Bölüm 11: Yuvasız Kırlangıç Kuşu

428 38 7
                                    

CANHIRAŞ

Lütfen okuduğunuz bölümlere oy vermeyi ve satır arası yorumlarda bulunmayı unutmayın. Birinci ve ikinci kitabın tamamını yüklüyorum bölüm bölüm Wattpad'e, kitap formatıyla. Üçüncü kitap için de dileğim burada yazmaya başlamakta.

Tek ricam bu sizden, bu beni motive eder. Teşekkür ederim.

Keyifli okumalar.

🫀

"İstemeye hakkım var mı, bilmem ama seni derinden ilgilendiren şeyleri, başkalarına anlatmaktan kaçınacağın şeyleri duymak isterdim. Anlat bana..."

Tomris Uyar

Bölüm 11: "Yuvasız Kırlangıç Kuşu."

Dokun. Titreyen yüreğine dokun. Onu sev. Onu gör. Üzerine titre, vicdanına değ. Ona aşkı vadet, gözyaşını sil, kirpiğinden öp. Ona adaleti sağla, iyiliği bahşet. O senin yetim evladın.

Dokun...

Altın kural, insanlar senin ne yaşadığınla ilgilenmezler. İnsanların ilgilendikleri, onlar gibi olup olmadığındır. Onlar gibiysen bakarlar, es geçerler. Eğer onlar gibi değilsen de görmezler, görünmez olursun. Oysa sen, göründüğünden çok daha fazlasısındır. Çığlık çığlığa, ben buradayım, diye bağırmak istersin ama onlar senin gözlerine değil, yaşadıklarına değil, ne kadar sorunlu olduğuna bakarlar.

İnsanlar acımasızdı, doğru. Oysa hepimiz anne karnından çıktığımızda aynı çığlığı atar, aynı ritimde ağlarız. Bizi bu kadar farklılaştıran, savunmasız bebeklerden duygusuz yetişkinlere çeviren şey neydi?

Ben sorunluydum, tamam. Ama insanlar neden benim gözlerimin içe çökük oluşunun korkutuculuğu ile ilgilenirken bu çöküklüğün nedenini niçin merak etmiyordu? Bacaklarım çelimsiz, yara bere içinde ve hasarlıydı belki, onu görüyorlardı. Ürkütücü ve çirkin buluyorlardı. Peki, neden kimse nasıl bu hâle geldikleriyle ilgilenmiyordu?

Korkak ve titreyen bakışlarımın rahatsız edici olduğunu biliyordum. Etrafıma yayılan enerjimin gerici olduğunun farkındaydım. Onlar neden benim görüntümle ilgilenmek yerine, içimdeki hasarları tamir etmeye çalışmıyordu? Neden beni kendilerinden soyutluyor ve bir çöpmüşüm gibi kenara fırlatıyorlardı?

Ben çöp değildim.

Yaralıydım, korkmuştum, sinmiştim, zarar görmüştüm, eskimiştim ama çöp değildim.

Oflayarak başımı iki yana salladım ve bileklerimi yasladığım şakaklarımdan çektim, doğruldum. Az önce masaya doğru yatmıştım. Karan'la klinikten sonra kafeye gelmiş ve hiç konuşmamayı tercih etmiştik son konuşmamızdan sonra. O mutfak tarafına geçmiş, bense kafenin iç tarafında kalıp her zaman oturduğum masaya oturmuştum.

Dışarıyı seyrederken gözlerimi kasaya doğru çevirmemle Korhan'ın bana baktığını fark etmem bir oldu. Ufak bir tebessümle karşıladım bakışını, elini kaldırıp bana doğru salladı. Ben de ona doğru salladığımda kasanın dikey uzantısının üstünde bulunan bardağı ve tabağı kapıp yanıma kadar geldi.

Önüme bıraktı.

Bir bardak süt ve iki tane poğaça vardı.

"İyi bir akşam yemeği değil ama seveceğini düşünüyorum," deyip geri çekildi ve karşımdaki sandalyeye kuruldu. Gözlerimi poğaça ve sütün üzerinde gezdirip ona çevirdiğimde çenesini avucuna yaslamış, yüzümü seyrediyordu. "Yemeyecek misin?" diye sordu.

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin