'Bu ülkede adalet var, hak var, hukuk var. Laik bir devletiz biz, özgürüz.' der bazı insanlar. Peki bu sistemin işlenmediği yerlerde düzen nasıl? Daha doğrusu işlemesine izin verilmediği yerde kanun yoksa ne var? Orada kanunun koyduğu özgürlük yoktur. Ya avsındır ya da avcı. Avcı olursan sorun yok, ama av olursan avcıların kanununa göre yaşarsın ve onların kanununda 'özgürlük' kavramı yoktur. Kendi özgürlüğünü kendin yaratırsın. Tıpkı Bizim yaptığımız gibi.
Göğsümün üzerinde ki hareketlenme kaşlarımı çatmama sebep olurken başımı sağa doğru hareket ettirdim. Çimlerin üzerinde ki hışırdama sesleri ve yaprakların ezilme sesleri kulaklarıma dolarken gözlerimi hafifçe araladım.
Çimin üstünde uyuduğumdan her yerim buz tutmuş gibiydi; hem ağrıyor, hem de donuyor gibi hissediyordum. Dirseklerimden destek alarak kalktığımda yüzümü buruşturdum. Bağdaş kurarak oturduğumda karşımda dik bir şekilde oturup dümdüz yere bakan Aleni görmemle aklıma dün gece geldi.
Çok durgundu, dün gece bahçeye keman çalmaya inmeden önce her ne olduysa, o Aleni cidden yıkılmanın eşiğine getirmişti.
"Alen," başımı hafifçe sağa eğip adını seslendiğimde, gözlerini kırpıştırdı ve bir süre kapalı tuttu. Onun bu hali cidden insanı eli kolu bağlı hissettiriyordu. Ben bir gün önce ki muzır çocuk haline alışmışken bu hali bana yabancı gibi geliyordu. Hayır korkmuyordum, sadece yetersiz hissediyordum.
"Alen," bir ker daha seslendiğimde yüzünde zor fark edilen bir gülümseme oluştu. Gülmek istemiyordu, bunu biliyordum ama benim yanımda sanki dün gece hiç yaşanmamış gibi davranmak istiyordu.
Gözlerini hafifçe araladığında bana doğru döndü ve daha büyük gülümsedi. Canının yanmasına rağmen çok güzel gülümsüyordu.
"Efendim gece kızım?"
'Gece kızı' değil. 'Gece kızım.'
"İyi misin?" Dediğimde gece mavisi gözleri hiç görmediğim kadar parladı. Gözlerinin dolmasından mı kaynaklanıyordu bu parlama yoksa başka birşeyden mi bilmiyordum ama çok güzellerdi.
Gülümsemesini yüzüne daha çok yaydı ve ayağa kalkıp üstünü silkeledi. "İyiyim, hadi gidelim yoksa hasta olacaksın." Diyip bana elini uzattı. Hâlâ benim hastalanmamı düşünmesi hiç hoş değildi. Kendini bir kere bile düşündüğünü görmedim; ne fiziksel ne ruhsal.
Elini tuttuğumda beni kolaylıkla ayağa kaldırdı ve yerde duran kemanla yayını aldı. Yan yana binaya doğru yürümeye başladığımızda sanki her bir adım attığımızda daha çok geriliyordu. Oraya girmek istemiyordu. Peki ama neden?
Binanın önünde ki merdivenlere geldiğimizde gözlerini yumdu ve bir süre bekleyip geri açtığında yüzünde ki gülümsemesi gitmişti. Bu değişimleri her defasında beni korkutuyordu ama elimden birşey gelmiyordu. Onu dün gece o hale getiren şeyi bulmalıydım.
Birlikte binaya girdiğimizde merdivenlere doğru yöneldi, bende itiraz etmeden peşinden gittim. Bina altı kat ve U şeklinde iki koldan oluşuyordu; sağ kolunda doktorlar ve çalışanlar kalırken, sol kolunda ise biz, yani "hasta" diye nitelendirdikleri kişiler kalıyordu.
Alen'in odası en üst kattaz benim odam ise ikinci kattaydı. Benim odamın olduğu kata geldiğimizde Alene döndüm. "Kahvaltıda görüşürüz." Deyip el salladığımda hiçbir şey demeden sadece bakıp gitti. Ben arkasından bakarken o bir kere bile olsun bana bakmamıştı. Bu içimde bir yerlerin acımasına yol açarken başımı hafifçe eğip odama gittim.
Kapıyı kapatıp direk hiç soluklanmadan banyoya girdiğimde vücudumun soğukluğuna zıt düşen sıcak suyu açtım. Suyun altında hareketsiz bir şekilde yarım saat durdum, bunu neden yaptım bende bilmiyordum sadece durmak istemiştim ve durmuştum. Yarım saatin ardından üstümde ki kıyafetleri çıkartıp duş aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN AY MAVİSİ
Novela Juvenilİşlediği bir cinayetinde yakalanan Alen Barça'nın hapishaneye girmesi beklenirken akıl sağlığı yerinde olmadığı ortaya çıkar. Bunun üzerine hapishane yerine akıl hastanesine kaldırılır ve orda tedavi görmeye başlar. Herşeyden habersiz gittiği akıl...