1

1K 82 39
                                    

İyi okumalar dilerim💜

***

Yıl 2002

"Anne, pu neeey?" diye soran 3 yaşındaki Piraye'ye döndü Nuran. Karargâhta, annesinin odasında deri koltukta oturuyor, tombul işaret parmağını uzatarak bir şeyler soruyordu sürekli. İşaret parmağının gösterdiği yöne baktı. Metal dolabı gösteriyordu parmağı.

"Dolap annecim." dedi yüzünde gülümsemesiyle Nuran. Küçük Piraye başka bir şeyi gösterdiği esnada kapı çaldı, aralanan küçük pembe dudaklardan kelimeler dökülemeden dikkati dağıldı. "Gir." emrini vermesiyle birlikte içeriye Hayri teğmen girdi.

"Üsteğmenim, imzalanması ve onaylanması gereken belgeleri getirdim." Hayri. Nuran belgeleri almak için elini uzattığında masaya yaklaşıp belgeleri verdi teğmen, ardından koltukta oturan Piraye dikkatini çekti.

"Aman aman, kışlanın prensesi de buradaymış." diyen Hayri ile birlikte Piraye başını sol omzuna yatırdı, en cilvelisinden bir bakış attı Hayri'ye. Bu görüntü karşısında hem Nuran'ın hem Hayri'nin kalbi erimiş gitmişti âdeta.

"Üsteğmenim, izniniz olursa ben biraz prenses hanımla gezmek, sohbet etmek isterim." dedi Hayri. Nuran'ın güvendiği personellerden birisiydi Hayri. Başını tamam anlamında salladı. Piraye'ye ister misin diye sormak için kafasını kaldırmıştı ki, kızı çoktan Hayri'nin kucağına çıkmış, başını Hayri'nin omuzuna koymuş, çenesini okşuyordu.

"Ohooo, benim kız çoktan kurulmuş bile, gidin bakalım. Ben de evrakları halledeyim, yemeğe gideriz sonra." diyen Nuran'ın üzerine Hayri, Piraye'yi de alarak çıkmıştı odadan. Koridordan gelmeye başlayan kıkırtı sesleri, Piraye'nin çokça eğlendiğini gösterir nitelikteydi.

***

Oturduğum bankta sağıma soluma baktım. Ne gelen ne de giden vardı. Kulaklığımda çalan şarkıya eşlik olarak dudaklarımdan döküldü kelimeler.

"Her şeyin bir bedeli var, güzelliğin de. Vakti gelince, öde Firuze. "

Bense çoktan tüm herşeyin bedelini ödediğimi düşünüyordum. Kırılmış kanatlarım, ruhumdaki koca bir ur ve kimsesizliğimle oturuyordum havaalanında. Annemi benden alan, sağ kanadımı kırıp bırakan şehire geri dönmüştüm.

Omzuma dokunan elle birlikte kulaklıklarımı kulağımdan çıkarttım ve kimin dokunduğuna bakmak için başımı kaldırdım. Kaldırdım kaldırmasına da, karşımdaki bedenin sadece göğsünü görebildim sadece. Yüzünü görebilmek için başımı daha da çok yukarı kaldırmam gerekmişti. Acun'un dediği gibi içimden bir maşallah çektim. Elim sızlayan boynuma gitmiş, ovalamaya başlamıştı.

"Piraye hanım?"

Sorgularcasına gelen sese karşılık onaylayan bir ses çıkarttım ve ayağa kalktım. Valizimi almak için elimi uzatacağım anda karşımdaki adam benden önce davranarak valizimi eline aldı.

"Ben Üsteğmen Timur Akçak. Hayri albayımın emriyle sizi karargâha götürmek için buradayım. Araç dışarıda, gidelim mi?"

PİRAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin