Uzun zaman önce...
"İyi iş çıkardın Zeke... Biraz ara verelim. Öğleden sonra devam ederiz."
"Ama baba," sedyede oturan sarışın çocuk deney tüplerine bant yapıştıran babasını keyifsizce izledi. "Çok sıkıldım... Oyun oynamak istiyorum. Başka zaman devam etsek olmaz mı?"
"Ne kadar büyük bir deneye yardım ettiğinin hala farkında değilsin Zeke. Sen diğer cocuklar gibi zamanını boşa harcayamazsın." Grisha Jeager teklifi reddetti. "Büyüyünce ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın. Simdi biraz dinlen... Sana yiyecek bir şeyler getirecegim."
Zeke babasının laboratuvardan çıkışını kederle seyretti. Laboratuvarda lezzetli diyebileceği sindirimi zor şeyler yemesi yasaktı. Çünkü kanında başka bileşenlerin gözükmesine sebep oluyordu, bu da deneylerini olumsuz yönde etkiliyordu. Ona dünyanın en tatsız corbasını getireceğini bildiği için kendisini bekleyen öğle yemegini dörtle beklediği söylenemezdi. Eskiden bağladığı serumu tercih ederdi ancak yetersiz beslendiği icin hasta olunca bırakmıştı.
Camdan dışarı baktı. Hava gercekten çok güzeldi. Okuldan çıkan bir grup neşeli öğrenci evin önünden geçti. Babasına oyun oynamak istediğini söylemişti ama birlikte oynayabilecegi hiç arkadaşı yoktu. Bahçede kendi kendine buldugu bir oyun vardı. Boş saksıların içine taş fırlatıyordu. Eğer taş saksıyla girerse on puan, ıskalarsa eksi beş puan kazanıyordu. On beş dakika içinde skoru 100 e tamamlarsa oyunu kazanıyordu.
Bahçeden şangırtı sesi gelince irkildi. Sedyeden kalkıp pencerenin yanına gitti. Biri oyun saksısını kırmıştı. Rüzgâr mıydı? Ama dışarıda kuvvetli esen bir rüzgar yoktu. Tek görebildigi ağacın arkasında kaybolan kahverengi bir yumaktı.
Babasına yakalanmadan laboratuvardan koşa koşa dışarı çıktı. Saksı yerinde değildi. Kedi mi almıştı? Dogrusu ağacın arkasında kedi görmeyi umuyordu. Birini evine almayı çok istemişti ancak babası her defasında eve almayı reddediyordu. Şansını tekrar denemekten zarar gelmezdi.
Ancak ağacın arkasında saklanan kedi falan değildi. Onunla aynı yaşlarda, belki birkaç yaş daha küçüktü, bir kız çocuğu kırık saksının parçalarını bir araya getirmeye çalışıyordu. Dizi kanıyordu ama o bunun farkında gibi görünmüyordu. Kahverengi kısa saçları karman çormandı. Az önce ağacın arkasına saklanmadan once gördüğü kahverengi yumak onun saçı olmalıydı.
Zeke yi fark edince bir araya getirmeye çalıştığı saksı parcalarını korkuyla elinden düşürdü.
"AHH! Beni korkuttun!"
Onun çığlığı Zeke yi de korkuttu. "Onunla ne yapıyorsun?"
"Yanında yapıştırıcı var mı?"
"Yanımda neden yapıştırıcıyla dolaşayım ki?"
"AAghh!" Kız saçlarını çekiştirmeye başladı. "Ne yapacağım ben! Başkalarının eşyalarını kırmak cok kötüdür. Yetimhane duyarsa başım belaya girer."
"Yetimhanede mi kalıyorsun?" dedi Zeke şaşkınca.
"Evet. Sadece kedi sevmek için kaçtım ama aptal kediyi takip ederken kayboldum. Sonra ara sokakta bir köpek beni kovalamaya başladı. Ondan kaçarken de bu evin bahcesine atladım. Ama citten atlarken saksıyı kırdım. Yeniden parcaları birlestirebilirim. Bana yapıştırıcı getirir misin?"
"Niye kaçıp gitmiyorsun? Sadece saksı." Kız öyle hızlı konuşuyordu ki takip etmekte zorlandı Zeke.
"Olmaz, ya biri gördüyse? Bir daha yetimhane degistiremem. Bu itibarımı zedeler. O zaman kimse beni evlat edinmez." dedi kız huysuzca.
![](https://img.wattpad.com/cover/326530369-288-k758516.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACKERMANS 2
Fanfiction"Ackermanlar'ı öldüremezsin... Onlar zaten ölü doğarlar." * Bir Attack on Titan Polisiye AU 'dur. ACKERMANS kitabının devam hikayesidir. Keyifli Okumalar...