UYKU

71 10 3
                                    

MEDYA: ENES

TEOMAN - BAK HAYATINA


***


   Ne söylediğini ilk başta kale almasam da yüzüme dalga geçmiyorum adlı bakışını atınca kocaman bir "OV MAY GOD!" dedim ve yattığım yerden hızla doğruldum. Kısa süreli ama yüksek sesli bir kahkaha attı. Sonra oda benim gibi doğruldu. Yanıma gelip "Ne o yoksa ilk ve tek aşkım olarak kalacağını mı düşünüyordun?" dedi ve işaret parmağıyla burnuma dokundu. Burnumu kırıştırıp "Dalga geçme abi. Anlatsana bilerek yapıyorsun diymi?" dedim ve kolundan hafifçe sarstım. Koltukta beni biraz itekleyip dizime yattı elimi de saçlarının üzerine koydu. "Normalde saçlarımla oynamana izin vermem biliyorsun ama bu seferlik oyna. SADECE BU SEFERLİK!" dedi ve biraz daha yayıldı. Kafamı hafifçe tamam anlamında sallayıp saçlarıyla oynamaya başladım. Oda anlatmaya. "Oraya gitme amacım okumak değildi tahmin edebiliyorsundur ama zamparalık yapmak da değildi. Kaçmak istedim aslında ben. Burada amcam her ihtiyacıma koşuyordu, bende büyüdüm tabi diymi kendi ihtiyaçlarımı kendim karşılamak istedim. Denedim ama olmadı. Bende kaçıp görmezden gelirsem belki daha az borçlu hissederim kendimi diye düşündüm. Bugün anladım oraya gitmek yaptığım en saçma şey. Amcamdan, senden, İstanbul'dan kaçmak yaptığım en saçma şey. Çünkü benim birilerinin varlığına ihtiyacım var. Bak bunları bir defa söylüyorum sümüklü bu konuşma bittikten sonra unutacaksın hepsini." Dedi. Kafamı tamam anlamında sallayıp tebessüm ettim. Devam etti. "Söylediğim gibi birinin varlığına yanımda olmasına ihtiyacım vardı. Bu neden biz değiliz diye sorma. Sen sorarsın biliyorum. Çünkü size borçlu hissettim kendimi yükmüş gibi hissettim. İlk gittiğim sene yalnızdım, aylaktım, berduştum, ayyaştım, alkoliktim. İhtiyacım olan şeyin içip kafa dağıtmak olduğunu düşündüm ama içtikçe kafam yerine geldi, içtikçe gerçeklerim yüzüme tokat gibi çarptı." O bunları söylerken benim gözümden hakim olamadığım iki damla yaş onun alnına damladı. "Yapma ama sulu göz." Deyip doğruldu koltukta. Boynuna sarılıp "Seni hiç affetmeyeceğim. Abimsin sen benim, nasıl kaçarsın?" diye sordum ve sanki onu cezalandırmak istiyormuş gibi daha sıkı sarıldım. Kollarımı biraz gevşettim ve aralarından çıktı. "Sulu gözlülük yapacaksan anlatmayacağım bak." Dedi. Kafamı hayır manasında salladım. Devam etti. "İkinci sene bir kızla tanıştım. Karla. Babası İngiliz, annesi Türk. Birine ihtiyacım olduğu için sorgulamadan aldım hayatıma. Merkezine oturttum. Ama bir görsen nasıl güzel. Sarı bukle bukle saçları beline kadar. O mavi gözleri nasıl masum bakıyor. Benim aksime çok temiz. Sürekli mahçup. Tipi öyle tabi. Birazdan anlatacaklarımdan sonra böyle düşünmeyeceksin. Tanıştıktan 3 ay sonra evlendik. Bana gerçekten iyi geliyordu. Ona aşık değildim ama yanımda o an kim olsa onu o şekilde severdim. Evliliğimizin altıncı ayında bana bir şey söylemeden ortadan kayboldu. Numarasını değiştirdi. Gidebileceği her yere baktım ama yoktu işte." Bunları söylerken avucunun içinde olan ellerimi daha çok sıktı. "Aradan biraz zaman geçtiğinde Harrords'da gördüm onu. Bir bebek arabasını taşıyordu. Bak şimdi anlatacaklarımı iyi dinle. Beni terk edeli 5 ay olmuş ve benim çocuğumu doğurduğunu düşündüm. O anki mutluluğumu sana anlatamam. Sonra ne oldu biliyor musun? Karşısına geçtim. Önce onun gözlerinin içine sonra bebeğime baktım. Bebeğim dedim diymi pardon. Gözlerini aynı annesinden almış zenci bir bebek. Mavi gözlü zenci bir bebek. Benim olmadığı kesin olan bir bebek. İşte dedim bir kazık daha. Doğarken kaybettim ben daha ne olsun." O bunları anlatırken benim göz yaşarım daha da büyümüştü. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Çünkü onu teselli edecek hiçbir cümlem yoktu. Hiçbir dilde ona seni anlıyorum üzülme diyemezsim. Hiçbir dil bunu söyletecek kadar güçlü değildi. Bende söyleyecek kadar güçlü değildim. Sadece yaşlı gözlerimle onun gözlerinin içine baktım. Biraz bulanık görüyordum ama baktım. "İşte ben o zaman anladım sizden kaçıp beni sizden başka anlayacak birini aramak çok saçmaydı ve zaman kaybı. Benim senden ve amcamdan başka kimsem yok." Dedi. Cümlesini bitirir bitirmez atladım lafa. "Senin bizden başka kimseye ihtiyacın da yok!"

                                                                          ***

    Denizle konuştuktan sonra odama çıktık. Duvarlarımı görmek istedi. Görür görmez de kocaman bir vaav dedi. Hissettiklerimin bu kadar havalı olduğunu bilmiyordum. Kolumdan tutup beni kendi odasına götürdü. "Odanda yer kalmadığına göre buradan devam edebilirsin diye düşünüyorum. Hee benim duvarlarımı da öyle yapmazsan odanı senden çalarım." Dedi ve hafifçe kaşlarını çattı. Tehdit demek. "Peki çık odadan sana bir sürprizim var." Dedim ve muzipçe sırıttım. O da benim gibi sırıttı ve odadan çıktı. Koşa koşa odama gidip boyalarımı aldım ve çizmeye başladım. Sevimli bir fil yavrusu. Bundan nefret edeceğine eminim. Ama benim tehdit etmeyecektin sevgili abim. Gecelerin birlikte uyuyacağın bir fil yavrusu odan için hiç fena olmaz.

    Çizimimi bitirdiğimde Deniz'in gözlerini kapatıp odasına çıkardım. Tam sevimli filin karşısına geçince gözlerini açtım. Açtığım an "Hassiktir!" demesi bir oldu. Bana dönüp "Olum bu ne sevimli bişey böyle." Dedi ve gidip duvardaki fil resmine sarılmaya çalıştı. Gerçekten ruh hastası. Ama ben sevmez diye çizdim onu. Gıcıklık olsun diye. "Canımsın Zehra, ben inatçılık yapıp sinir bozucu bir şey çizersin diye düşünmüştüm ama demek sen.." derken kafasını komidine çevirdi ve aman Allahım peluş bir fil. Tam bir gerizekalısın Zehra aferin! "Demek onu fark ettin ve bana böyle bir sürpriz yaptın." Dedi. Bu sefer ben ağzımdan kocaman bir "Hassiktir." Fırlattım.

                                                                     ***

  Sabah uyandığımda bir süre odamın duvarlarını izledim. Uzunca bir süre. Ta ki babam ve Deniz odama girip beni sürükleyene kadar.

   Kahvaltı masasında sürekli kolumu koyup uyukluyordum. Neden böyleyim bilmiyorum ama çok uykum var. Babam "Bugün bir şeyler yapalım mı?" dedi salamı ağzına atarken. Denizde ağzında koca bir ekmek dilimi varken konuşmaya çalıştı ve "Aynen ya yapalım bir şeyler." Dedi. Bense sadece kolumu masaya kafamı da kolumun üzerine koymuş uyukluyordum. Deniz'in kolumu çekmesi ve kafamın boşta kalmasıyla sıçradım ve sanki hiçbir şey olmamış gibi tabağımdan bir zeytin alıp ağzıma attım. Attıktan sonra fark ettim tabi. Zeytinden nefret ederim ben. "Babama dönüp "Koymasan olmuyor diymi şunları tabağıma" dedim. Kafasını hayır manasında sallayıp sırıttı. "Ne yapalım istersin bugün?" diye sordu bana. "Uyumak." Diye cevap verdim ve arkasından ekledim. "Siz ne yapıyorsanız baba oğul yapın beni karıştırmayın." Dedim. Masadan kalkmış ayaklarımı sürüye sürüye mutfaktan çıkarken.

   Babamla Deniz çıkmışlardı ve ben onlar çıktıktan sonra 4 saat kadar uyudum. Uyandığımda kendimi çok zinde hissediyordum. Hayırdır inşallah. Hemen bir duş alıp saçlarımı kuruttum. Üzerime siyah bir tişört ve altıma asker yeşili bir şort giyip attım kendimi sokağa. Garajdan bisikletimi aldım. Uzun zamandır bisiklet sürmediğimi fark ettim bisikletimi aldığım an. Bugün parka gitmek istemiyordum. Sadece bisiklet sürmek istiyordum.

    Uzunca bir süre bisiklet sürdükten sonra bir bahçeye gittim. Güzel bir meşe ağacını  altına uzandıktan sonra kulaklıklarımı takıp Teoman Bak hayatına için play tuşuna bastım. Saçlarımı yüzümün önüne doğru atıp gözlerimi kapattım. Yanımda bir hareketlenme hissettiğim an tek gözümü açıp kafamı hareketlenmenin olduğu yöne çevirdim. Bu sefer sigara paketi diye şaşırmadım ve gayet sıradan bir şeymiş gibi kafamı tekrar önüme çevirip gözümü kapattım. O hiç bir şey söylemeden ve ben gözlerimi açmadan kulaklığımın tekini ona uzattım. Burnuma dolan sigara kokusuyla gözlerimi açtım ve kafamı ona çevirdim. Çevirdiğim an içine çektiği dumanı yüzüme üfledi. O üflerken gözlerimi kapatıp dumanı içime çektim. Kaybolmak istedim dumanında. Sigarasının izmariti olmak istedim. Bedenimi tamamen ona çevirip ellerimi kafamın altına aldım. Oda benimle aynı şekilde yatmaya başlamıştı. Gözlerimin üzerine Deniz'in odasını duvarına çizdiğim fil oturuyordu resmen.

   Gözlerimi bağırış seslerine açtım ve açtığımda havanın karardığını fark ettim. Ve daha önemlisi sigara paketinin kollarının arasında uyuduğumu.

    

ARMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin