Karşımdaki evimize baktım sonrada tam önündeki avluya. Çocukluğumun geçtiği yerlerde gezindi bakışlarım. Gülümsememe engel olamadım. Erik ağacındaki kırmızı olan erikleri görmemle küçük bir kahkaha attım. Erva'yla yabancı arkadaşlarımıza 'onlar zehirli erik' demiştik, sırf onlar yemesinde bize kalsınlar diye.
Avlunun içine adımladım ve çocuk kahkahalarını duymamla bakışlarımı o yöne çevirdim. İki tane kız çocuğu çimenlerin üzerine basarak avluya koşuyorlardı. Öndekinin elinde top vardı.
"Elif beklesene!" diye bağırdı arkasından koşan kız.
Evet, öndeki kız çocuğu ben, arkamdan koşan ise Erva'ydı. Biz vardık. Çocukluğumuz, en çok mutlu olduğumuz halimiz.
Yanımdan koşup gittiler ve benim tek yapabildiğim şey onları izlemek oldu. Bankları karşı karşıya koyup iki kale yaptılar ve topu yere koyup oynamaya başladılar. Ben her zamanki gibi topla kaleye koşuyordum. Erva ise kalede durmuş topu bankın altındaki boşluğa atmamı engellemeye çalışıyordu. Ayaklarına vura vura atmıştım ilk golümü. Futbolcu edasıyla kollarımı iki yana açıp sevinçle bağırarak koşturmuştum avlunun içinde.
"Hile yapıyorsun!" diye bağırdı küçük Erva.
Evet yapıyordum, ama o hileden sayılmazdı bir kere. Alan dardı. Diğer türlü atamazdımki topu kaleye.
"Hile yaptığını kabul ediyorsun yani." diyen sesle irkildim. Nefesimin kesildiğini hissettim. Boğazıma bir yumru oturdu ve ben yutkunamadım. Hızla arkamı döndüm ve gördüğüm kişi ile ufak bir hıçkırık kaçtı ağzımdan .
"Erva..." dedim titreyen sesimle. Benim üstümdeki bembeyaz elbisenin aksine onun üzerinde üniforması vardı.
"Elif." dedi o'da en içten gülümsemesiyle ve ellerini iki yana açtı sarılmam için. Hiç düşünmeden kollarımı boynuna doladım ve sımsıkı sarıldım. Buradaydı hissediyordum. Sımsıkı sarıldım ona sanki bıraksam tekrar gidecek gibi.
"Boğulucam." dedi elleriyle sırtımı okşarken.
"Bırakırsam gitmezsin değil mi?" diye sordum tedirginlikle boynuna yüzümü gömerken. Göz yaşlarım doluyordu boyun girintisine.
"Gitmem." dedi şefkatle.
"Korkuyorum." dedim göğüs kafesim kalkıp inerken.
"Korkma." dedi ellerini belimden çekip bir adım geri giderken. Mecburen ayrılmıştım ondan. Bu seferde yanaklarını sulu sulu öpücükler kondurdum. İlk defa engellememişti beni. Ellerini tutarak bir adım geriledim. Sanki onu tutmayı bıraksam gidermiş gibi geliyordu.
"Neden bıraktın beni?" diye sordum hafif öfkeyle. "Sen gittin ve ben bittim."
"Bu dünyadaki vaktim dolmuştu." dedi gülümseyerek.
"Bana neden söylemedin?" dedim kırgınlıkla. En çok merak ettiğim şey buydu.
"Eğer bilseydin gitmeme izin vermezdin." dedi başını omzuna yatırarak. Haklıydı izin vermezdim tabiki.
"Ben hissetmiştim! Sana dedim 'gitme.' diye ama sen beni dinlemedin. 'Erva' dedim 'n'olur gitme'. Sen ne yaptın gittin! Birde söz verdin dönecem diye! Yine sözünü tutmadın işte." dedim öfkeyle, bir yandanda göz yaşlarımı elimin tersiyle silerken.
"Özür dilerim." dedi bir eliyle yanaklarımı okşayıp göz yaşlarımı silerken. Yanaklarımı okşamasıyla gözlerimi kapatmak istedim ama yapamadım. Sanki kapatsam o gidecek gibiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elif
RomantizmSınırda görev yapan Gurbetçi bir Doktor'un hayatını değiştiren bir Üsteğmen... Hayat bazen hiç beklemediğin bir anda seni yakandan tutup atar başka bir dünyaya... "Onunla asla evlenmem!", demişti Doktor... ... "Birde Viyanadan gelmiş. Belli oldu bu...