''İki ders arasına üç saat konur mu ya?''
Sedefin isyanını pek taktığımız söylenemezdi açıkçası. Çünkü kendi de gayet memnundu bu durumdan.
''Okey atalım diyeceğim de 3 kişiyiz valla ağlayacağım ya artık.''
''Sedef. Sen okey bilmiyorsun.'' dedim ona takılarak. ''Olsun öğrenirdim işte.''
Çağıl telefonuna bakıyordu. Çok sık yapmazdı bunu biz bir aradayken. Ona baktığımı hissettiğimde başını kaldırdı 'Hayırdır?' der gibi göz kırptığımda, telefonu masaya bıraktı. Sedef de ben de dikkatimizi ona verdik.
''Pekala size bir şey söylemem gerek sanırım.'' dedi nasıl başlayacağını bilmez gibi.
''N'oluyor ayol ne kaçırdık?''
Çağıl derin bir nefes aldıktan sonra ağzındaki baklayı çıkardı.
''Ben biriyle flörtleşiyorum. Yani galiba.''
''Kimmiş, neymiş, yakışıklı mı, boyu kaç mesela, nereli?''
İkimiz de Sedef'e göz devirdik. Yine de sorduğu her şeyi ben de merak etmiştim yalan yok.
''İsmi Yavuz. Mimarlıktan. Bir süredir konuşuyoruz, bugün buluşmayı teklif etti. Ders olmasa öğleden sonra giderdim de Hasan Hocanın dersi biliyorsunuz devamsızlık hakkımız da kalmadı ki.''
Çok tersti. Hem imza alıyordu hem sesli yoklama. O yüzden kaçma gibi bir şansımız da yoktu.
''O yüzden akşam buluşacağız.''
''Nerede?''
''Korkmayın kafeler sokağında.''
İçimiz rahat etmişti. ''Bir şey olursa bizi ara tamam mı?'' dedim yine de.
''Evet, arada da yaz hatta.'' diye destekledi Sedef beni.
''Merak etmeyin. Konuştuğum kadarıyla öyle bir çocuk değil ama yazarım.''
Siparişlerimiz geldiği sırada Kerem ve arkadaşları da girmiştiler kafeye. Yanımızdan geçerken durdu ve bana dönerek, ''Günaydın Efsar.'' dedi. ''Günaydın.'' dedim ben de. ''Kerem, değil mi?'' diyerek atladı Sedef. Kerem başını sallayarak onayladı. ''Sen?''
''Sedef.'' diyerek kendini tanıttı. ''İsterseniz gelin beraber oturalım.'' dediğinde ona diktim bakışlarımı. Kerem de bana baktı. ''Efsar?'' diyerek benden izin istedi. Ona döndüm ve kabalık etmek istemediğim için, ''Tabii, isterseniz.'' dedim. Kerem masadaki son sandalyeye yerleşirken, arkadaşları da yandaki masayı bizim masayla birleştirip o masanın sandalyelerine oturdular. En uzağıma oturan Selim'e takıldı o sırada gözlerim. Kaşının bitiminde ufak bir bant vardı.
''Selim, iyi misin?'' Neyi kast ettiğimi anladı. ''Sıkıntı yok Efsar, ufak bir kaza.'' dedi bana bakmaktan çekinerek. Dünden dolayı olduğunu düşünüyordum. Çocuklar kendilerini Sedef ve Çağıl'a tanıttılar.
Bu sırada bir şey fark etmiştim.
Efe uzun zamandır -dört saat kadar- bana yazmamıştı hayretti.
Ona mesaj atmaya karar verdim.
Efsar: Hayret, çok uzun dayandın bugün.
Ben mesajı gönderdiğimde masada bir telefon titremişti.
Emir'inki.
Emir telefonuna baktı ama mesajı bildirimden okuyup cevap vermedi.
Daha neler. Başkasıdır. Denk gelmiştir.
''Biz de okeye dördüncü arıyorduk ama nasıl dilediysek artık bol keseden yağdırdı Allah'ım.'' Sedef'in dediğine ben hariç herkes gülmüştü. Ben kalabalıktan pek hoşlanmadığımdan gerilmiştim açıkçası. ''E atalım bir iki el o zaman.'' dedi Kerem.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Baklava | Texting
Teen FictionBilinmeyen: Çok çirkinsin. Efsar: *aynaya karşı*