-14-

11K 433 44
                                    

Olayın şokunu üzerimden hala atamamıştım, öylece oturmuş çiftliğin alevler içinde kalışını izliyordum. Savaş'ın içeride olmamasını umuyordum, evet ondan nefret ediyordum ama çok acılı bir ölüm olurdu ve bu kadar vicdansız bi insan henüz değildim.

Savaşın bir yolunu bulup çıkmış Olmasını umarak gözlerim etrafı tarıyordu.

Kafamı çevirdiğimde ormandan Bana parmağıyla gelmemi işaret eden bir silüeti farkettim, içimi kaplayan umuda herşey olabileceğini söyler gibi aldırış etmeden hızla ayağa kalktım
Arkamdan gelen siren seslerine aldırış etmeden koşmaya başladığım sırada Koray arkamdan sesleniyordu

"Nereye gidiyorsun!?"

Nefes nefese kalmış bir sesle
"Hemen döneceğim, beni merak etmeyin!"

"Bi delilik yapayım deme!"

Son söylediğine aldırmadan hızla ormana koşmaya başladım

Gözlerim az önce gördüğüm silüeti arıyordu korkudan bacaklarım titresede buna engel olarak sakin kalmayı denedim.
Yavaş ve dikkatli adımlarla ormanda ilerlerken bir el ağzımı kapatıp beni arkaya doğru çekmeye başladı
Ormandaki gizemli silüet beni kendine çevirince, gözlerime inanamadım.. o devasa ateşlerin arasından çıkmış olamazdı..
"Savaş." Iri iri olmuş gözlerimi Savaş'ın üzerine diktim
"Gökçe benim sakin ol, şimdi ses çıkarma ben diğerlerine haber vereceğim ama şimdi hemen burdan uzaklaşmamız gerek"

Buna itiraz edip burda kalarak evime dönme şansını yakalayacaktım, fakat tek bir kelime bile edememiştim söyledikleri karşısında kendime engel olamayarak kafamı sallamakla yetindim.

Savaş hızla kolumdan çekiştirerek önümden koşmaya başladı, Savaşla gitmeyi kabul etmiştim ve bu düşünce miğdemi bulandırıyordu ama kendime engel olamıyordum

Hızla koşmaya devam ederken ormandan ayak sesleri ve küçük bir fenerin ışığı gözlerimizi rahatsız edince Savaş hızla ormanda bilmediğimiz bi yöne doğru ilerledi

Kendimin bile zor duyacağı bir fısıltıyla

"Savaş nereye gidiyoruz?"

Cevap vermedi, sadece yürüdü. Yine eski duvar gibi bir Savaşla karşı karşıyaydım.

İç geçirdim ve Savaşı takip etmeye devam ettim.

fenerin ışığı sanki bizi fark etmiş gibi sürekli gittiğimiz yönü aydınlatıyordu

Bir kaç fısıldaşma ve ardından yavaş olan yaprağın ezilme sesleri birden hızlandı

Savaş pek anlayamadığım bir kaç küfür savurdu ve tekrar hızla koşmaya başladık

Koca bir ağacın gövdesine geldiğimizde durduk fakat ağaç çok büyüktü, bunun büyüklüğünü nasıl anlatırsın diye sorsalar iki kişi ağacın gövdesinde ellerini birleştirmeye kalksalar başarısız olacakları kesindi.

Savaş toprağın altından kapı gibi bir bölme açınca şaşkınlıktan ağzım açık kaldı

"Hadi, acele et" sesi düşüncelerimi böldü

"B-ben buraya giremem"

"Şuan çocukluk çekecek durumda değilim, hemen gir şuraya Gökçe"

"Ş-şey"

"Biraz daha beklersen yakalanacağız." homurdanarak gözlerini devirdi ve aniden ayaklarım yerden kesildi şuan peşimizde polislerin olduğunu bilmesem çığlık atabilirdim.

TAKINTILIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin