklamanın bir manası yok diye düşündü.
Sadi : Busenaz benim yüzümden ölen 7 belki 8 yaşlarında bir kız çocuğu Songül.
Songül donakalmıştı. Beklediği cevap bu değildi. Adamın içinde yaşadığı fırtına ile tanıştı o an. Sürekli gözlerinin dolması , uyuyamaması bu yüzdendi demekki.
Songül : Nasıl yani .
Sadi : 10 gün önce. Yaver diye bir sağ kolum ile arabada Ankara'da bir mahallede ilerlerken bu kız ile karşılaştık. Araba ile yanımızdan geçerken göz göze geldik. Arabalar aynıydı. Bizim gireceğimiz sokağa bizden önce girdiler. Sokağa girmeleri ile silah sesleri duyuldu. Sokağa girdiğimde pusuya düşürüldüklerini görüş ateş açan adamları etkisiz hale getirmeye çalıştım. Adamların işi bittiğinde hemen arabaya yanlarına koştuğumda şoför ölmüştü. Elim arka kapıya gitti ama açamadım bir süre. Korkuyordum göreceğim manzaradan. Birkaç dakika sonra kapıyı açtığımda o manzara ile karşılaştım. Annesi ve küçük kız kanlar içerisindeydi. Nevrim döndü ne yapacağımı bilemedim. Elim ayağım tutmuyordu sanki. Yaver arkadan gitmemiz lazım diye sesleniyordu ama kıpırdayamıyordum. Sonra küçük kızın sımsıkı tuttuğu bir oyuncak bebek gördüm orada. Oda kana bulanmıştı . Ellerim titreyerek bebeğe uzandım. Yaverinde yardımı ile oradan uzaklaştım. Sonra haberlerde gördüm adı Busenaz mış o kızın. O gün o arabayı benim arabam sandılar. O kız benim yüzümden öldü. 1 hafta boyunca kendimi bir kulübeye kapattım. Kimseyle görüşmedim aklımda sadece o kare döndü durdu. Gerçi hala daha öyle. En sonunda teslim olmaya karar verdim. Gerisini biliyorsun zaten.
Songül adamın gözyaşlarını silmesini izlerken kendisininde gözleri dolmuştu. Nasıl bir hikaye dinlemişti daha demin . Adamın bu hallerinin sebebini şimdi anlamıştı tam olarak . Vicdan azabı çekiyordu hemde kendini yiyip bitirecek kadar çok. Üzüldü o an adamın içinde bulunduğu duruma. Herşeye rağmen doğru yolu seçmiş teslim olmuştu ama.
Songül : Çok üzüldüm. Ama herşeye rağmen sen doğru yolu seçmişsin.
Sadi : Ben yeni bir hayat istedim çünkü o olaydan sonra herşey anlamını yitirdi benim için. Bu saatten sonra hiçbir şeyin önemi yok benim için. Ben zamanımı doldurup sonrada göçüp gideceğim bu hayattan.
Songül : Anlamadım.
Sadi : Öyle işte Songül . Beni yaşayan bir tehlike olarak görme diyorum.
Songül : Sen kendini öldürmek içinmi yeni hayat istedin yani.
Sadi : Öylede denebilir. 7 Emin öldü sonuçta
Songül : Sorduğum soruya düzgünce cevap verir misin?
Sadi : Verilecek bir cevap yok. Herşeyi anlattım sana. Bu saatten sonra kimseye bir zararım dokunmaz onu diyorum. Neyse geç oldu. Yarin okul var müsadenle biraz dinleneceğim.
Sadi kalkıp odasına gitmişti. Songül ise duydukları ile ne düşüneceğini şaşırmıştı. Adama başta çok ön yargı ile yaklaşmıştı ama şimdi hikayesini dinleyince üzülmüş hatta haklı bulduğu yönleri bile olmuştu. Oda sessizce odasına doğru yöneldi. Sadinin bu gecede unutamayacağını biliyordu. Çünkü kendiside uyuyamayacaktı.

SadGül 👨🏻‍🏫👮🏻‍♀️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin