Sabah annemin tiz sesiyle uyandığımda odanın içindeki seslerden ameliyat için hazırlığın başladığını anlayabiliyordum. Günlerdir bu ameliyat olayı beni ürkütse de artık zamanı gelmişti. Kendimi her an karanlıkla baş başa olmaktansa son bir kez da olsa Savaş'ın yüzünü görebilimeyi düşleyerek ikna etmeye çalışıyordum. Keskin çehresini ve o güzel dudaklarını görmeyi öyle özlemiştim. Bu özlem artık göğüs kafesime ağır geliyor ve beni akıl almaz bir yangının içine sürüklüyordu.
"Günaydın kızım." Annemin sesi beni düşüncelerimden iterek uzaklaştırdı.
"Bugün senin için zor bir gün olduğunu biliyorum. Anlıyorum, streslisinde ama benim burada olduğumu ve seni beklediğini asla unutma." Diye devam etti."Günaydın anne, merak etmeni gerektiren bir şey yok ben iyiyim." dedim ve bu konuşmanın burada sona ermesini umut ederek derin bir iç çektim.
kapının açılmasıyla ayak sesleri çoğaldı, hemşireler bir şeyler saçmalayarak rahat olmamı belirttikten sonra beni bir sedyeye dikkatlice yatırdılar.
Annemi göremesemde en az benim kadar stresli olduğunu anlayabiliyor ve yüzünün o aldığı hâli az çok gözümde canlandırabiliyordum.
Beni öperek "seni bekliyor olacağım canım." Dedi ama sesi çatallaşıp pürüzlü bir şekilde ağzından dökülünce sanki o sesin ruhumun çatlaklarında içeriye sızdığını hissettim.Ardından açılan kapılar ve başımda dikilen hemşirenin beni o buz gibi ölüm kokan soğuk odaya sürüklemesini sessizlikle karşıladım.
buz gibi soğuğu tenimde hissedince ameliyat elbisesinin altından bütün tüylerimin diken diken olduğunu hissedebiliyordum.
Yüzüme örtülen o mavi perde belki hayatla ölümü ayıran perdeydi ve beni düşüncelerimle baş başa bırakıyor dipsiz, sonu olmayan bir kuyunun içine itiyordu.
Öyle bir hissizlikti ki bu yaşadığım, vurulan o sancılı iğnenin acısını bile hissedemiyordum.Tek düşündüğüm, kalbimin derinlerinde bir yerde hissettiğim tek bir kişi vardı. Bu öylesine hastalıklı bir düşünceydi ki bir gün ondan ayrı kalırsam delireceğim hissine kapılmaktan korkuyordum. Savaş, kendime bile itiraf edemediğim, sen sancılı günlerimin en ağrılı baş rolü olmaktan hiç çekinmedin. bundan bir an olsun şüphe etmeden gurur duydun. Ve ben aptallığıma doyamayarak hâlâ şu masadan senin için, senin gözlerine bakabilmek için kalkmak istiyorum bu çok saçma. Zihnim yine bana oyunlar oynuyor ama senin beni duyabildiğini biliyorum.
odanın soğuğunu bile hissedemeyecek duruma geldiğimde gözümden akan bir damla yaş kalbimin derinliklerine kayıp giderek içimde sonu olmayan bir yağmur başlattı.
Ben ölürsem eğer, bu yağmur dinecek.
Ben ölmeden bu yağmur dinerse şayet, zaten ben yaşıyor sayılmayacağım.
Savaş, içimdeki sonsuz boşlukların sahibi, seni çocukluğum gibi dipsiz bir kuyuya hapsediyorum.
Belki sesin yankılanırda zihnimde çocukluğumun çığlıkları gibi, senin için uyanırım ne dersin.--birkaç bölüm daha yayınlanacak--
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKINTILI
Teen Fiction''Nereye gidersen git, bulurum seni Gökçe. Benden kaçamazsın." Peşimde beni takip eden karanlıklar ülkesi. Kaçtıkça içine hapsetmek istercesine her daim arkamda. "Birisine aşık olacağım aklımın ucundan bile geçmezken, Savaş'ın gözlerindeki dipsiz bo...