Selam arkadaşlar, yine ben geldim. Bu sefer bölümü biraz erken atayım dedim. Benim yazarken çok zevk aldığım bir bölüm oldu, umarım siz de okurken aynı keyifle okursunuz. Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı merakla bekliyorum sevgiyle kalın. 🥰Ömür: Vereceğim cevabın altından kalkabilecek misin Alparslan Çakırbeyli ?
Alparslan durdu, düşündü... Karşısındaki kadının elinde nasıl bir koz vardı da bu kadar cesurdu, tir tiremesi gereken yerde hâlâ gözlerinin içine bakıp rest çekebiliyordu. Bir an için "Acaba Hızır Ali haklı mı?" diye düşündü. İlyas bu kadını, hatta onunla beraberbütün ailesini tek seferde öldürebilecekken neden koruyordu, neden hiç kimseye hiçbir şey belli etmiyordu?
"Hayır!" dedi sonra, İlyas yanlış bir şey yapmazdı. Eğer yaptıysa bile hatalarını saklamaz, arkasında dururdu. Çünkü o İlyas Çakırbeyli'ydi...
Alparslan: Sana bir soru sordum, cevap ver! Amcam neden böyle bir şey istedi?
Ömür Alparslan'ın bu dehşet saçan tavrının aksine umursamaz bir tavırla gözlerini devirerek tekrar yüzünü önündeki sehpaya çevirdi.
Ömür: Gidip amcana sorsana "Niye?" diye...
Odaya girdiğinden beri sadece olanları izleyen Hızır, girdiği şok'tan yavaş yavaş çıkıp Ömür'ün karşısındaki koltuğa oturdu. Hızır bu hareketi ile Ömür'ün dikkatini çekmek istiyordu, başarmıştı da, oturur oturmaz Ömür ve Hızır'ın bakışları birbiriyle buluştu.
Hiçbir şey söylemeden Ömür'ün gözlerinin içine baktı Hızır. Bakışlarından bir şey anlamaya çalışıyordu , her zaman dostlarına ve düşmanlarına yaptığı gibi. Ama belki de ilk defa baktığı gözlerden hiçbir şey anlamıyordu...
Hızır: Ömür bak ben bu görüntülerde olanları anlayabiliyorum. Belli ki acına yenik düşmüşsün, ama sonrasını anlayamıyorum. Bu yapmaya çalıştığın şeyden sonra İlyas seni ya öldürür ya affederdi. Siz aylardır ne yapmaya çalışıyorsunuz? Bu soruya cevap ver, sonra dünyanın neresine istiyorsan oraya göndereceğim seni, söz veriyorum sana hiçbir şey olmayacak.
Ömür: Senin bu dediğini aylar önce İlyas söyledi bana, karşılığında hiçbir şey beklemeden. Bu görüntülerin hepsini de imha etmişti ama ben kalmak istedim.
Alparslan: En başından niye istedi bunu, sonra niye vazgeçti? Cevap ver!
Ömür gözlerine öfkeyle Hızır'dan ayırıp Alparslan'a çevirdi.
Ömür: Benim sana verecek bir cevabım yok! Ne yapıyorsan yap, korkmuyorum senden!
Ömür'ün bu karşı çıkışı, Alparslan'ın öfkesini ikiye katladı.
Alparslan: Demek korkmuyorsun öyle mi?!
Ömür: Aynen öyle!
Alparslan sabrının son zerresini de harcarken belinden babasının yadigarı olan tabancayı çıkardı, birkaç saniye içinde tetiği çekip Ömür'ün kafasına doğrultu.
Alparslan: Şimdi ya bana cevap ver ya da son duâ'nı et!
Çalışma odasında bütün bunlar olurken salondaki kadınlar korku içinde olacakları bekliyordu. Handan ve Mine tansiyonu yükselen Hayriye hanımı sakinleştirmeye çalışırken, Hatice de ona ilaçlarını içirmeye çalışıyordu. Ceylan ise artık bir şey yapması gerektiğini düşünüyordu. Daha fazla dayanamayıp elefonunu eline aldı ve İlyas'ı aradı. Telefon çok geçmeden açılınca Ceylan hemen söze girdi.
Ceylan: İlyas neredesin sen?
İlyas: Yoldayım Ceylan abla geliyorum, senin sesin neden bu kadar telaşlı geliyor, bir şey mi oldu?