"i think i'm starting to understand."
∆
"yaklaşık 30 öğrenci, 1 öğretmen şahit olmuş olaya. elimizde de bu şahitlerin yanında kamera kayıtları var. yani kim hongjoong, kurul toplantısı sonucunda muhtemelen oy çokluğu ile okuldan atılacaksın. zorbalık yapmak, birisini rencide edip başka bir öğrenciye zarar vermeni göz ardı edemeyiz."
hongjoong ve yanında olayları anlamaya çalışan seonghwa, camın kırıldığı dördüncü kata geldikleri an bir sürü öğrenci ve öğretmenle etrafları çevrilmişti. herkes hongjoong'a tıpkı bir canavar gibi bakıyor, mavi saçlı çocuğun bir an önce okuldan gitmesi için ellerinden geleni yapacaklarını kendi aralarında konuşuyorlardı.
henüz olayın ana çıkış sebebini bile anlamamış olan hongjoong ise sadece kendisine büyük bir kinle bakan müdürüne ara sıra bakış atıyor, sonrasında başını yine yere eğiyordu.
"kendini savunacak mısın? çünkü eğer savunmazsan muhtemelen çoğu öğretmen seni göndermeye oynayacak." müdür, sert ses tonuyla kalabalık koridorun ortasında duran hongjoong'a küçümsercesine baktı. "sosyal yaşam projelerinin lideri olup okulun ismini ön plana attığın için seni severdim fakat şimdi kendini savunmazsan yaptığın tüm iyilikler silinir."
mavi saçlı, başı öne eğik şekilde birkaç saniye bekledi. şu son bir haftada yaşadığı olaylar o kadar saçmaydı ki gerçekten kendisi bile şu an bulunduğu duruma inanamıyordu. yani, bu müdür kendisine yaklaşık 10-15 dakika önce bir kızla tartıştığını ve sinirlenip camı kendi elleriyle kırdığını söylüyordu. buna nasıl inanabilirdi ki? kendisi seonghwa'dan dayak yemekle meşguldü bu olay olurken.
seonghwa...
bu sefer şahidi vardı.
tabii ki seonghwa'nın kendisini savunmasını beklemiyordu. düşmanlardı sonuçta ve siyah saçlı olan şu son olaylar yüzünden hongjoong'dan ekstra bir şekilde haz etmiyordu. bundan dolayı bu olayda da yine yalnızdı. yine yapmadığı bir şey yüzünden suçlanıyordu.
"ben yapmadım."
yararsız. tamamen yararsız bir savunma biçimi. dünyadaki en kötü şöhretli katiller, tacizciler, hırsızlar veya bir vakanın baş şüphelileri bile sorgu odasında ilk bu cümleyi söylerdi. yani, kesinlikle yararsız bir savunma biçimiydi fakat hongjoong'un elinden bir şey gelmiyordu. şu an sadece ağlamak ve herkesin gözünün önünden yok olmak istiyordu.
"tabii, 30 öğrenci ve 1 öğretmen olaya şahit oldu ama sen yapmadın... anlıyorum kim hongjoong, gerçekten mantıklı bir savunma biçimi." müdür, ironik şekilde konuşunca koridorda olayı izleyen öğrenciler hep bir ağızdan gülmeye başladı. hatta bu kitlenin arasında öğretmenler bile vardı. şu an tek gülmeyen kişi bir kendisi bir de yanında öylece duran ve tek kelime etmeyen seonghwa'ydı.
"kendini savunmuyorsun demek, peki." müdür, koridordaki öğretmenlerin hepsiyle teker teker göz göze geldi. "o zaman sayın eğitmenlerim, sizi disiplin kuruluna alalım. bir öğrenci hakkında önemli bir karar vermemiz lazım."
hongjoong'un elleri ve ayakları titremeye başladı. o kadar çaresiz ve bir o kadar da yalnızdı ki gerçekten kendisini çok kötü hissediyordu. gözleri yanmaya başlayınca birkaç dakika sonra kendini tutamayıp tüm bu olayların dolmuşluğuyla ağlamaya başlayacağını hemen anladı. bu yüzden koridorda ona bakan öğrencilerin arasından zorlukla yüzünü kapayarak geçti ve alt kata doğru koşmaya başladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/335978315-288-k499546.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kait; seongjoong
Fanfichongjoong, kırık aynanın iki tarafı adlı latince büyüyü sesli bir şekilde okur.