MEDYA: ZEHRA
CEM ADRİAN - YAĞMUR
***
Sigara paketi de gözlerini açtığında önce bize bağıran adamlara sonra bana bakıp, kollarının arasından çıkmama izin vermeden "Günaydın." Dedi ve güldü. Yani sanırım güldü yanlış görmediysem. Ben kendi bedenimi onun bedeninden ayırmaya çalışınca kollarını gevşetti ve kollarından çıktım. Hemen toparlanıp üzerimi silkeledim. Karşımda bize "Gidin evinizde uyuyun kardeşim!" diye bağırdan amcaya utançla bir tebessüm verdim ve kafamı sigara paketine çevirdim. Elini uzatmış onu kaldırmam için işaret filan yapmıyordu. Hatta hiç bir şey umurunda değildi sanki. Ellerini kafasının altına çevirmiş alttan alttan bana bakıyordu. Karnına küçük bir tekme attım utançtan ölüyorum bu kadar rahat olma temalı. Bana ne diyorsun ya bi park keyfi yaptırmadın dermiş gibi baktı ve güçlü bir soluk alıp doğruldu. Benim aksime amcalara dik bir bakış attı ve sırtımdan iterek beni parkın çıkışına yönlendirdi.
Parktan çıkana kadar ona kaşlarım çatık baktım ama bir işe yaramadı sanırım. Caddede yürürken aklıma bisikletimi parkta unuttuğum geldi ve cırlayarak "Bisikletim!" dedim. Umursamaz umursamaz gözlerini bana çevirdi. Birkaç saniye gözleri gözlerimde takılıp kalsa da sonra kafasını önüne çevirdi ve yürümeye devam etti. Bense onun aksine yolun ortasında durmuştum. Arkasından "Sana bisikletim parkta kaldı demeye çalışıyorum armut kafalı." Dedim son kelimeyi söylerken ayağımı yere vurmayı da ihmal etmedim. Sanki duymamış gibi yapıp yürümeye devam etti. "Tam bir gerizekalısın. Senin yüzünden uyuyakaldım ve senin yüzünden bisikletimi orada unuttum. Git bana bisikletimi getir!" diye bağırdım. Sinirden saçımı başımı yolmak istiyordum. Ağır ağır elleri ceplerinde arkasına dönüp "Bu seferlik hakaretlerini görmezden geliyorum ama bisikletin umurumda değil." Dedi ve tekrar önüne dönüp yürümeye başladı. "Seni öldürmek istiyorum armut kafalı! Ama önce gidip bisikletimi oradan almalıyım." Dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladım.
Hava serindi. Üzerime bir hırka almadığım için aklıma sövdüm. Yada neden aklıma sövüyordum ki hepsi o armut kafalının suçu. Ona sövmek daha mantıklı. Evet evet armut kafalıya sövdüm. Arkamdan ayak seslerini duyduğumda umursamadan yürümeye devam ettim. Ayak sesleri yaklaştıkça heyecanlanıyordum neden bilmiyorum ama heyecanlanıyordum. Bir anda ayaklarım yerden kesilince neye uğradığımı şaşırdım kocaman bir çığlık attım. "Seni armut kafalı bırak lan beni. Küfür ederim ha." Dedim onu ittirmeye çalışırken. Beni umursamadan arkasını döndü ve yürümeye başladı. Ama ben bisikletimi istiyorum yaa park o tarafta değil ki. "Bak güzel kardeşim bırak beni bisikletimi istiyorum ben onu alıcam." Dedim sol elimle boynuna boynuna yumruk atarken. Kafasını eğdi bir anda. Kafalarımızın arasındaki mesafe azaldı. Yok denecek kadar hemde. Bir anda durgunlaştım, yumruk atmayı bıraktım ve kafamı göğsüne gömdüm. Sırf yüzüne o kadar yakından bakmak istemediğim için. Bir anda o güzel kokusu burnuma doldu. Farkında olmadan kokusunu hissetmek için büyük bir soluk aldım sanırım. "Bak bücür gecenin bu saatinde seninle uğraşamam. Bisikletin de kalsın burada. Tamam mı? Zaten umurumda değil. Ayrıca mızmız kızları hiç sevmem. Eğer biraz daha şımarırsan seni yere atarım. Yaparım ona göre. Bu yükseklikten poponun üstüne düşmek ister misin?" dedi bacağımdaki elini biraz daha sıkarken. Kafamı küçük bir çocuk gibi tamam anlamında sallayıp tekrar göğsüne gömdüm. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum kafamı kaldırıp "O benim en sevdiğim bisikletimdi." Dedim. Burnumu çekerken. Ağlamıyorum üşüdüğüm için sümüklerim akıyor. "Kafasını çevirip gözlerimin içine bakmadan "Bana ne?" dedi ve tekrar önüne döndü. Verdiği cevapla değil nasıl bu kadar güçlü olduğuyla ilgilendim. Sonra her şeyle ilgilenmeyi bıraktım ve gözlerimin üzerine o tatlı fillerin oturmasına izin verdim.
Yatakta biraz kımıldanınca buranın çok yabancı bir yer olduğunu anladım. Tek gözümü hafifçe araladım ama etraf karanlıktı. Cebimden telefonumu çıkarıp el fenerini açtım ve "Neresi lan burası diye mırıldandım." Yan tarafımdan bir ses gelince feneri o tarafa çevirdim. "Seni kaçırmadım merak etme. Böyle bir şey yapmak hayatımın hatası olurdu." Dedi armut kafalı. "Ne işim var benim burada?" dedim yatağın üzerinde ayağa kalkmaya çalışırken. "Uyudun. Bende evini bilmediğim için buraya getirdim. Uyandığına göre git." Dedi. Armut kafalı kaba yaratık. Git nedir? Yatağın üzerinde biraz tepinip "Sen beni kovamazsın armut kafalı." Diye hırladım. O arada uzanıp ışığı açtı. Bende fenerimi kapattım. Kapatır kapatmaz babamdan gelen aramaları görmem ve ardından "Sıçtım." Demem bir oldu. Bunun üzerine yatağa ayaklarımı popomun altına alarak oturdum ve babamı aradım. Telefon çalarken saate bakmayı da ihmal etmedim tabi. "Harbiden sıçtım." Diye söylendim tekrar. Saat 02:27! Babam telefonu "Zehra nerdesin?" diye açtı. Sesi sinirli gelmiyordu. Sadece endişeli geliyordu. Allahtan Büşra'nın yeni numarası onda yoktu da Büşralardayım yalanımı yutturabilecektim. "Şey.. Babacım ben yani biz Büşralarda film izliyorduk da uyuyakalmışız işte. Ben telefonları da duymamışım." Diye mırıldandım. Babam bir oh çekti ve "İnsan haber verir Zehra bilmem kaç yüz defa aradım seni." dedi ve hemen arkasından ekledi. "Ödüm koptu kızım başına bir şey geldi diye. " Dedi. Beynimde Molotof kokteylleri patlıyor resmen. Babam bunları söyledikte sonra kafamı sigara paketine çevirdim. Bir sigara yakmıştı ve beni izliyordu. Tüm dikkatimi sigarasının dumanına vermiştim ki telefondan gelen ses şansıma küfretmeme ve dikkatimi dağıtmaya yetti. "Seni almaya geliyorum!" Bir an ne yapacağımı şaşırdım birkaç defa kafama tokat atmış olabilirim. Emin değilim. "Ya babacım gerek yok. Ben bir taksiye atlar gelirim hemen." Dedim tedirgin bir sesle. Babam ısrarla "Geliyorum Zehra!" deyince artık son çare "Babacım ben uyuyordum zaten su içmeye uyanmışım hiç gelme sen ben bu gece Büşralarda kalayım. Hem sen gelirsen Nermin teyzeler bir şey oldu zannederler. Sabah erkenden gelirim hem konuşuruz." Dedim. Hızlı hızlı konuşmaya özen göstererek. Yalan söylerken hep hızlı konuşurum ben umarım babam anlamaz. Derin bir of çekti babam ve "Bana haber vermediğin için sana çok kızgınım Zehra. Sabah erkenden gel. Okula gideceksin unutma." Dedi. Derin bir nefes alıp dışarı verdim ve "Seni seviyorum baba. İyi geceler." Deyip telefonu kapattım.
Sigara paketinin yüzüne bakmaya utanıyordum nedense. Ne yapacaktım ben şimdi. Büşra'ya da gidemezdim bu saatte. Farkında olmadan gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Babama yalan söylediğim için daha çok üzülüyordum sanırım. Çünkü başıma burada bir şey gelse beni asla affetmez. Gerçi gelmese de yalan söylediğimi öğrense yine affetmez.
Bir anda çenemi bir el kavradı ve kafamı çevirdi. Kafamı çevirir çevirmez yüzüme dumanı üflemesi bir oldu. Hiçbir tepki vermeden gözlerinin içine boş boş baktım ve sadece "Lütfen." diyebildim. Neyin lütfen iydi bu?
Lütfen bana zarar verme.
Lütfen bu gece burada kalmama izin ver.
Lütfen bana aşağılayan gözlerle bakma.
Lütfen her zamanki gibi sus.
Lütfen kafamı bu kadar karıştırma.
Lütfen kokunla beni sarhoş etme.
Lütfen bana yalan söylemeyi öğretme.
Lütfen acılarımı bana unuttur..
Gözlerimi yavaşça kapattım. Sadece sessizliğiyle bana neler anlattığını duymaya çalıştım. Bana neler yapıyordu böyle? Beni kolumdan tutup yatağa yatırmasına izin verdim. Bana sarılmasına da. Bir yabancıya bu şekilde güvenmem ne kadar doğru bilmiyorum ama yapacak başka bir şeyim yok. Var mı?
Saçlarımın arasında bir ıslaklık hissettiğimde kafamı kaldırdım. Armut kafalı ağlıyor muydu?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARMUT
Ficción GeneralYorgunum. Gelme! Dik bir yokuşsun sen, çok sigara içiyorum güzelim ben. Gelme.. Nursen Yıldırım.