Akşam olmuş her şey yolunda görünüyordu .
Ömür 'den
Oldu işte bu kadar zaman peşinde koştuğum adam karşımda duruyor. Nasıl böyle bir insan oldum ben ne zamandan beridir başıma gelenleri masum insanlara mâl ediyorum. Karşımda oturan adamın ne suçu var, Alparslan Çakırbeyli yaptığı hatanın bedelini amcasının ödeyeceğini bile yine de yaparmıydı acaba?
Sesizliği bozan İlyas oldu.
İlyas: Susmak için mi çağırdın beni?
Ömür: Bana karşı dürüst olacaksan sana tek bir soru sorup hayatından sonsuza kadar çıkacağım.
İlyas : Nedir?
Ömür: Söz veriyor musun?
Yutkundu ne diyeceğini bilemedi nedenini o da bilmiyordu ama bu kadında çok başka bir şey vardı. Ona neden bu kadar güveniyordu ki düşmanı değil miydi karşısında oturan?
İlyas: Peki söz veriyorum.
Ömür: Hiç mi hoşlanmadın benden?
Çok şaşırdı hiç böyle bir soruyla karşılaşmayı beklemiyordu.
İlyas: Bunun bir önemi yok Ömür.
Ömür'den
Afallamaya başladı bu iyiye işaret en azından biraz zaman kazanmış oldum.
Tam o esnada mekanın kapısında Behzat belirdi.
Ömür: Behzat!!
İlyas: Anlamadım?
Ömür: Behzat geldi.
İlyas derin bir iç çekip ayağıya kalktı.
Behzat: Ne o İlyas kahpelik yapmaya mı başladın?
İlyas: Behzat! Doğru konuş bacının önünde almayım canını.
Behzat: Nerde sende o yürek sen anca namusumuza göz dikersin ama merak etme ben seni böyle ciğersiz yaşamaktan kurtaracağım
Behzat silahına davrandığı an karşısında Ömür'ü buldu.
Ömür: Beni öldürmeden yapamazsın.
Behzat: Sana öyle kolay ölüm yok Ömür hanım sen geç kenara sıranı bekle.
Behzat Ömür'ü kolundan tutup yere savurunca İlyas karşısına geçip;
İlyas: Sık ulan sana yemin ediyorum eğer bugün beni öldürmezsen her gün pişman olacaksın.
Ömür: İlyas yalvarırım dur
Sonra bir silah sesi ve derin bir sessizlik...