Şarkılar:
Jungkook-Stay Alive, WAV-Devil Mode, One Direction-Night Changes, Güldiyar Tanrıdağlı-Umutsuz aşkBeklemek yoluyla çektiğin acıya çektirene âşık olduğun için âşıksındır.
İnsan bir insanı ne kadar bekleyebilir? Bir gün? Bir hafta? Bir ay? Bir yıl? Seven insan her türlü bekler.
Bende Aleni tıpkı öyle beklemiştim ve o en sonunda gelmişti. Beklediğiniz kişi sizi seviyorsa, size değer veriyorsa o beklenilen sürede ne siz ondan kopabilirsiniz, ne de o sizden kopabilir.
Kolumun üstünde ki ağırlıkla kaşlarımı çattığımda gözlerimin yeni yeni kapalı olduğunu fark ediyordum. Hiç olmadığım kadar yorgun hissediyordum kendimi, rüyalarımda sürekli Alen'in tekrar gittiğini ve beni Aldakar'ın eline bıraktığını görüyordum. Bu bile canımı acıtmaya yetiyordu.
Gözlerimi hafifçe araladığımda karşımda duran yuvarlak camdan masanın üzerinde duran ve namluları bana dönük silahlar çekti dikkatimi.
Onları görmemle gözlerim kocaman açılırken bir anda doğrulduğum için belimi incitmiştim. Elim belime giderken biraz daha gerildim ve derin bir nefes aldım.
"Hey çocuklar bizim nebula uyandı!" Arkamdan gelen sesle irkilip biraz öne doğru gittiğimde koltuktan düştüm ve kolumu cam masanın kenarına çarptım. Acımı ikinci plana atarak arkamdan gelen sesin sahibine baktığımda o koyu yeşil gözlü çocuğu bana sırıtarak bakarken gördüm. Sanırım Alenle takılanların geninde vardı bu sırıtma olayı. Beyfendi kendi gibi olmayanlarla takılmıyordu belliki.
"Günaydın küçük nebula." Coşkuyla söylediği şeyin ardından başını hafif sağa doğru yatırıp gülümsedi. Gülümseyince kısılan gözleri kapanırken bana neden hâlâ nebula dediğini anlayamadığım çocuğa bakarak koltuğa tekrardan oturdum. Sanırım bu çocuğun adı Borga'ydı.
Bir süre sonra odaya Lodos ve onun ardından Duhan olduğunu düşündüğüm kişiler girdi. "Bacağın daha iyi mi?" Dedi Lodos bedenini Borga'nın bedeninin yanına bırakarak. Duhan bir şey söylemese de içeri girdiğinden beri yüzünde küçük bir çocuğun yüzünde ki gibi bir gülümseme vardı.
Yırtık olan eşofmanımdan görünen bacağıma baktım. Beyaz bir sargı beziyle sıkı bir şekilde bağlanmıştı ama ne acıyor ne de sızlıyordu. "Hayır ağrımıyor." Duhan başını salladı.
"Güzel, biraz iyileşmesini beklememiz lazım yaklaşık bir-iki hafta. Sonra merhem sürmeye başlarız." Başımı onaylar şekilde salladım, dikkatli bir şekilde incelemediğim odaya baktım ve aslında oda olmadığını fark ettim.
Normal zeminden iki basamak aşağıda büyük bir oturma alanıydı. Duvarları ful camdan oluşmuştu böylece evin içinden bahçeyi ve gökyüzünü görebiliyorduk. Bütün eşyalar, fayanslar ve zeminler beyaz rengi ve tonlarını içeriyordu.
"Burası Alen'in evi," Dedi Lodos ve gülerek devam etti. "Bu kadar büyülenmenin nedeni bu olsa gerek." Bakışlarım yan yana oturan üçlüye çevirilirken gözlerimi kırpıştırdım ve oturuşumu düzelttim.
"Alakası yok, sadece duvarları camdan olan bir evi ilk defa görüyorum ayrıca da her yerin beyaz olması," biraz durdum ve diyeceğimi düşündüm ama bir şey bulamayınca "Güzelmiş." Diyerek geçiştirdim.
"Hepimiz aranızda ki ilişkiyi biliyoruz küçük nebula, Alen bizden bir şey saklamaz."
Yutkundum ve gözlerimi bir saniyeliğine tekrardan bacağıma kaydı. "Aramızda elle tutulur bir ilişki yok."
"İlişki sadece o anlamı taşımıyor." Arkamdan gelen sesle bedenim dikleşerek gerilirken gözlerim bacağımda takılı kaldı. "Bir insanla kurduğun insanla diyaloğa bile ilişki denir çünkü aranızda bir bağ ya da konuşmuşluğunuz var. Ya da bir geçmiş." Yanıma, hemen ayağımın ucuna oturdu ve benim ona bakmak isteyen ama bakamayan gözlerime baktı. "O anlamı taşıyan ilişki sözcüğüne gelirsek, evet aramızda öyle bir ilişki olmadı. Asla da olmayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN AY MAVİSİ
Dla nastolatkówİşlediği bir cinayetinde yakalanan Alen Barça'nın hapishaneye girmesi beklenirken akıl sağlığı yerinde olmadığı ortaya çıkar. Bunun üzerine hapishane yerine akıl hastanesine kaldırılır ve orda tedavi görmeye başlar. Herşeyden habersiz gittiği akıl...