"i don't belong among the angels. and that's just fine with me."
∆
bir insan herhangi bir olay yaşamadan, zihnine zarar gelmeden veya ruhsal bakımdan kötü bir dönem geçirmeden delirebilir miydi? delirip, halüsinasyonlar görür müydü? bilime göre bir tetikleyici olması gerekir. ufak da olsa bir tetikleyici. madde bağımlılığı, yaşanılan bir travma, zihinden silinmeyen bir olay, doğuştan gelen vakalar. hepsi bir tetikleyicidir.hayatında böyle bir tetikleyici olmayan ve ciddi anlamda bu olaydan önce mutlu bir insan olan hongjoong, şu an okulun arka tarafındaki banklarda yalnız başına oturup delirip delirmediğini düşünüyordu. aslında bu bir yandan garip gelse de kütüphanede gördüğü klonu yüzünden kendisini gerçekten sorgulama gereği duymuştu.
yaşadığı tüyler ürpertici olay, yaptığı telefon görüşmesi ve hattın diğer ucundan gelen nefes alış-veriş sesleri o kadar gerçekti ki zihninin bir kısmı ona saçmalamamasını, kesinlikle delirmediğini ve gördüğü şeylerin hepsinin bilime aykırı olsa bile %1 oranda bile yaşanabileceğini söylüyordu.
derince bir iç çekti ve sırtını banka biraz daha yaslayıp gözlerini gökyüzüne çevirdi. olay üstünden iki ders geçmiş olmasına rağmen hâlâ kalbi hızla atıyordu ve kendisini bir türlü sakinleştiremiyordu. açıkçası böyle bir durumda yapılacak bir şey var mıydı onu bile bilmiyordu. tek bildiği, annesine bu halde görünmemesi gerektiğiydi. eve gitmeden önce toparlanmalı ve yine o eski sosyal ve gülümseyen çocuk olmalıydı.
"seonghwa, hongjoong burada!" görüş açısına giren kızla dikkatini gökyüzünden çekip sayıları yavaş yavaş artan gruba verdi. bu grup, seonghwa'nın arkadaş grubuydu. hongjoong, seonghwa'dan haz etmediği gibi onlardan da etmezdi. hepsi birer ergen edasıyla seonghwa ne derse onu yapıyordu.
tam bir saçmalık.
"hongjoong, okulun kurallarını biliyorsun değil mi?" kız, hongjoong'un yanına oturup elini mavi saçlının omzuna attı ve sırıttı. ah evet, hongjoong bu sırıtışı bilirdi. birkaç saniye sonra başına iyi şeyler gelmeyecek gülüşüydü.
bankın etrafına dizilen arkadaş grubuyla hongjoong, tamamen orada sıkıştı. buradan canlı çıkabilecek miydi hiç emin değildi. gözleri nedensiz, bir umut seonghwa'yı aradı. bu çok ani bir refleks gibiydi, zihni bu grubun içindeki en büyük düşmanının seonghwa olduğunu biliyordu lakin en aklı başında insanın da seonghwa olduğunun bilincindeydi. belki de bu yüzden gözleri ilk ona gitmişti.
siyah saçları yine alnına düşmüş, beyaz okul gömleğinin kolları dirseklerine kadar kıvrılmış ve siyah kıravatı gevşek şekilde bedenini okul duvarına yaslamış hongjoong'u ve arkadaşlarını izliyordu. zaten böyle olaylarda seonghwa'nın birisine vurduğu pek görülmemiştir. genelde bu işi arkadaşlarına bırakırdı.
"zorbalık yapılmayacak kuralını ikinci kez 5 dakika önce çiğnedin ve ortalıktan kayboldun." kız, hongjoong'un omzunu biraz daha sıktı. "seni bulamayacağımızı mı düşündün cidden?"
5 dakika önce hongjoong birisine zorbalık mı yapmıştı? iyi de hongjoong uzun zamandır bu bankta öylece oturup hayatı sorguluyordu. bu kızın dediği zorbalık olayının 5 dakika önce yaşanmasına imkan yoktu. kesinlikle yoktu.
"ben bir şey yapmadım." dedi kimsenin inanmayacağını bilse bile. "kimseye elimi sürmedim."
etrafındaki çocuklar aynı anda kahkaha attı. atılan kahkaha hongjoong'u ciddi anlamda sinir etse bile sakin kalmaya çalıştı. ne döndüğünü anlamadan yanlış bir şey yapmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kait | seongjoong
Fiksi Penggemarkim hongjoong, kırık aynanın iki tarafı adlı latince büyüyü sesli bir şekilde okur. ☆ alternative universe! ☆ kim hongjoong, park seonghwa ☆ khj merkezli 031023 seongjoong #1 130323