3 Yıl sonra
"İyi ki doğdun doktorum!" diye kucakladı beni Zerrin. Zerrin ev arkadaşımdı. Yaklaşık üç yıldır aynı evi paylaşıyorduk. Zor zamanlarımda beni bulup destek olması mucize gibiydi.
"Kutlamıyorum bugünü, biliyorsun." dedim düz bir ifadeyle. İfadem düzdü, ama gözlerimde sayısız duygu vardı.
Bugün benim için lanetli bir gün gibiydi. Hayatımın tekrar yazıldığı gün gibi bir şeydi. Doğduğum günle öldüğüm günün aynı olması hayatın bana vurduğu tatlı bir darbesiydi belkide. Öldüğüm değilde yarım kaldığım gün demek daha doğru olurdu belkide. Çünkü ölen ben değilde Ervaydı aslında bakarsak.
"Yine de iyi ki doğdun, iyi ki varsın doktorum." dedi yanaklarımdan öperek.
Onun bu hallerine gülümsemeden edemedim.
"Asıl sen iyi ki varsın Psikolog hanım.""İyi ki varım valla. Ben olmasam bu dünya ne kadarda çekilmez bir yer olurdu kim bilir." dedi saçlarını geri savururken. Neşe kaynağımdı adeta al yanaklım.
"Ee seni buralara atan rüzgar nedir?"
"Rüzgar demesek? Midem bulanıyorda rüzgar kelimesini duyunca. Bana çağrıştırdığı kişi hiç hoş değil." dedi gerçekten yüzünü ekşitirken.
"Yine ne yaptı senin arıza." dedim gülümseyerek.
"Yemin ediyorum mesleği bırakırsam sebebi bu piç olacak." dedi öfkeyle.
"Piç falan ağır oluyor. Lütfen terbiyemizden ödün vermeyelim." diye uyardım yanağından makas alarak.
"Bak ben sabırlı bir insanım vesselam, ama bu herif ben de ne sabır ne bir şey bırakıyor. Ağzına ıslak odunlarla vurasım geliyor." dedi dahada öfkelenerek.
"Islak odun? Gayet yaratıcı." dedim gülerek.
"Neyse şu uğursuzu konuşmayalım. Eylül'ün selamı var. Gelemedi o. Malum derse girmesi gerekiyordu. Akşam kutlayacakmış doğum gününü."
"Akşam evde olmayacağım. Birine sözüm var." yüzümdeki gülüş dahada genişlerken.
"Oo kimmiş o şanslı?" diye sordu yalan bir merakla. Bal gibi biliyordu kim olduğunu.
"Asıl şanslı olan benim." dedi gülümsemem dahada büyürken.
"Ona ne şüphe doktorum. Benim şimdi gitmem gerek öpüyorum seni." diyip elini öpüp bana doğru üfledi salak. Ben de öpücüğünü havada kapıp geri yolladım hemen. Biraz salak ve inatçıydı ama seviyordum onu. Benim salağımdı sonuçta.
"Benim de gitmem gerek. Sınırdaki köylere gideceğiz birazdan. Yarın akşama evde olurum. Merak etmeyin."
"Tamam doktorum. Dikkat et. Ayrıca selamda söylemeyi unutma."
"Aleyküm selam."
Çıkışa doğru giden Zerrin'i izledim. Taş gibi kızdı maşallah. Kara kaşlı, kara gözlü kürt kızıydı. Koca gözleri ve küçük burnuyla tüm güzellik algılarının içinden geçiyordu. Erkek olsam net dibim düşerdi bu hatuna.
"Doktor hanım!" diye bağıran Aylinle yavaşça arkamı döndüm. Zaten Zerrin'de çoktan gözden kaybolmuştu bile. Evet, bu üç senede tek değişmeyen şey Aylin'in "Doktor hanım!" diye beni bir dakika rahat bırakmamasıydı. Ama iyi ki vardı o da.
"Efendimmm." dedim gülümseyerek.
"Bizi bekliyorlar yola çıkmak için."
"Tamam hadi gidelim."
Toplam 5 kişi sınırdaki köylere gidiyorduk hasta bakmaya. İki doktor ve üç hemşire. Doktorların biri ben diğeride Fırat abiydi. Fırat abi çocuk doktoruydu ve 5 yıldır burada gönüllü olarak görev yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elif
AcakSınırda görev yapan Gurbetçi bir Doktor'un hayatını değiştiren bir Üsteğmen... Hayat bazen hiç beklemediğin bir anda seni yakandan tutup atar başka bir dünyaya... "Onunla asla evlenmem!", demişti Doktor... ... "Birde Viyanadan gelmiş. Belli oldu bu...