Çalan alarmı elime aldım boş boş kafamı siken alarmla bakıştım. Şişmiş olan gözlerim ağrımaya devam ediyordu. kulaklarım bu ses katlanamayarak onu duvara fırlatmam ile parçalara ayrılmıştı. Gözüm kırık olan çalar saate bakarken güneşin açtığını fark ettim uyumamıştım. Gözüme tek damla uyku girmedi dedikleri buydu sanırım. Yüzümdeki akmış olan ve temizlemediğim makyajı umursamadan yüzümü ovuşturdum. Dün gece aklımdan çıkmıyordu. Çıkaramıyordum... O an düşüncelerim hala beynimi kemirirken o an ne düşündüğümü her gözümü kapayışımda beynimden geçmesiyle bir daha ölüyordum.
...Dün Gece...
Başka... Ne yapacaktım şimdi? Şuan tüm hücrelerim donmuştu. İçim titriyor, kulaklarımda uğultular eksik olmuyordu. Bi an zaman durdu sanmıştım onun gözlerindeyken. Babamın kolumdan tutup çekmesiyle bu rüyada bitmişti ve o gözlere bakmamdaki derinlikte. Babamın kükremesiyle İrkildim.
"Paranı da aldığına göre neden defolup gitmiyorsun! Bizi beni kızlarımı ailemi rahat bırak şimdi işim bittiğine göre sana ihtiyacım kalmadı" babam bunları söylerken hiç bir garson müdahale etmiyordu sanırım burası babamın sayıldığı bir yerdi. Yutkundum. Arda babamı dinliyor gibi değildi. Bana bakıyordu bense ne diyeceğimi bilemeden yüzüne bakıyordum. Bu kadar şey yalan olabilir miydi? Ona ilk andan beri bir anda güvenmem bile o kadar tuhafken bu rüya gibi olan yaşadıklarımız yalan olabilir miydi? Ah şuan konuşmam gerekiyordu aklımdakileri söylemek ama dilim tutulmuştu. Arda gözlerini benden ayırdığında babama döndü.
"Siz Gökhan Taşkıran. Paranızla satın aldığınızı düşündüğünüz şeyi aslında alamadığınızı sadece siz ve sizin gibi paraya çok bağımlı kalan insanların buna inandığını kanıtlayacağım." Ve ardından bana döndü kısık sesle fısıldamıştı ama dedikleri her yeri inletecek şekilde olmuştu.
"Ve sen ufaklık. Seni kaybetmeyeceğim bir daha, asla!" deyip salonu terk etmişti.
Unutamıyordum. Ona haksızlık ettim gibi düşünsem de beni para için kullanmış gibi olmuştu. Kapımın tıklatılması ile içeri Hale girdi. Ona düz bir şekilde baktığımda yüzü gerildi ve şaşkın bir ifade ile yanıma geldi. Anlaşılan yüzümü görünce korkmuş olmalıydı.
"Okulda bu gün ilk günümüz." diyerek gülümsedi Haleye bakınca tanışmamız aklıma geliyordu çok sinirli olduğum bir gündü onun hakkında çok şey düşünmüştüm şimdi ise... Arda hakkın da farklı şeyler düşünüyorum.
"Emin ol her şey yoluna girecek" gözlerimin içine baktı. suratını asmıştı sanırım ağlayacağımı ikimizde anlamıştık kollarını bana sardığında. Hıçkırıklarımı tutamadım.
"Kardeşim geçecek" diye sırtımı sıvazlamaya başladı. Hıçkırıklarım artarken tek kelime edemiyordum. Sadece ağlıyordum... Kalbim acıyordu nefesim yetmiyordu ağlamaya. Ama ağlıyordum işte. İçimdeki tüm organları dışa vururcasına ağlıyor bir yandan da kendimden nefret ediyordum. Çünkü aptalca ne yapacağımı bilmeden ağlamak! Çaresizlikten başka neydi?
Omuzlarımdan tutup beni Hale kaldırdığında vücudum inadına kalkmıyor gibiydi o kadar halsizleşmiştim ki bir gecede. Kendime gelmeye çabalarken yataktan kalktım. beni banyoya iteklediğinde kapının kolundan destek alarak derin bir nefes verdim. Yıkılmıştım hemde çok. Aklım aklım almıyordu hala ne yapacağımı bilemiyordum. Kazan gibiydi kafam kalbim sızlıyordu çok acıyordu. Duşa girdiğimde kendimi suyun altına bıraktım suyun sesini biraz daha açtığımda hıçkırıklarımı tutamadım elimi saçlarıma geçirdiğimde saç diplerimi sıkmaya başladım. Canım acıyordu hemde çok çok acıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UFAKLIK
Romance©Tüm telif hakları saklıdır. Hiç AŞK'ı mecburiyete sığdırmak zorunda kaldınız mı? Mecburen aşık olmak! Saçma ve anlamsız gibi dursa da bazen; Kaderinizin o olduğunu anlamak o kadar zor olmasa gerek! Ne dersiniz?