11. Bölüm

466 67 7
                                    




Bu bölümü keyifle okuyacağınızı bildiğim için "keyifli okumalar" demiyorum 😅🙈


☘️☘️☘️



    11. BÖLÜM



Derin, sıcak bir uykunun kollarındayken uyanmak ne kadar tatsız bir şeydi.

Bu uyku öyle tatlı olur, sizi öyle hoş bir şekilde sarardı ki ancak uyandığınızda bunun ne kadar huzurlu bir uyku olduğunu anlardınız. Benliğiniz, zihniniz, algılarınız bir masaj masasındaymışsınız gibi uyuşmuşken, bedeniniz sonsuz gibi gelen bir boşluğun içinde dinlenmektedir.

Nix'in yaşadığı buydu. O kadar güzel bir uykunun içindeydi ki neredeyse uyandığı için küfredecekti.

Gözlerini kısıp ay ışığına baktı.

Dolunay, kocaman olan tek gözünü Nix'in odasına dikmiş sanki onu izliyordu. Işığı tam yatağına, suratının ortasına vuruyordu. Havada tek bir bulut yoktu. Yıldızlar, dolunayla savaşıyor gibi canla başla parlıyordu.

Nix ayağa kalkıp penceresinin perdesini çekmeye üşendi. Gözlerini hemen geri kapatıp uykusuna geri dönse acaba az önceki deliksiz, yumuşak uykusuna devam edebilir miydi? Üzerindeki pikeyi homurdanarak başına kadar çekti. Hiç sanmıyordu.

Dolunay o kadar inatçıydı ki gevşek örülmüş pikenin deliklerinden içeri girmiş, Nix'in sol gözünü aydınlatmıştı. Arkasını dönebilirdi. Arkasını dönüp pikenin içinde uyuyabilirdi. Ama içinde zaten çok uyuduğunu söyleyen bir ses vardı. Sırtı ağrıyordu. Sanki gereğinden fazla aynı pozisyonda durmuş gibi.

Dünü hatırlamaya çalıştı. Zonan'la kütüphaneye gittiklerinde Guardia Talisman tılsımının ruhunu çağırmış ve bir çöle gitmişti. Tılsım, Zonan'ın geri döndüklerinde hiçbir şey hatırlamayacağını söylemişti.

Yanlış bir şeyler vardı.

Nix kafasını pikeden çıkarıp yatakta doğruldu. Çok yanlış bir şeyler vardı. Bunu daha önce de düşünmüş gibiydi. Kütüphanedeki o günü.

Evet, evet. Kesinlikle daha önce de düşünmüştü. Yaşadığı bir çeşit dejavu muydu?

Neden geceydi? Daha önce bunu düşünürken sabah olduğunu hatırlıyordu. Aynı şekilde uyanmıştı. Ama gözüne ayın ışığı vurduğu için değil; Meki perdeyi açarak güneş ışığının yüzüne vurmasına izin verdiği için.

Ah, Wandelon'un sakalı!

Görüntüler bir çizim albümünün sayfalarını karıştırmaya benzer şekilde zihnine düşmeye başladı. Meki'nin yardımıyla yatağından zorla kalkıp banyoya gidişini. Sayfayı çevirdi. Meki saçlarını tararken midesinin bulantısını. Tekrar çevirdi. Klozetin içine öğürerek kusuşunu. Bir sayfa daha. Banyodaki siyah kanı. Ya da sıvıyı. Gözleri kapanmadan önce Zonan'ın onu yakalayışını.

Yüce Işık!

Nix hastaydı! Ya da en azından hasta olmuştu çünkü şu an kendisini fevkalade iyi hissediyordu. Bedenini yokladı. Derin derin nefesler alıp verdi. Canı acımıyor, herhangi bir ağrı ya da bulantı hissetmiyordu. Başı bile zonklamıyordu ki genelde kustuktan sonra başı zonklardı.

Ama gayet sapasağlamdı. Hiçbir şey olmamış gibi. Siyah kan kusmamış, bedeni çürüyor gibi hissetmemiş, Zonan'ın kollarına bayılmamış gibi.

Belki de bunlar gerçekten de olmamıştı. Belki de fazla uyumuştu. Gereğinden fazla! Ve bu olanları rüyasında görmüştü.

Gülkurusu rengindeki temiz geceliğine baktı. Kıyafeti de bunların bir rüya olduğunu kanıtlayacak şekilde mis gibiydi. Lavanta kokuyordu. Kusmuk ya da kan değil.

TILSIMIN SESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin