...
Yüzümü vuran güneşle uyandım ve yüzümü buruşturdum. Yavaş yavaş gözlerimi açtım. Güzel bir güne uyandığımı umuyordum. Yatağın sağ kısmını boş görünce güzel bir gün olmayacağını anladım.Nereye gitmişti şimdi bu adam? Aşağı inmiş olabilir mi? Ama sonuçta yeni evlendik biz. İnmemeliydi. Yavaşça yerimden kalkıp sırtımı yatağın başlığına yasladım. Etrafı taradı gözlerim ve valizimi gördüm. Büyük bir ihtimalle Yiğit getirmişti. Telefonu elime alıp saate baktım. Saat 8'di, erkendi. Normal insanlar bence en az 10'a kadar uyumalıydı. Hızla ayağa kalkıp üstümü değiştirdim. Başıma yemenimi dolayıp aşağı indim.
"Günaydın güzel kızım." dedi Mehmet Amca.
"Günaydın Mehmet Amca."
"Ne amcası kızım? De-de. Bana Mehmet dede diyeceksin."
Güldüm. "Tamam Mehmet Dede. Yiğit nerede?"
"Odada değil mi?"
"Yok. Gitmiş galiba."
"Anladım kızım. İşi çıkmıştır kesin. Gel sen şöyle otur."
"Kahvaltı hazırlayayım ben."
"Ben hazırladım bile kızım. Bahçede ederiz diye düşündüm."
"Ben hazırlardım. Niye zahmet ettin?"
"Ne zahmeti kızım."
Gülümsedim. Mehmet Amca, yani Dede, çok tatlı bir adamdı. Çocukluğumdan beri çok severdim onu. Hiç kırıcı bir sözünü duymadım şimdiyeye kadar. Eşi öleli bir kaç yıl oluyordu. Tek başına yaşıyordu. Anladığım kadarıyla Yiğit arada ziyarete geliyordu dedesini. Mesela ben hiç Yiğitle karşılaşmamıştım daha önce. Karşılaşsaydım kesin hatırlardım yani.
"Sen geç o zaman bahçeye. Ben çayları alıp geliyorum."
"Tamam kızım."
Mehmet Dede bahçeye çıktıktan sonra elime telefonu alıp rehbere girdim. Yiğiti arayacaktım aslında ama cesaret edemiyordum. Yani rahatsız etmek istemiyordum. "Sen onun karısısın. "dedi sağ melek. Öyleydim değil mi? Hızla adının üstüne tıkladım ve açmasını bekledim. Bir kere çaldı açmadı. İki kere çaldı açmadı. Üç kere çaldı açmadı. Dört kere çal- lan o beni meşgule mi attı? Resmen suratıma kapattı lan! Şerefsiz Yiğit! Sen eve gelde ben sana göstericem!
"Kızım çabuk gel! Yemekler soğudu!" diye bağıran Mehmet Dedenin sitemli sesi ile hemen çayları alıp bahçeye çıktım ve karşısına oturdum.
"Açmadı mı bizim kerata?"
Lan aradığımı nereden anladı? O kadar mı belli ettim. Hafifçe yutkundum.
"Yok açmadı. İşi var galiba."
"Hmm anladım kızım. Sen kafana takıp üzülme sakın. İşi vardır kesin."
Gülümsedim."Ne takıcam Dede. Kesin işi vardır. İşi bitince döner." Döner değil mi?
Burukça gülümsedi bana. Halim o kadar mı içler acısıydı yani?
"Bugün okey oynayalım mı?" konuyu değiştirmek istedim. Bu konu sinirimi bozmuştu. Başta takılmamıştım Yiğitin açmamasına ama Mehmet Dedenin bakışları beni bir sorgulatmadı değil yani. Neden açmadıki? Beni umursamıyor mu yani?
"Olur kızım. Ben Deden ve Ahmet Amcana haber veririm."
"Olurr."
...
Kahvaltımızı ettikten sonra bulaşıkları halledip yukarıya çıktım. Elime tekrar telefonu aldım. Normalde tekrar aramazdım ama bu durum beni rahatsız ediyordu. Daha dün evlendiğim kocamın nerede olduğunu bilmiyordum. Rezillik yani. Dedem sorsa ne diyeceğim ben? Adam ne düşünür kim bilir. Yiğit tekrar aradım. Tahmin edin yine ne yaptı- tabiki açmadı. Derin nefes aldım. İçimdeki Yiğiti boğma isteği git gide artıyordu. Aklıma ilk gelen ismi aradım o yüzden : Erva. Canım ikizim ikinci çalışta açtı. Kendimi değerli hissettiriyordu bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elif
RandomSınırda görev yapan Gurbetçi bir Doktor'un hayatını değiştiren bir Üsteğmen... Hayat bazen hiç beklemediğin bir anda seni yakandan tutup atar başka bir dünyaya... "Onunla asla evlenmem!", demişti Doktor... ... "Birde Viyanadan gelmiş. Belli oldu bu...