Yine yepyeni bir bölümle karşınızdayım. Önümde beni bekleyen yoğun bir iki hafta var o yüzden bir sonraki bölüm hemen gelmeyebilir bilginiz olsun. Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Sevgi ile kalın. 🥰🥰Arabanın arka koltuğunda dalgın dalgın yolu izliyordu İlyas. Ömür'ün söylediklerini düşünüyordu, aslında o da hak veriyordu ama gerçeklerle yüzleşmekten korkuyordu. Belki de ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordu kendini...
Düşünceli olan tek kişi İlyas değildi ama, abisi de en az onun kadar düşünceliydi. Hızır'ın da kendi içinde bambaşka bir hesaplaşması vardı. Dün gece Ömür'ün söyledikleri boğazında büyüdükçe büyüyen bir yumru haline gelmişti.
Hızır Ali'nin kullandığı araba fidanlığın önünde durduğunda bu iki kardeş de düşüncelerine ara vermek zorunda kaldılar. Arabadan indiklerinde onları karşılayan Fahri oldu.
Fahri: Hoş geldiniz reis.
Hazır: Hoş bulduk Fahri baba.
Fahri: Ünal bey geldi reis, ofiste oturuyor.
Alparslan: Façalılar?
Fahri: Yoldalar.
Hızır olumlu anlamda başını sallayarak ofise geçti diğerleri de onun arkasından içeri girdiler.
Hızır: Hoş geldin Ünal bey.
Ünal: Maraba Hızır.
İlyas: Ee Ünal bey duydum ki güzel haberleriniz varmış.
Ünal: Var İlyas var.
Daha Ünal konuya girmeden Façalılar kapıdan içeri girdi. Selamlaşma faslı bittikten sonra tekrar konuya dönüldü.
Hızır: Ee Ünal bey artık söyleyecek misin, kimmiş depolarımızı patlatan?
Ünal hızır'a cevap vermeden önce masadaki herkesi özellikle de Façalıları gözleriyle süzdü.
Ünal: Zeki.
İlyas: Zeki kim?
Behzat: Bu sivri Zeki, hani benim bacımı kaçıran...
Ünal: Ta kendisi Behzatcığım.
Haşmet: Ben bu şerefsizi aylardır her yerde didik didik arıyorum. Hangi cehennemdeymiş de biz onu ararken o elini kolunu sallaya sallaya bizim depolarımıza girmiş!?
Haşmet'in siniri herkesi germişti.
Ünal: Henüz o bilgiye ulaşamadık. Sadece onun yaptığını biliyoruz.
Alparslan: Peki malları nerede saklıyor, tam adresi biliyor muyuz?
Ünal: Biliyoruz, ama oraya girmek, en azından kayıpsız girmek neredeyse imkansız.
Tipi: Neresiymiş orası Ünal bey. Bu Sivri'nin çapı ne ki biz kendi mallarımızı onun elinden alamayacağız?
Alparslan: Tipi abi haklı, bu kadar büyük bir operasyonu Zeki tek başına ayarlamış olamaz.
Boran: Olamaz olamaz da, biz bu Zeki'yi bulmadan arkasındakileri nasıl çözeceğiz?
İlyas: O Sivri'yi bulmak istiyorsak kuyruğuna basacağız.
Tipi: Nasıl dadaş?
İlyas: Hele bir önce bize ait olanı geri alalım, Zeki bende, ben onu nasıl açığa çıkaracağımı biliyorum.
Tufan: Ula İlyas, duymadin mi Ünal beyi mekâna girerseniz ölürsünüz dedi da?
İlyas imalı bir gülümseme eşliğinde cevap verdi