BÖLÜM 4

87 17 1
                                    

Kemal'in ve dayısının şöförü yoktu. Arabasını hep kendi kullanırdı. Beraber işe gider beraber dönerlerdi. Bazen Kemal'in mesai yapması veya işinin olduğu durumlarda atölyenin servis şöföründen destek alırlardı. İşyerine bağlanan sokağa girmeden önceki son ışıklarda yeşilin yanmasını beklerken, şoför camına doğru yaklaşan ve ıslanmaktan bihal olmuş Zeynep'i görünce önce şaşırdı daha sonra dinlemek için camı aralayarak merakla kafasını uzattı.

Zeynep mecali kalmamış bir haldeydi. Yağmurdan her tarafı ıslanmış ufaktan üşümeye başlamıştı. Bu havalara karşı oldu olası zayıf olan bünyesibütğn vücudunu titreterek  verdiği hastalık sinyaliyle kendini yeniden hatırlatmıştı.
''Pardon beyefendi buraları tanıyor musunuz?Adres arıyordumda.''
''Tabi buyrun, nereyi arıyorsunuz?''
''Arın tekstil atölyesine gitmeye çalışıyorum. Fakat sokaklar birbirine çok benziyor karıştırdım galiba.''
Sürmesinin akması kirpiklerinin yağmur suyundan yapış yapış olması bile güzel gözlerine bakmaktan alıkoyamamıştı Kemal'i. Yeşil ışığın yanmasına son onbeş saniye kala kızın gözlerine bakmayı kesti.

Çaktırmadan kendini toplayıp gırtlağını temizledikten sonra kaldığı yerden konuşmaya devam etti.
''Bizde o tarafa gidiyoruz, isterseniz bırakabiliriz.''
Bu teklifi duymasıyla, Zeynep'in ters ters bakmaya başlaması bir oldu.
''Bu ne küstahlık! Her adres soranla hep aynı yöne mi gidersiniz?''
Verilen cevaba bir hayli bozulan Kemal sazı tekrar eline aldı. Bu sefer deminki kadar kibar olmayacaktı. Daha sert bir üslupla;
''Hanımefendi kötü bir niyetle bırakalım dememiştim.Bitap düşmüş ıslanmış halinize acıyıp yardımcı olmak istemiştim sadece.Emin olun zamparalığı bu saatte yapacak kadar alçalmam."
Arkasında bekleyen arabalardan korna sesleri yükselmeye başlayınca, hızlıca; ''Gideceğiniz yer yüzelli metre ileride sağda haydi eyvallah''diyerek son sürat gazladı. İyilikten maraz doğduğunu bir kez daha anlamış olsa gerek teklif ettiğine edeceğine bin pişman olmuştu.

Nazif ise bu sırada Kemal'in sinirlendiğini farketmesine rağmen müdahale etmemiş olan biteni sessizce izlemişti. Zaten bu tarz durumlarda hiçbir zaman karışmaz sesini çıkarmazdı. Bilirdi Kemal'in niyetini. Sadece gülümsemekle yetinmişti. Zeynep giden arabanın arkasından öylece bakakaldı. ''Küstah şımarık şey ne olacak, aklınca artistlik yapıyor'' diye, geçirdi içinden.Bir yandan hâlâ Kemal'e söylenmeye devam ediyor bir yandan da çantasında getirdiği kalıp, şablon ve pastal plânının ıslanmaması için ekstra çaba sarfediyordu.
Kalan yüzelli metre, yüzelli kilometre gibi gelsede sonunda bulmuştu. Bina çevre atölyelere göre fena sayılmıyordu. Girişteki geniş bölme danışma yapılmış birde sekreter oturtulmuştu. İçerisi gayet temiz ve sıcaktı. Denizden yeni çıkmış bir balık gibi suları döküle döküle danışmaya ilişti.

Telefonuyla haşır neşir olan sekretere tebessümle yaklaştı.
''Merhaba, Ben Zeynep.''Stilistlik için başvurmuştum. Mülakat bugün yapılacaktı ama sanırım biraz geç kaldım.''

Elindeki listeye bakmak zorunda kalan ve oyununu bölen adaya, kaşının altından ters ters bakan sekreter, iki saniye daha süzdükten sonra kelimeleri ağdalı ağdalı uzatarak nihayet cevap vermişti.
''Diğer adaylarda gelmeye devam ediyor siz burada bekleyin. Görüşmeler teketek yapıldığından daha vaktiniz var oturabilirsiniz.''

Yollarda zaten telef olduğu yetmezmiş gibi içerisinin sıcağıyla beraber buhardan iyice nemlenen bedenine yine üşümeyle karışık bir ürperti dolmuştu.Aslında bugün yaşadıklarından dolayı annesine hak vermiyor da değildi. Bu kadar uğraşının ailesine karşı takındığı katır inadının sonuncunun böyle tersliklerle devam etmesini kesinlikle istemiyordu. Emeklerinin boşa gitmemesi ümidiyle heyecanla yeniden beklemeye başladı.
Yaklaşık kırkbeş dakikanın sonunda sekreter ''Zeynep Hanım''diyerek seslendi. Mayışmış bedenini ve düşünceye dalmış başını bir çırpıda sesle birlikte yerinden kaldırdı.
''İlerideki koridoru düz devam edin sol taraftaki odada görüşmeniz yapılacak. "Kemal bey" ile görüşeceksiniz.''
"Tamam" diyerek ve kekeleyerek koridora doğru ilerledi. Hayatındaki profesyonel ilk iş görüşmesi olacaktı. Sol taraftaki odanın önüne geldiğinde önce derin bir nefes aldı daha sonra ''Haydi Bismillah'' diyerek kapıyı tıklattı.
Sekreter ince tiz sesiyle kapının içerden açılmasını bekleyen Zeynep'e dönerek; ''direk girebilirsiniz. İçeride kimse yok. Kemal bey sonradan gelecek.'' diyerek uyardı. Tekrar heyecanla ''tamam'' diyen Zeynep, tokmak kapı kolunu çevirerek içeri girdi.
Odaya girer girmez uzun köşeli ahşap bir masa ve göz yorucu bir kalabalığa sahip sandalye nüfusuyla karşı karşıya kalmıştı. Kapıya en yakın olan sandalyelerden birinin ucuna usulca ilişti. Önce hâlâ yağmurdan nemini koruyan çantalarını laminat parkeye bıraktı. Daha sonra kolunun altına kavradığı pardesösünü sandalyenin sırtlığına omuzları simetrik olacak bir şekilde astı. Üstünün ıslaklığı bir nebzede olsa geçmiş kıyafetleri yapış yapış olmaktan çıkmıştı. Daha önce internette ve kişisel gelişim kitaplarındaki iş görüşmesi örneklerini  defalarca okuyup izlemesine ve gereken püf noktalarını ezberlemesine rağmen şuan beyni geriye dönük hiçbirşey hatırlamıyordu.Halbuki evden çıkmadan önce bile tekrar bakmıştı. Burnundan sakin ama derin derin nefes almanın heyecanını azaltacağını, kalpte çarpıntı duyduğunda kendi kendini telkin etmesi gerektiğini, görüşeceği kişilerinde kendisi gibi birer insan olduklarını, işe alınsın alınmasın bu görüşmenin dünyanın sonu olmayacağını bilmesine rağmen halihazırda hiçbirini uygulayamıyordu. Kalbinin sesi bütün İstanbul'da duyuluyormuşcasına çarpıyor, aynı anda parmaklarında yemedik tırnak bırakmıyordu. Fazla heyecandan birbirine yapışıp kuruyan ağzı yutkunmasını zorlaştırıyor, dudaklarını diliyle ıslatmasına rağmen bu çabası hiçbir işe yaramıyordu.

Yaklaşık beş dakika sonra kapı tekrar açıldı. Kapının açılmasıyla birlikte gördüğü manzara kısa süreli şok etkisi yaşatmıştı. Buraya gelirken üzerine boşalan yağmur suları, yarım saat önce tersleyip arkasından bağırdığı "Kemal" ile göz göze gelmesiyle yerini başından aşağı dökülen kaynar sulara bırakmıştı. O an buhar olup uçmak istedi. Beyni kaçacak delik arayan fareler gibi davranmak istiyor  fakat o  yerinden bile kıpırdamıyordu

Başı eğik utangaç bir halde öylece kalakaldı. Sanki dut yemiş bir bülbül olmuş odada biblo gibi sabitlenmişti. Zeynep'in mahçup olduğunu anlayan ve bıyık altından gülümseyerek izlemeye devam eden Kemal, bir süre sonra ciddileşerek sessizliğini ilk bozan taraf oldu.
Sanki sabah ki olay hiç yaşanmamış bu kızı hiç görmemiş gibi sorular sormaya başladı.
''Daha önce mülakata katıldınız mı?''
''Hayır.''
''Farklı bir firmayla profesyonel olarak iş yaptınız mı?''
''Hayır..''

Zeynep. Kemal'in sorduğu açık uçlu tüm sorulara kapalı uçlu kısa cevaplar veriyor, ağzından cevap olarak evet ve hayır dışında başka kelime çıkmıyordu. Kemal ise bu cevaplardan tatmin olmamış olacakki muhabbet vari sorular sorarak kızı rahatlatmaya bir nebze olsun heyecanını ve çekimserliğini üstünden atmasına yardımcı olmaya çalışıyordu.
''Anladım ,peki rica etsem kendinizden bahsedermisiniz?'' ''Zeynep hanım değil mi?''
''Evet. Adım Zeynep."
''Elimde resimli özgeçmişiniz mevcut birde sizden dinleyelim. Kendinizi anlatmaya eğitim öğretim hayatınızdan başlayabilirsiniz."
"Kemal bey, öncelikle beni davet ettiğiniz için teşekkür ederim.Fakat ben bu görüşmeye sanırsam devam edemeyeceğim."
"Neden Zeynep hanım? Sakıncası yoksa öğrebilirmiyim."
"Tabiki. Buraya gelmeden önce sizde biliyorsunuz ki aramızda nahoş bir diyalog yaşandı. Bunun sizin nezdinizde olumsuz bir izlenim oluşturduğu kanaatindeyim. Sizi yanlış anlayarak tersledim.

Şimdide boşuna kendimi anlatıp yeni bir izlenim yaratmak daha doğrusu yaratmaya çalışmak istemiyorum. Açıkçası anlatsamda benimle ilgili fikirlerinizin değişmeyeceği aşikâr. Sizden çok özür dilerim. Çok mahcubum."
Kemal gördüğü bu vazgeçiş ve çabuk karar veriş karşısında şaşırmıştı. Kızın açısından empati kursada daha ortada birşey yokken bu denli net olmasını anlayamamıştı.
"Bakın Zeynep Hanım; Evet sabah beni sinirlendirdiniz, fakat abarttığınız şekilde size karşı kötü bir izlenimim oluşmamıştı. İnsani bir teklifte bulundum sizde kadın olduğunuz ve o an gayri ihtiyari yanlış anladığınız için olumsuz bir tepki verdiniz. Sonuçta art niyetli birçok erkek sokakta kol geziyor.Anlayışla karşılarım; fakat benim sizinle ilgili ne düşündüğümü bile bilmeden, ki zaten sizi daha tanımıyorum görüşmeyi kendinizce kestirip atmanız yanlış. Bu kadar ön yargılı olmak ve baştan hızlıca karar almak size kazandırmaz kaybettirir. İşte bu bakış açınız bende şuan için kötü bir izlenim oluşturdu maalesef."
Zeynep battıkça batıyordu. Hatta yerin dibine girmek istiyordu. Son söylediği cümlelerden pişmanlık duysada işin işten geçtiğini düşünüyordu. Hayatının neredeyse her safhasında aldığı bu hızlı kararlar yüzünden hep en büyük hatalarını yapmıştı. Konu ne olursa olsun sadece kendi düşündüklerinin doğru olduğuna inanır, tam anlayıp dinlemeden hızlıca kararlar alır ve en sonunda yanıldığını anlayıp pişmanlık duyardı. Aslında bu psikolojik tutumunun kaynağı ailesiyle yaşadığı sorunların neden olduğu bir durumdu. Yıllarca hep cevapsız bırakılmış olması, hiç duyulmaması ve görmezden gelinmesi, zamanla Zeynebide duyarsızlaştırmış karakterini olumsuz etkilemişti.
Kemal'in karşısında son bir gayretle cümlelerini  toparlamaya çalıştı.
"Kusura bakmayın ne olur. Bugün yaşadığım bir takım talihsizlikler moralman etkiledi sanırım. Negatif bir insan değilim oysaki .Ne söyleseniz haklısınız."
Kemal duyduğu bu yapıcı ve yumuşak cevabı olumlu karşılamış ve Zeynep'e bir şans daha vermek istemişti.
"Peki o halde. Bu cümlenizden görüşmeye devam ettiğiniz anlamını çıkartıp, kendinizden bahsetmenizi baştan rica ediyorum."

***

KİRAZ AĞACI 🍒Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin