Bölüm 5: Aşkla Yoğrulan Günah

1.1K 92 52
                                    

CANHIRAŞ

"Yeni bir ateş söndürür başkasının yaktığını,yeni bir acıyla hafifler eski bir ağrı."

William Shakespeare

🫀

Bölüm 5: "Aşkla Yoğrulan Günah."

Gülümse. Diş etlerinden zehrin akmaya başlamadan önce, ağzına kadar kanla dolup boğulmadan önce gülümse. Gülümse ki dolunayda kaybolsun karanlıklar.

Gülümse...

Okulumun başlamasına çok az kalmıştı. Bense hâlâ yerimde sayıyordum. Bu hâlde okula nasıl gidecektim, bilmiyordum. Nasıl insanların arasına karışacak ve onlardan kaçmadan yaşayacaktım, bilmiyordum. Bunca şeyin üstesinden gelebilir miydim, bilmiyordum. Kaşlarımı kaldırıp indirdim boş vermenin en iyisi olacağını kendimi hatırlatarak.

Oturduğum yer yastığından kalktım ve elimdeki kalemi tuvalimin önündeki oval boşluğa yerleştirdim. Çizimim bitmek üzereydi. Çiçeklerle dolu bir bahçenin ortasında, kapkara bir mezar çiziyordum. "Ömrün bu resme benzemeyecek, güzel kızım," diyerek kendime güç verdim ve buruk bir gülümsemeyle odamdan çıkıp mutfağa ilerledim. Kendime bir süt alsam iyi olacaktı.

Bu sırada tezgâhın üzerinde şarja bıraktığım telefonum titremeye başlayınca masanın üzerinden eğilip telefonu aldım. Arayan kişi teyzemden başkası olamazdı zaten, o yüzden pek de merak etmemiştim kim olduğunu.

"Efendim?" diye yanıtladım aramayı.

"Karya, kuzum..." Teyzemin acıma dolu sesi doluştu zihnime. Ondan nefret etmiyordum. Ama her saniye bana beni hatırlatıyor, ne kadar aciz olduğumu yüzüme vuruyordu. "Nasılsın, bir tanem?"

"İyiyim, teyze. Çalışıyordum."

"Bir ihtiyacın var mı? Sana bir kart çıkarttırdım. Birkaç güne adresine gelir. İstediğin her şeyi onunla alabilirsin."

"Teşekkür ederim," dedim, sesimde hiçbir his yoktu. "Şu anlık yok. Okul başlayınca araç gereç için kullanırım."

"Peki," dedi. Anlamıştı onunla konuşmak istemediğimi. Teyzem, zamanında bana acıların en beterini yaşatmıştı. Kötü niyetli biri değildi ama bana karşı samimi olmadığını da biliyordum. Annem gibi davranmaya çalışıyor, güya bana annesizliği hissettirmemek istiyordu. Ama ben annemin öldüğünün farkındaydım. Bunu unutamayacağım bir şekilde yaşamış ve hissetmiştim. Onun yerine geçmeye çalışması, yalnızca acıma acı katıyordu.

"Başka bir şey var mı, teyze? Çalışmaya döneceğim."

"İyisin, değil mi? Kriz geçiriyor musun hiç? İstersen Mehmet'i gönderebilirim yanına. Korkma orada, tamam mı?"

Mehmet, teyzemin oğluydu; kuzenimdi. Bugüne kadar üç yıl aynı evde yaşamamıza rağmen beşten fazla kez konuştuğumuzu hatırlamıyordum.

"Gerek yok, teyze. İyiyim ben hatta arkadaş bile edindim. Komşularım çok iyi insanlar," diyerek çoğul konuştum içi rahatlasın diye. "Her şey harika gidiyor."

"Ö-öyle mi?" dedi şaşkınlıkla. "Çok sevindim, Karya'm."

"Kendine iyi bak, teyze," deyip telefonu kulaklarımdan uzaklaştırdım. Kapatacağım sırada, "Görüşürüz," sesi ulaştı kulaklarıma. Aynı şekilde karşılık verip kapattım telefonu, yeniden tezgâhın üzerine koydum.

"Benden kurtulduğun için evinde kahkahalar attığını bilmiyorum sanki," deyip çıkardığım sütü diğer elimde tuttuğum cezveye boşalttım hışımla. Kaynamaya bıraktıktan sonra kalçamı tezgâha yasladım ve pencereden dışarıyı izlemeye koyuldum. "Senin bana, 'Ne oldu?' diye sormadığın gün öldüm ben."

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin