40. Bölüm

332 52 14
                                    







Merhaba 🙋🏼‍♀️

Önceki bölümün bittiği yerden dolayı bu bölümü beklediğinizi biliyorum. Gecikme için üzgünüm. İnanılmaz hastaydım ama neyse ki bu güne yetiştirebildim. Bölümdeki tepkilerinizi çok merak ediyorum 😌

Keyifli okumalar 😘



☘️☘️☘️


34. BÖLÜM

                       - VİA -


Normal bir kadındı.

Acayip normal ve anormal derecede güzel bir kadın.

İki eli, iki ayağı, güzel bir burnu, dolgun dudakları olan bir kadın. Kahverengi saçları neredeyse yere sürünen, uzun boylu, bir zindanda olmasına rağmen fiziği prenseslere yakışan bir kadın.

Sırf güzelliğine daha yakından bakabilmek için ona biraz daha yaklaştım. Gözlerim karanlığa alışıyordu ama onun ötesinde hücresinin arakasındaki mavi okyanus, onu ve minik evini aydınlatıyordu. Güzelliğine o kadar odaklanmıştım ki camın önünden geçen balık kuyruğunu neredeyse göremeyecektim. Koridorlarda topuklu ayakkabılarımla yürüyerek ses çıkartmam yaratıkları uyandırmıştı. Bunu, onları görmeden önce de biliyordum.

Önümdeki kadın gülümsedi. Arkasındaki camın ardından geçen yaratıkların kemiklerinden yayılan ışıkla yüzü biraz daha ortaya çıktı. Dağlar beni kutsasın! İnanılmaz güzeldi. Ve ben o an cinsiyetimi sorgulamaya başladım. Eğer o bir kadınsa... ben neydim?

"Gel," dedi, elini uzatarak. "Fazla vaktimiz yok."

Böyle bir varlığın karşısında kaşlarım çatılsın istemezdim. Onun yanında güzelliğim hiçbir şeydi ve suratımı buruşturarak daha da çirkin bir hale gelmek utanmama neden olmuştu. "Ne için vaktimiz yok?" Sormam gereken soru bu değildi. Ama ne sormam gerektiğini bile bilmiyordum.

Duraksayıp çenesini yukarı doğru kaldırdı ve gözlerini kapatarak sessizliğe büründü. Gözleri kapalı olsa bile gördüğüne – birçok şeyi gördüğüne – dair tuhaf bir hisse kapıldım. Her şeyi duyan ve gören bir hali vardı. Yanılmadığımdan da neredeyse emindim.

Sonunda gözlerini açıp bana baktı. Renklerini göremiyordum ama gözbebeklerinin arkasındaki okyanustan daha berrak parladığına bahse girebilirdim. Böyle duru bir naifliğin gözlerinin rengi ancak mavi olabilirdi.

"Anlatmak için vaktim var sanırım." Gözlerini kapatıp havayı dinlerken emin olmak istediği şey bu muydu?

Kendime tokat atmak istiyordum. Bir an önce silkelenip uyanmak için. Bu şey güzel bir kadın görüntüsünde, beni oyuna getirmeye çalışan bir yaratıktı. Beni büyülüyordu. Bana bir şeyler yapıyordu.

Dudaklarım kurudu ve zorla yutkundum. "Burada garip bir şey var," diye fısıldadığımda bana katılırcasına başını salladı. Onu boğabilirdim ama tek yapmak istediğim kollarının arasına girip beni bağrına basmasına izin vermekti. Onda sıcak bir şeyler vardı. Anne gibi.

"Burada gördüğün hiçbir şey doğal değil, kızım. Safkan burcun bunu en derinlerinde bile hissediyordur."

Gözlerim kısılırken başımla onayladım. Yırtık elbisesinin eteğini savurarak demir parmaklıklara biraz daha yaklaştı. "İmparatorun dedesi zalim bir adamdı. Epey zalim. Ne kendinden öncekilere ne de sonrakilere benziyordu. Kimse onun gibi olamazdı."

Buranın çok daha önce yapıldığını sanıyordum. "Amcamın dedesinden bile önce yapılmıştı, bu zindanlar. Bence yanılıyorsun."

Öyle bir gülümsedi ki onun Işık olduğuna inanıp neredeyse önünde diz çökecektim. Her şeyi bildiğini gösteren dudak kıvrımları, hem doğal hem de doğal olamayacak kadar gerçek dışıydı. Bu kadın insan olamazdı.

TILSIMIN SESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin