"Ah ve biliyor musun Luke'u bulduğumda sikeceğim." Diye devam etti sözlerine. Yine fısıldadı ama o kadar serttiki. Bu ses tonunu nasıl ayarladığını anlamamıştım. Bir de gelmiş bana "ben herşeyi bilirim güzelim," diyerek bilmişlik taslıyordu.
Zayn'i üzerimden ittim. Bu sefer çok sert itmiş olmalıyım ki, arkaya doğru baya sendelemişti. "Luke'un bununla alakası yok." Tamam belki benim hayatım berbat olmuş olabilirdi. Ama en azından Luke'u kurtarmalıydım. Benim yüzümden araları açılsın istemiyordum.çok yakın değillerdi ama çoğu zaman konuşuyorlardı ve Luke bu mekanın yerini bildiğine göre daha önce birlikte gelmişlerdi. Belki de bu mekanı herkes biliyordu sadece ben bilmiyordum. Ama neden bilmiyordum? Neden bunu saklamıştı benden?
"Onu mu savunuyorsun bana?" Dedi. Zayn bugün gerçekten kafayı yemiş olmalıydı. "Zayn ona o kadar çok ısrar ettim ki. Sırf senin lanet olası işini öğrenmek için. Ve o senin gibi değil! Bana yardım edip gerçekleri gösterdi." Zayn dişlerini sıktı. Kendini sıkıyordu. Ellerine baktığımda yumruklarını da sıkıyor olduğunu gördüm.Karşımda sanki başka bir Zayn vardı, ve bu Zayn hiç hoşuma gitmemişti.Arkamdaki duvara iyice sindim. Zayn üzerime doğru gelmeye başladı. Bedenlerimiz çarptığında hemen kafamın yanındaki duvara bir yumruk geçirdi. Öyle bir ses çıktı ki. Korkudan ağlayabilirdim. Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Titrediğimi hissediyordum. Bacaklarım sanki beni taşıyamayacakmış ve yere yığılacakmışım gibi hissediyordum. Ama yere yığılmamamı sağlayan yine Zayn ve üstümdeki baskısıydı.Beni kimse bu güne kadar bu kadar korkutmamıştı ve Zayn bir hareketiyle bana bu berbat duyguyu yaşatmıştı.
"Ne diyosun sen lan!" Diye kükrediğinde gözlerimi yumdum. Noluyordu bana? "Luke daha mı iyi benden? Onun olmak mı istiyors-" devam etmesine izin vermeden onu üstümden sertçe ittim. Her zamankinden daha sert itmiştim ama bir adım sendelemişti çünkü o da çok sert duruyordu. "Zayn bu kadar yeter! Gözünde bu muyum? en yakın arkadaşımın sevgilisiyle olacak biri miyim?" Dedim. Gözümden yaşların geldiğini hissedebiliyordum. Birşey demedi. Boş boş gözlerime baktı sadece. Söylediği hiçbir söz, yaptığı hiçbir hareket bu kadar incitmemişti beni. Böyle görüyordu beni. Hıçkırıklarıma engel olamadım. Hıçkırıklarımı bastırmak için elimi ağzıma götürdüm ama olmuyordu. Deli gibi ağlıyordum ve bunu engelleyemiyordum. Sevdiğim adamın karşısında, söylediği iki çift söz yüzünden hıçkırarak ağlıyordum.
Kapı aniden açılınca görüş alanıma Niall girdi. İlk Zayn'e sonra bana baktı. "Aria iyi misin noluyor?" Dedi yanıma gelirken. Yüzümü tuttu ve kendine bakmamı sağladı. "Naptın lan kıza?" Dedi Zayn'e dönüp. "Seni ilgilendirmez." Bir insan nasıl bu kadar duygusuz, kırıcı, aşağılık kelimelerinin hepsini taşıyabiliyordu? Ondan şuan nefret ediyordum. Yanımda nefes alması bile ağırıma gidiyordu. Kurtulmak istiyordum burdan.
"Gel Aria seni eve götüreyim." Bu teklife hayır diyemezdim. Zayn'in suratına bakmadan odadan çıktım. En son Niall'ın "seninle sonra görüşeceğiz." Dediğini duymuştum.
***
Yol boyunca Niall bana birkaç soru sormaya çalıştı. "Aranızda ne geçti?" Veya "sana kötü birşeyler yapıyorsa onu durdurmamı ister misin?" Gibi. Hiç birine cevap vermedim. Konuşacak değil nefes alacak halim yoktu. Eve gelince kendimi yatağa atmış birkaç saat the walking dead izlemiş sonra da ağlayarak uyuyakalmıştım.
"Biraz daha patates ister misin?" "Evet" dedim. Annem patatesleri tabağıma koyarken.Bu arada sabah 9 gibi annemler gelmişti ve kapıyı 10 kez çalarak beni uyandırmışlardı. Bu sefer sürekli gittikleri balayıları kısa sürmüştü anlaşılan. "Sınavların başladı mı?" Dedi babam köftesini keserken. "Hayır başlamadı daha." Dedim kuru bir sesle. Annem gelip ateşimi kontrol etmek istermiş gibi elini ters bir şekilde başıma koydu. "Tatlım iyi misin solgun görünüyorsun." Sürekli aynı soru. En kötü anımda herkes iyi misin diyordu. Berbatım. İyi misin deme sadece ne olduğunu sor. Gerçi ne olduğunu sorsa da söylemezdim. "İyiyim."dedim. Büyük beyaz bir yalan söyleyerek.
Ağzıma birkaç patates attıktan sonra masadan kalktım. Annemler de üstlemek istemedikleri için birşey demediler. Odama girdiğimde kendimi yatağa atıp telefonu elime aldım. 1 mesaj vardı. Heyecanla açtım. Tek umudum mesajın Zayn'den olmasıydı.
Mesajın Luke'dan olduğunu görünce hem hayal kırıklığına uğramış hem de şaşırmıştım. Luke ve ben bugüne kadar hiç mesajlaşmamıştık. Telefonda bile konuşmamıştık. Ne diyor olabilirdi ki?
Luke
Buluşalım. Yarım saat sonra shot'a gel.
Birkaç dakika mesajı okudum. Luke benimle neden buluşmak istesin ki? Ben mi çok sorguluyordum? Yoksa Luke'mu değişmişti. Bu ani değişimi anlamak için sadece buluşmak gerekiyordu. Bunu Cassie'ye anlatmayacaktım. Tabi bu Luke'un buluşmayı isteme sebebine göre değişirdi.
Shot kafeye girdiğimde siyah deri koltuklardan birine oturmuş elinde birayla siyahlar içindeki Luke'u gördüm. Yere bakıyordu. Bu yüzden suratını göremiyordum ama saçlarından o olduğunu anlayabilmiştim. Yanına oturduğumda beni fark etti ve kafasını kaldırıp bana baktı. Gözünün altı morarmıştı. Dudağı patlamıştı ve kaşı kanayıp kabuk bağlamıştı. Yanağında da morluklar vardı. Elimi ağzıma götürdüm. Dövülmüştü ve maalesef bunu kimin yaptığını biliyordum. "Zayn bana bunu yaptı. Senin yüzünden." "Luke çok üzgünüm ben Zayn'e birşey söylemedim kendi anladı" birşeyler gevelediğimde Luke gözlerini devirdi. "Herneyse, sadece şunu bilsin. Hatta sen de bil. Bunun karşılığı ağır olacak güzelim. İkiniz de biteceksiniz. Beni istediği zaman dövebileceğini sanıyorsa yanılıyor. Sanırım beni tanımamış ama kendimi tanıtacağıma emin olun." Deyip bitmiş bira şişesini masanın üzerine bıraktı ve yanımdan ayrıldı. Şimdi bitmiştim işte.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fell the love
FanfictionVe kız asla bu denli hayatının değişeceğini tahmin etmiyordu.