46. Bölüm

315 47 5
                                    







Selaaam 🙋🏼‍♀️

Bir süredir yeni bölüm bekleyenler var biliyorum. Hastalık biraz zamansız vurdu. Ama geri döndüm. Bu kitabın bitmesine çok az kaldı biliyorsunuz. Son 3'ün içindeyiz.Üçüncü kitap ve yayınlayacak olduğum diğer kitaplar için daha sonra konuşacağım. Ama şimdi...

Keyifli okumalar canımlar 😍


☘️☘️☘️


46. BÖLÜM


- İMPARATOR MİRANRİS -



Sonu gelmeyen bir düşünce çölü.

Bitmek bilmeyen bir ıstırap denizi.

Onu ayakta tutan kızlarına olan sevgiden başka hiçbir şey kalmamıştı. Ve bu sevgi de dönüştüğü adam sayesinde pamuk ipliğine tutunuyordu artık. Nix, Zonan'ı babasından daha çok seviyordu. Buna emindi. Via da Rhesel'i. Vaftiz kızının bakışlarını kaçırmak imkânsızdı. Lorda bakarken biri onun portresini çizse templuada Işık'a bakıyor sanırdı.

Herkes, ailesindeki herkes, Miranris'ten daha fazla sevecekleri birilerini bulmuştu. Ve o da öylece yalnız kalmıştı. Şimdi durduramıyordu. Ne düşüncelerini ne de ıstırabını. Karısını özlediğini hissetmekten ve bunu kendisine itiraf etmekten bile bıkmıştı.

Nixvita'yı özlüyordu. Her saniye, aldığı her nefeste. Ciğerlerine çektiği her nefeste, onun nefes alamayışını hatırlıyordu ve bu nefes ciğerlerini yakıyordu.

Zonan vurulduğunda kızının ne hale geldiğini düşündü. O kapalı kapının ardında babasına meydan okumasını, odaya girebilmek için krallıkların önünde imparatora karşı çıkmasını, yüzüne nefretle bakarak mutlu olup olmadığını sormasını... unutamıyordu.

Mutlu değildi. Hiçbir zaman olmamıştı.

Sadece kızını korumaya çalışıyordu. Onun incinmesine neden olan her şeyden. Ama belli ki bir şeyler yanlış gitmişti. Zaten hep yanlış gidiyordu. Nixvita öldüğünden beri doğru giden hiçbir şey yoktu. Toparlayamamıştı. Eskisi gibi mutlu olamamıştı. Nix için bile gülümseyememişti.

Ve bunun için Nix'in ondan nefret ettiğinden daha fazla kendinden nefret ediyordu.

Orman İncileri'nin söyledikleri doğruydu. Miranris ağlayamıyordu. Duygularıyla yüzleşemiyordu. Hep ertelemişti. Göğsü kabarıp kalbi acıyla fokurdadığında ertelemişti. Nixvita'nın portresine bakarak "Hayır," demişti. "Buradasın. Benim için buradasın Nixvita. Hiçbir zaman gitmedin. Aksini reddediyorum. Ne olursa olsun reddediyorum."

Gittikçe daha da soğumuştu. Her gün bir portreyle konuşmak ve yanıt alamamak. Bunu yaptıkça kalbi katılaşıyordu. Cevap alamadıkça öfkeleniyor ama her şeyde olduğu gibi bunu da bastırıyordu. Ve duygularını o kadar bastırmıştı ki artık geriye hiçbir şey kalmamıştı.

"İnat ediyorsun," dedi, yanından bir ses. Kara Lejyonları Komutanı elinde birasıyla Miranris'in yanındaki kütüğe oturdu. Ancak birini ona uzattığında diğer elinde de bira olduğunu görebildi.

Miranris, uzattığı birayı eline alırken "Neyden bahsediyorsun?" diye sordu.

Lian, elindeki şişeyi kabaca dudaklarına götürüp iki büyük yudum aldı. Dudağından sızan köpüklü sıvı kalın sakalına karışıp kayboldu ama Lian şişeyi indirdiğinde çenesini silmedi. "Bir türlü atlatamadığın şu ölümden bahsediyorum. İmparatoriçenin ölümü."

İmparator önce şaşırdı. Lian, daha önce onunla hiç bu konuda konuşmamıştı. Çünkü o da konuşmaya istekli değildi ya neyse. Sonra öfkelendi. "Atlatamadığımı kim demiş?" dedi, kendini savunma içgüdüsüne bürünerek. Bu, son sekiz yılda edindiği bir refleksti.

TILSIMIN SESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin