BÖLÜM 37

54 8 0
                                    

Muradiye, pırasaları ince ince doğramış suda dinlendirirken, bir yandanda soğanları kavuruyordu. Bir avuç pirinci suya tutup süzdükten sonra, pembeleşmeye başlayan soğanların içine attı. Bir tur karıştırdıktan sonra altını iyice kısıp sulanmasını beklemeye başladı. Kapının çalmasıyla saatine baktı. Daha sütçünün gelmesine var diye düşündü.  Yabancı birisinin geldiğini düşünerek "Kim o" diye seslendi.
"Benim Muradiye yenge."
Sesi alamamıştı.
"Kimsin?"
"Zeynep ben."

İsmi duymasıyla yine sinirlenmişti. Ne işi vardı diye düşündü içinden. Açıp açmamak arasında tereddütte kalsada sonunda kapıyı açmaya karar verdi. Açtığı an o da hayatının şokunu yaşadı. "Bismillahirrahmanirrahim..."
Muradiye'nin sendelediğini anlayan  Zeynep  düşmesini engellemek için hemen koluna girişti.
"Allahım  gerçek mi bu Kem, Kemal!"
"Muradiye yenge sakinleş gel girelim içeri."
Muradiye'nin eli kolu boşalmış vücudunu yere bırakmasına ramak kalmışken kollarından tutup kaldırmışlardı.

Zar zor içeri taşıyıp sırtüstü koltuğa yatırdılar.
"Off! hep benim hatam. Kadının kalbine inmemiştir inşallah.Keşke seni getirmeden önce  haber verseydim. İnşallah birşey olmaz."
Hemen salona götürüp boylu boyunca yatırdılar. Zeynep ilk olarak kalp atışı ve nabzını dinledi.
"Normal gözüküyor. Biraz bekleyelim kendine gelmesse doktor çağırırız artık."
"Kolonya koklatalım mı Zeynep?"
"İyi fikir ama  nerdedir acaba?"
Zeynep kolonya bulmak için telâşla ayağa kaltı, çaprazında duran cam vitrinin içindeki şişeyi hızlıca kaptı.
"Pamukta olsa fena olmazdı. Neyse şimdi bir de onu aramayalım."
"Elinle koklat istersen."
Eline hızla boca ettiği kolonyayı Muradiye'nin burnuna doğru uzattı.
"Muradiye yenge beni duyuyor musun?"
Yavaş yavaş göz kapaklarının aralandığını gören Zeynep sonunda derin bir oh çekti.
Muradiye kekeleyerek;
"Kem Kemal Kemal!"
" Sana sesleniyor, elini tut burdayım de."
"Daha kötü olmasın."
"Hayır birşey olmaz hadi sen dediğimi yap."
Usulca eliyle Muradiye'nin elini tutup;
"Buradayım, yanınızdayım dedi."
Göz göze geldiler.
"Yaşıyorsun sen. Allahım seni bana bağışlamış."
"Durun hemen doğrulmayın."

Dinlemiyordu Muradiye. Yattığı yerden elini tutan yeğenine sıkı sıkı sarılmış kendine doğru çekmişti. O da gördüklerinin gerçek değil bir rüya olduğunu düşünüyordu. "İnanamıyorum Allah'ım..Kaç zaman sonra. Nazif görüyormusun Nazif? Öldürmeyen Allah öldürmüyor, yaşatıyormuş...!"
Muradiye öyle sıkı sarılmıştı ki kitlenen kollarını nasıl sıktığını bile farketmiyordu.
Durumu anlayan Zeynep o an müdahale etti. "Muradiye yenge hadi tamam artık. Bırak istersen"  Zar zor ayırmıştı kollarını.
"Ben sana su getireyim nefeslen azıcık."
Suyu içtikten sonra biraz daha toparlandı.
"İyisin değil mi?"
"İyiyim iyi olmasına da, nerelerdeydin bu zamana kadar nerdeydin Kemalim?"
Soruya cevap vermek için Zeynep hemen araya girmişti.
"Kemal'in kafası çok karışık Muradiye yenge. İstersen zorlama onu. Hiç birşey hatırlamıyor."
"Neyi hatırlamıyor? Madem bulundu polis niye aramadı beni."
"Çünkü kimsenin bulduğu falan yok. Kemal'i tesadüfen Eminönü'nde gördüm. Boğaz turu yapan bir teknede afiş dağıtırken rastladım."
"Ne yapıyordun orada ne işin vardı?"
"Çalışıyordu diyorum ya hatırlamıyor  hiçbirşey. Kazanın sonrasında hafızasını kaybetmiş. Kendini 'Ali'diye tanıttı. Resimlerimizi göstermemle anca ikna oldu."
"Beni de mi hatırlamıyorsun?"
"Hayır maalesef."
"Ah kurban olduğum! Nazif dayını peki?"
"Hayır hiç birşey hatırlamıyorum."
"Bak, iyi bak bu eve. Sen bu evde büyüdün. Benle dayın baktık sana. Analık babalık ettik. Evlâdımızdan ayırmadık seni. Yüzümüzü birgün kara çıkarmadın. Okudun adam oldun. Vefakâr talihsiz yavrum."
"Ağlamayın lütfen. İnanın bende çok zorluyorum kendimi. Ama  hiç birşey hatırlamıyorum."
Zeynep merakla;
"Şu ana kadar anımsadığın yada hatırlar gibi olduğun tanıdık gelen bir detayda mı yok?"
"Hayır. Henüz bir şey hatırlamadım."
"Peki o halde. Siz burada yenge yeğen hasret giderin, bolca konuşuruz nasılsa çok sıkıştırmayalım seni. Bende kahve yapayım."
"Eyvah!"
"Ne oldu Muradiye yenge niye eyvah dedin?"
"Ocak açıktı heyecandan unuttum. Yemek vardı. Onada bakıver gitmişken kızım."
"Tamam bakarım."

Zeynep çok mutluydu. Kemal'in onu ilk kez yemeğe getirdiği günde olduğu gibi yine kahve yapıyordu. Nazif dayının eksikliği içini buruklaştırsada bugüne gölge düşürmeye niyeti yoktu...

***

KİRAZ AĞACI 🍒Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin