DEDİKODU

40 5 1
                                    

MEDYA: ESLEM

TEOMAN - YILDIZLARI YAKALAMAK

                                                                                                ***

 O lanet günün üzerinden tam bir hafta geçmişti. Evet evet bugün karne günü. Soracak olursanız eğer bir haftadır neler yapıyorsun diye pek olaylı bir şey yok açıkcası. Okula gidip geliyorum. Büşralara gittim bi Oğuzhan ben Büşra takıldık. Denizle abi kardeş kavgaları yaptık. Babamın işleri yoğun birkaç gündür. Enesle görüştüm iki defa. Ayarlanmış buluşmalar değildi bunlar. Her zamanki gibi tesadüfi bir şekilde takıldık ve kaldık. Evet ona takılıp kaldım. Artık kim olduğunu daha az soruyorum. Zamanın bana bunu göstereceğini biliyorum çünkü. Her zaman ki gibi az konuşuyor. Konuştuğu zamanlardaysa sürekli ima yapıyor. Dertlerim, dertlerim, dertlerim. Enes uyanmak istemediğim mükemmel bir kabus haline dönüşmeye başladı. Acılarımı bana sevdirmesini beklemiyordum. Ama sevdiriyor işte. Eğer böyle olacaksa ben yeni acılara razıyım sanırım..

Ben mi ne yapıyorum? Saat 07:30. Yatağımdayım. Yeni uyandım ve klasik göz sporum olan tavanı izleme olayını gerçekleştiriyorum. Karneleri biz almaya gitmesekte eve postalasanız olmaz mı öğretmenim? Yaklaşık iki dakika sonra babamın sesini duyacağım. Evet sayalım. "Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on, on bir... yüz dört, yüz beş, yüz altı, yüz yedi, yüz se-." "Zehra uyan okula geç kalacaksın yine!" İşte aranan ses! Odamın kapısı hafifçe aralandı ve babam kafasını içeri uzattı. Ben o arada saymaya devam ediyordum. "Yüz dokuz, yüz on, yüz on bir." "Uyandıysan niye kalkmıyorsun sen?" "Yüz on iki, yüz on üç, üz on dört, yüz on beş." "Bak kızım." Dedi babam yüzünde hafif buruk bir ifadeyle ve yatağımın kenarına oturdu. "Bak eğer gerçekten ben kafayı sıyırdım dersen sana yardımcı olurum. Ama bu şekilde her şeyi zora sokuyorsun." Dedi ve ardından gülmeye başladı. Üst dişlerimi dışarı doğru çıkarıp aman ne güldüm adlı bakışımı yolladım babama. Hafifçe doğrulup yatağımdan kalktım. Babam kafamı kendine çekip yanağıma bir öpücük kondurdu. Kendime mutfakta güzel bir kahvaltı ısmarlamalıyım ve tabi babama da. Odamın kapısına gelmiştim ki kafamı babama çevirip "Hadi yine iyisiniz Çetin bey. Size mutfakta harika bir kahvaltı ısmarlayacağım bugün." Dedim ve göz kırptım. Tam kapıdan çıkıyordum ki geri döndüm. "Tabi kahvaltı hazırladıysan."

***

Okula geldiğimde Büşra ve Eslem kantinde oturmuş hararetli hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. Eslem Büşra'dan sonra bu okuldaki ikinci en iyi arkadaşımdı. Pek takılmazdık ama bizi genelde birlikte anarlardı. Masum şirin bir yüzü var Eslem'in. Turuncu saçları ve çilleri onu olduğundan daha sevimli gösteriyor. Çocuk gibi görünmesine rağmen kendine has bir çekiciliği var doğrusu.

Taburelerden birini çekip otururken "Günaydın." Dedim kızlara. Eslem her zaman ki sevimliliğiyle "Aydı benimki." Dedi. Büşra'da ona katılıp "Al benden de o kadar gülüm." Dedi. İçindeki semt kızı duvarları parçalamaya çalışıyor sanırım bugün. "Ee ne var ne yok gençler?" dedim ikisinin de yanaklarından aynı anda makas alırken. Büşra hemen lafa atlayıp "Ya kızım bu mert yok mu? Ah bu Mert yok mu bu Mert? Çok fena karıştırcak olum ortalığı bu Mert. Lan yavşağa bak sen. Vay anasını be." Yemin ederim mal. Büşra'yı görmemezlikten gelip kafamı Eslem'e çevirdim ve kaş göz hareketlerimle 'Hayırdır noldu hangi deli sikti bunu?' adlı bakışımı yolladım ona. Her zaman ki telaşlı ses tonuyla konuşmaya başladı. "Ya şey bu Mert gerçekten büyük bela olcak he yani. Ben görmedim ama öyleymiş. Öyle olmuş. Ölye duydum. Yani gelip Şebnem söylemiş olabilir." O kızın ismini duyduğumda bile sinir katsayım üçe beşe katlanıyor. "Lan bana bakın delirtmeyin beni. Nolmuş anlatsanıza." Diye bağırıp elimi masaya vurdum. Büşra atladı lafa. "Aman bee işte kızım bu Mert gitmiş. Yani Mert gitmemiş. Şebnem gitmiş buna sulanmış herhalde. Yada ne biliyim ortak mı olmuşlar ne. Şebnem dedikodu çıkarmış galiba. Pekte güvenme bana ama öyle duyduk." "Büşra! Dalga mı geçiyorsun kızım? Anlatsana." Diye bağırdım. Kantindeki herkes kafasını bana çevirdi. Hepsine ölümcül bir bakış yolladıktan sonra gözlerimi tekrar Büşra'ya diktim. "Ya Zehra. Bu Şebnem demiş ki siz Mertle sevgiliymişsiniz. Sen onu Enes'le aldatmışsın filan işte." Uydurduğu dedikodunun gerçek olma ihtimali geldi birden gözlerimin önüne. Ay midem kalktı. Neyse şuan sinirlenmeliyim. Yada niye sinirleniyorum canım. Yapsın dedikodumu istediği kadar konuşsun. Büşra'nın söylediği şeyden sonra kocaman bir kahkaha atıp "Bunlar deli saçması şeyler. Mert'i nerede görsem yolumu değiştiriyorum olum ben. Hem insanlar inanırsa inansın umurumda değil." Deyip oturduğum yerde geriye yaslanıp şarkı mırıldanmaya başladım.

ARMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin