GECE KIZININ YENİ SAHİBİ

4.4K 257 272
                                    

Herkes buz mavisi ya da buz gibi derdi onun gözlerine, bana göre ise ay mavisiydi eşi benzeri olmayan o gözlerin rengi.

Rüzgarın sıcaklığı hafif hafif tenimi okşuyordu, soğukluğun verdiği rahatlık yavaşça bedenimi terk ederken sıcaklığın verdiği mayışma hissi vücuduma yayılıyordu. Saçlarımı okşayan sıcaklık onun geriye doğru bir adım atmasıyla daha çok hissedilirken boğazımda ki kuruluğu gidermek amacıyla yutkundum.

Bir adım daha geriye gittiğinde ne yapmaya çalıştığını anlamayı bile denemediğimi fark ettim, sadece gözlerine bakıyordum, o ay mavisi gözlerinin sıcaklığını izliyordum. Sanki her an yok olacak gibi geliyordu o sıcaklık. Alışmak istemiyordu insan ama sanki büyü yapılmış gibiydi.

Bir adım daha geri gittiğinde gözlerinin rengi de değişiyordu sanki.

Yüzünde hiçbir mimik oynamadan 5 adım daha geri gitti. Yol; iki çim kısmın arasında bir tane taşlardan oluşan patikadan oluşuyordu ve o taş patikanın diğer tarafında ki çim kısma geçip yere sırt üstü uzandı. Ne yaptığına anlam veremiyordum ama sanki sabah yemekhanede ki adam kendisi değilmiş gibi davranıyordu.

Ellerini ceketinin cebinden çıkardı ve sadece başını bana çevirdi. Sanki durumdan hoşlanmamış gibi kaşlarını çattı. "Arkanı dönsene," sesi çok... Çocuksu çıkmıştı, sanki ona ait değil gibiydi. Sabah yemekhanede ki sesi tehlikeliydi, soğuktu, korkutucuydu; şimdi ise oyun oynayan çocuk sesi gibiydi yumuşak sesi.

"Hadi," yumuşak bir şekilde söylemesine rağmen irkildim ve dediğini yaptım. "Arkan dönük şekilde koşar mısın?" Bu kadar kibar olması çok garipti.

Dediğini yaptım ve duvara kadar koşup önümü tekrardan ona döndüm. "Geleyim mi?" Diye seslendiğimde yüzünü buruşturduğunu gördüm. Ellerimi ağzımın kenarlarına koyup sesimi biraz yükselttim. "Geleyim mi?" İfadesini düzeltip başını olumlu anlamda salladı.

Taş patikaya basacakken bir anda "Dur!" Dedi. Öyle demesiyle ayağım havada bir şekilde durdum ve ona baktım. Eliyle 'bir dakika' der gibi işaret yapıp bağdaş kurarak oturdu ve başını aşağı yukarı salladı. Bu hareketleri hem çok tatlı hem de çok şaşırtıcıydı. Onun böyle bir adam olmadığını bütün dünya biliyordu ama şimdi sanki karşımda küçük çocuğa dönüşmüştü.

Taş patikaya basıp ona baktığımda beni izlediğini gördüm. Gözleri sabırsızca sanki yanına gelmemi bekliyormuş gibi bakıyordu. Bana mı öyle gelmişti yoksa gözlerinin mavisi açık maviye mi dönüşmüştü?

Taş patikanın ortasında durup başımı sağ omzuma doğru eğdim ve gözlerimi kırpıştırarak baktım. Benim hareketine karşılık başını sola, ardından yanlış tarafa eğdiğini anlamış gibi hemen sağa doğru eğerek benim ona baktığım gibi baktı. "Gelmeyecek misin?" Dediğinde kaşlarım anlam veremeyerek çatıldı ve ağzım hafifçe aralandı. Yok bu adam cidden sabah ki adam değildi.

Rüzgar yavaşça estiğinde sanki onun yanına gitmemi istiyordu.

Onun olduğu çim bölüme geçtiğimde bana doğru döndü, başını kaldırıp bana baktığında, tüm o çocuksu bakışına zıt adem elması çok erkeksi durmuştu. Boğazı zaten açık ve uzunken adem elması da buna eklenince çok etkileyici bir görüntü oluşmuştu.

Ben adem elmasına bakarken o gözlerini kırpıştırıp somurttu. "Neden gözlerime bakmıyorsun, gözlerim o kadar mı kötü?" Dediğinde bakışlarım gözlerine gitti.

Gözlerinde üzüntü vardı. Alen Barça'nın gözlerinde, gözlerine bakmadığım için üzüntü vardı. Gözlerine baktığımda tek elini yere bastırarak ayağa kalktı. Aramızda aşırı bir boy farkı vardı bunu biliyordum ama bu kadar olduğunu düşünmemiştim. Bu sefer de ben ona bakmak için başımı kaldırdım, kaldırmamla kapşonum düştüğünde samimi bir şekilde gülümseyip elini kapşonuma attı ve tekrardan başıma geçirdi ama ona başımı kaldırarak baktığım için tekrardan düşmüştü.

GECENİN AY MAVİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin