11

722 72 69
                                    

İyi okumalar dilerim💜💜

****

Kahrolsun bu karanlıklar
Bu mesafeler
Bu zaman
Ben seni istiyorum
Ya seninle yaşamak
Ya da sende yok olmak

-Ümit Yaşar Oğuzcan


****


Hastanenin kapısında oturmuş, boş bakışlarla karşısını izliyordu. Sol elinin orta ve işaret parmakları arasına sıkıştırdığı sigarası yanıyor, gözle görülür beyaz bir duman bırakıyordu arkasında. Koluna atılan dikişin olduğu bölge hafif hafif sızlasa da umursamadı. Derin bir nefes alıp verdi.

Şu birkaç gün içerisinde ne kadar çok gelmişti hastaneye. Oysa ki sevmezdi hastaneleri. Artık nefret etmek için daha çok sebebi vardı. Ama gitmek istese de gidemezdi. İçeride tırnağı kırılsa ağlayacağı kadın vardı.

Bu durum çökertmişti omuzlarını. Yedi yaşında yetimhaneye terk edildiği gün sırtına binen yük, gün geçtikçe daha çok ağırlaşmıştı. Artık bu yükü taşıyamayan omuzları, isyan bayrağını çekerek çökmüştü sadece.

Elindeki sigara kendi kendisine yanarak bitmiş, sönmüştü. Elindeki izmarite kısa bir bakış attıktan sonra, diğer izmaritlerin bulunduğu kutuya attı izmariti.

"Komutanım." Cenk ve Çağan'ın sesini duyduğunda bakışlarını sesin geldiği yöne çevirdi Ekin.

Cenk, elini Çağan'ın omzuna atmış destek alıyordu ondan. Diğer elinde ise serumun bulunduğu metal askılık vardı. Birkaç adım uzaklarında kalan komutanlarının yanına vardıklarında Ekin başıyla yanındaki boşluğu gösterdi Cenk'e.

"Otur Cengo, fazla ayakta durma." diyen sesi, sert ve soğuk, ama bir o kadar da yorgundu. Cenk aldığı yardımla oturmuş, yandan yandan bakıyordu Ekin'e. Üzerindeki bakışların farkında olan Ekin, pek umursamadan bir sigara daha yaktı, bir duman çekti ve parmakları arasına sıkıştırıp kollarını bacaklarına yaslayarak öne doğru eğildi hafifçe.

"Çok içtiniz komutanım." diyerek Ekin'in elinden sigarayı alan Çağan, hızla sigarayı bir köşeye atıp üzerine bastı. Mıntıka temizliğinden gelen alışkanlıkla söndürdüğü sigarayı yerden alıp cebine attı. Bunu yaparken bakışları Ekin'in üzerindeydi.

"Çok acıyor mu?" dedi Cenk, parmağı Ekin'in kolunu gösteriyordu. Bu soruya dudağının sol yanını kaldırarak sırıttı. "Sol memenin altında kalan organın verdiği acı daha fazla."

"Çıkmayacak mısınız yukarı?" sorusuyla bakışlarını yeniden karşıya odakladı. Verecek bir cevabı yoktu. Herkes yukarıda, bir o aşağıdaydı. Sanki saatler önce beni bırakma diyerek ağlayan kendisi değilmiş gibi.

Çağan cevapsız kalan sorusuyla elini ensesine atıp ovaladı orayı. Konu şebeklik olduğunda, Cenk ve ondan iyisi yoktu. Ama konu avutmak olduğunda, acemi kalıyordu. Konu birilerini avutmaya geldiğinde en iyisi Akın teğmendi. Dış kaynak alımıyla gelen Akın teğmen psikoloji okuduğundan daha kolaydı onun için belki de.

"Getirmişsiniz..." dedi Cenk konuyu dağıtmak istercesine. Ekin bakışlarını ona çevirirken neyi diye sormamıştı, neyi getirdikleri aşikârdı. Annesi ve kardeşleri. "Her ne olursa olsun, onlar Türkiye Cumhuriyeti'nin birer vatandaşları. Ölüsünü ya da dirisini onlara bırakmaya hacet yok." diyen Ekin'e başını salladı Çağan.

Şu an, bu durumda ne konuşulabilirdi bilmiyorlardı. Hoş, Ekin komutanları zaten konuşkan bir adam değildi, şimdi daha da susmuştu.

"Ekin!" diye bağırıldığında üç bedenin de bakışları hastane kapısının oraya döndü. Turgut yüzbaşı kapının oradan bağırmıştı. Ekin bulunduğu yeri belli etmek istercesine ayağa kalktı. Hoş, o cüssede birisinin görülmemesi garip olurdu.

PİRAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin