Evet bir silah patlamıştı ama bu Behzat'ın silahı değildi. Üçü de patlayan silaha döndü;
'Abi' dedi Ömür titrek daha doğrusu titrettiği sesiyle. Evet gelen Haşmet'ti adamlarından duymuştu olanları ya da duyulması sağlanmıştı ama o bunların hiç birinin farkında değildi o sadece kız kardeşini Behzat'ın şerrinden korunmak istiyordu. Restorana girer girmez de havaya bir el ateş etmişti dikkati üzerine çekmek için.
Haşmet: Behzat!!! Sen kimsin lan benim bacıma el kaldırıyorsun!!
Behzat neye uğradığını şaşırdı şok olmuş haklıyken haksız duruma düştü. En azından o öyle hissetmişti.
Behzat:Abi sen bacının ne yaptığının farkında değil misin?
Haşmet: Ben öldüm mü lan!! Ne zamandan beri kendi kafana göre ceza kesiyorsun sen.
Behzat: Hiç üste çıkmaya kalkma abi. Bacında kalkmasın bunun bir cezası olacak.
Nispeten daha sakin çıkmaya başlamıştı sesleri.
Haşmet: Madem benim bacım sanane Behzat.
Bunu söylerken oturdu ve ayaktakilere de oturmaları için işaret etti.
Ömür: Abi İlyas buraya son bir kez konuşmak için geldi ben ısrar ettim. Bir daha karşısına çıkmıyacağıma söz verdiğim için kabul etti onun hiç bir suçu yok.
Haşmet: Ortada bir suç olduğunu söyledin doğru mu anladım?
Ömür: Behzat'ın açısından bakarsak öyle . Ama yanlış bir şey yok, dediğim gibi sadece konuşuyorduk.
Haşmet: Peki ne konuşuyordunuz İlyas?
Adını söylerken aynı zamanda yüzünü Ömür'den çevirip İlyas'a döndü.
İlyas: Namusunuza veya namınıza zeval getirecek bir şey konuşamadık Haşmet bey.
Bu sefer Behzat'a döndü Haşmet.
Haşmet: Madem namusumuza zeval veren yok sen ne demeye bacını hasmım dediğin adamın yanında küçük düşürüyorsun?
Behzat: Abi!..
Tam kükremeye başlamıştı ki Haşmet eliyle durdurdu ve Ömür'e döndü tekrardan.
Haşmet: Peki sen bacım ne duymayı umdun da buraya geldin?
Ömür: Hislerimin bir karşılığı olup olmadığını öğrenmek istedim abi.
İlyas gözleri dehşetle açıldı.
Haşmet: Peki bacım biz sana mani olmayalım sen nerede ne yapacağını hepinizden iyi bilirsin. Hadi Behzat gidiyoruz.
Bu sefer dehşete kapılan Behzat olmuştu.
Behzat: Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu abi. Ben ölürüm de Ömür'ü bu kansızın yanında bırakmam.
Haşmet: Behzat yürü!!! Ömür sen de nereye gitmek istediğini iyi düşün öyle karar ver ama sadece kazanacaklarını değil kaybedeceklerini de düşün.
Haşmet önden Behzat ta istemeye istemeye arkasından çıktı restorandan.
Behzat: Abi biz bacımızdan vaz mı geçtik şimdi?
Haşmet: Asıl kolundan tutup zorla sürüklediğimizde bacımızdan vaz geçmiş olacaktık Behzat. Merak etme İlyas racon bilen adam bacını alıp götürecek hali yok on dakikaya gönderir peşimizden.
İki kardeş bunları konuşurken masada derin bir sessizlik vardı. Bu sesizliği bozan ise Ömür oldu.
Ömür: Soruma hâlâ bir cevap vermedin.
İlyas: Evine git Ömür. Abilerinin olduğu eve.
Oluyordu işte sevmiyorum dememişti. Abilerinin yanında çekinmeden sevdiğini ima etmesi İlyas'ı etkilemişti
Ömür: Peki İlyas.
İlyas'ı ardında bırakarak çıktı ve eve doğru yol aldı. Şimdi sırada beklemek vardı. İlyas'a kalbini sorgulaması için biraz zaman verecekti...
...............1 ay sonra..........
Aradan geçen bir ayda Ömür avını bekleyen bir aslan gibi pusuya yatmış İlyas ile hiç bir şekilde irtibat kurmamıştı. İlyas ise bu bir ay içinde birbirini öldürmek için en ufak bir fırsat beklemiş fakat ikisi de bir bahane bulamamıştı. Façalılar ve Çakırbeyliler aynı masada oturmanın da verdiği ağırlıkla hasımlıktan vazgeçmiş fakat yıldızları tam olarak barışmamıştı.
Bir ay önce yaşanan olayı duyan Çakırbeyliler ise fikir ayrılıkları yaşıyordu. Hayriye hanım duruma el atmak istiyordu fakat Hızır buna asla müsaade etmiyor bunun ancak İlyas'ın vereceği bir karar olduğunu düşünüyordu.
Alparslan ise olması gerekenin olduğuna inanıyordu her ne kadar hasımlıktan vazgeçmiş olsa bile façalılar ile aralarında kan vardı ona göre.
İlyas'a gelince onun ne düşündüğünü ilk defa kimse anlayamıyordu.
Ama bu ara iki ailenin de başka bir gündemi vardı: Akif
Henüz kime çalıştığını kimsenin bilmediği bu adam iki aile ile alenen uğraşıyordu.
............. Façalı evi..........
Ömür kahvaltıdan sonra hazırlanmıştı.
Behzat: Hayırdır Ömür? Nereye böyle?
Ömür: Güzelleşmeye.
Behzat: O ne demek kız!
Gözlerini devirerek cevap verdi
Ömür: Kuaföre gidiyorum Behzat;saç, bakım, makyaj müsaade var mı?
Tam ağzını açacaktı ki Haşmet girdi araya.
Haşmet: Keyfine bak kızım sen. Bakma bu densize.
Behzat: Abi ayıp oluyor ama.
Ömür küçük bir kahkaha atıp çıktı evden. Yolda giderken İlyas'ı düşünüyordu hâlâ ses çıkmamıştı. Aslında iyi de olmuştu bu süre zarfında biraz cesaret toplamıştı en azından Ömür öyle zannediyordu.
Bu düşüncelerin arasına dalmışken birdenbire bir araba direksiyonu önüne kırdı. Ani bir fren yaptı Ömür. Daha ne olduğunu anlamadan karşısında ona sırıtarak bakan adamı gördü. Büyük bir şaşkınlıkla adamın ismi döküldü dudaklarından.
Ömür: Zeki?