17. Bölüm ~ Tuzak ~

208 33 53
                                    

"Çok vaktin yok, elini çabuk tut. Saçma sapan bir şey yapmaya da kalkışma." gardiyan ortadan kaybolduktan sonra Levi ya döndü Mike. "On dakika sonra seni almaya geleceğim." Mike üzerini aramak için ellerini kalçasında dolandırmaya başlayınca Levi kendini geri çekti.

"Onu kaçıracak olsaydım Erwin den yardım istemezdim seni sersem." dedi ters ters. "Ayrıca tipim değilsin."

"Ben önlem alayım da," Mike ın umurunda olmadı. Zorla da olsa göğsünü, ceketini ve ceplerini karıştırdı. Beline sıkıştırdığı silaha el koydu. Üzerinde tehlikeli sayılabilecek bir eşya kalmadığına ikna olduktan sonra Levi yı serbest bıraktı. "Ilk kez yapmadığın şey değil sonuçta."

Levi "Çıkışta silahımı geri vermezsen nostalji yaşarsın sırık."

"Hücrenin anahtarı bende Ackerman. Yerinde olsam kaderi iki dudağının arasında olan bir adamla konusurken sözlerime daha fazla dikkat ederdim." Mike tehdidinden pek etkilenmediğini gösteren bir bakış attıktan sonra hücrenin kapısını açtı. Levi içeri girdikten sonra da arkasından kapattı. Daha kapıdan adım atar etmez on sene evvel ki kabusu anımsadı. Serumun kontrolü altında on dört kraliyet çalışanını öldürdükten sonra onu bekleyen sonu hak ettiğini düşünmüştü. Onun gibi bir canavara yakışan bir son gibiydi. Ölmeye hazırdı, kaybetmekten korktuğu hiçbir şey kalmamıştı.

Şimdi ise benzer bir kabusu yaşayan kişinin Mikasa olduğuna inanamıyordu. Siyah saçlı kadını karanlık hücrenin bir köşesinde otururken buldu. Alnını dizine dayadıgı için yüzü gözükmüyordu. Yatağı darmadağındı. Hala üzerinde düğün günü giydiğini tahmin ettiği kırmızı bir elbise vardı. Ayakkabılarını da kendisi gibi bir köşeye atmıştı. Eğer kaybetmek bir resim olsaydı Levi Mikasa yı çizerdi. Başka şartlar altında olsalardı işe yaramaz polisler tarafından hücreye tıkıldığı icin onu küçümser, alay eder ya da dalga geçerdi. Soyadını haketmediğini söylerdi ama dügün günü yaşadıklarını düşündükçe konuşmaya hakkı bile olduğunu düşünmüyordu. Kalbindeki baskıyı görmezden gelerek içeri doğru birkaç adım attı.

"Mikasa."

Mikasa ağır ağır başını dizlerinden kaldırdı. Kulaklarının onunla dalga geçtiğini sanmıştı. "Levi... Senin burada ne işin var?" sesi gıcırdayan bir kapıyı andırıyordu. Uzun zamandır konuşmadığı için hırıltılı çıktı. Yüzünün rengi kaçmıştı. Ağlamaktan kupkuru olan gözleri şişip kızarmıştı.
"Yoksa seni de-"

"Beni yakalamanın öyle kolay olmadığını biliyorsun." Levi karşında duran yatağa oturdu. Ellerini birbirine kavuşturdu.

"Öyleyse içeri nasıl girdin?"

"Dedektif soktu. Çok fazla vaktim yok." dedi Levi sessizce. Mikasa rahatladı, anladığını göstererek başını salladı.

"Neden burada olduğumu biliyorsun değil mi?" dedi Levi.

Mikasa cevap vermedi.

"Neden onlara serumun kontrolü altında olduğunu söylemiyorsun? Ikimiz de Jeager ı vurmak yerine kendini öldürmeyi tercih biliyoruz." dedi Levi usulca. Eren nin bahsi üzerine siyah kadının alt dudağı titredi. Ellerini yüzüne kapattı ancak ağlamadı. Dökecek göz yaşı kalmamıştı zaten.

"Ne değişecek ki? Onlara gerçeği anlatınca Eren iyileşmeyecek. " Mikasa nın sesi çatladı. "H-hala nefes alıp almadıgını bile... bilmiyorum ben..." Ellerini yüzünden indirdi, kızaran gözleri ortaya çıktı. Kirpikleri ıslanmıştı. Küçük bir çocuk gibi hıckırmaya başladı. "Nefes alamıyorum Levi-"

"Şştt.. Ağlama." Levi başka tarafa baktı. Yanına gitmek istedi ama ayakları bir türlü hareket etmiyordu. Aglayan kadınları teselli etmekte bir numara olduğu söylenemezdi. "Jeager iyi. Hala yaşıyor."

ACKERMANS 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin