2

944 68 70
                                    

kusura bakma dedi
kolay değil beni sevmek
öylece bakakaldım şaşkın
kim demiş kolay istediğimi
kolaya değil benim hasretim
zora hasretim ben

-SÜT VE BAL

****

2005

Ağır ağır ilerledi Piraye kapıya doğru. Peteklerin yanmasına rağmen neden ev soğuk hissettirmeye başlamıştı? Annesi geleceğim demişti, neredeydi? Babasının gözleri neden kırmızıydı? Az önce gelen, şu anda kapıda babası ile konuşan o üniformalı adam kimdi? Neden söylediği sözler üzerine babasının gözlerinden yaş akmıştı? O adamlar neden gelmişti? Babasını neden ağlatmışlardı?

Küçük zihninde pek çok soru doldu. Kaşları zihnine dolan sorulara eş zamanlı olarak olabildiğine çatılmış, kendisince sinirli gözüküyordu. Kendinden emin adımlarla babasının önünden geçip üniformalı adamın tam önünde durdu.

"Ağlatma babamı!" dedi bedenine oldukça büyük oturmuş olan sinirle. Ardından sağ ayağıyla karşısındaki adamın bacağına doğru tekme attı. Adamın canı yanmamıştı ancak kendisinin parmakları pekâlâ acımıştı. Canının yanmasıyla gözleri doldu, daha da sinirlendi buna. "Annem nelde? Neden sen deldin? Annemi getil." dedi dili döndüğünce. R harflerini söyleyemiyordu, hafif peltekti.

Albay, verdiği haberin zorluğu ile birlikte omuzlarına sanki çuvallarca taş yüklenmiş misali çökmüştü. Sevdiği, güvendiği bir personeli pusuya kurban gitmişti. Şehadete ermişti, bu en yüksek rütbeydi. Ancak, can yaktığı, kalp sızlattığı gerçeğini değiştirmiyordu. Ne kadar şehit haberi verirse versin asla alışamayacaktı bu acıya. Alışmaması gerekiyordu, alışılmaması gerekiyordu. Acı, öfke ve daha nice duygularla dolu gözleri önündeki küçük kıza döndü.

"Gelecek annen. Biraz geç kalacakmış, onu haber vermemizi istedi." derken bakışları Nazım'a döndü onay istercesine. Nazım bey sadece gözlerini açıp kapayabilmişti bu yalan karşısında. Beyaz yalan dedikleri buydu. Piraye bakışlarını babasına çevirdi. Çatık kaşları düzelmiş, yerine dudaklarına bir gülümseme konmuştu. "Öyle desene. Ama neden babam ağlıyol?" dedi ardından ekledi "Annem geç gelicek diye mi?" diye sordu. Nazım bey başıyla onayladı kızını.

"Evet babacım. Annen geç geleceği için üzüldüm sadece." diyebildi. Piraye'nin aklına yatmıştı bu dedikleri. Başını tamam anlamında salladı. Ardından az önce tekme attığı bacağa yönelip küçük, tombul parmaklarıyla okşadı orayı yavaşça. "Geçti mi acıysı?" Diye sordu bu defa albaya. Albay dudaklarını birbirine bastırıp onayladığında ellerini çekti.

Kulaklarına, televizyondan gelen çok sevdiği Atom Karınca çizgi dizisinin jenerik müziği dolunca tüm her şeyi boş verip hızlıca içeriye geçti. Koltuğa kurulup sakince izlemeye başladı. O çizgi diziyi izlerken babası geldi yanına, küçük kızını kucağına aldı. Sıkıca doladı kollarını kucağındaki 2küçük bedene. Göz yaşları yeniden akmaya başladı Nazım beyin. Kalbinin tam ortasına bir kor alev bırakıp gitmişler gibi hissediyordu. Piraye sakince çizgi diziyi izlerken Nazım bey yitip giden eşine, annesiz kalan kızına ağladı.

PİRAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin