MEDYA: DENİZ
Lana Del Rey - Born To Die
***
Şokun etkisinden kurtulup boynuna atladım. Geleceğini bize haber vermemiş. Sürpriz yapmış kerata. Boyu mu uzamış yine bunun ya? Boynuna daha sıkı sarılarak "İnsan haber verir eşek." Dedim. Beni kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı. "Haber versem ne önemi kalır bücür?" deyip burnumu öptü. Babam seslerimiz yüzünden kapıya geldiğinde küçük çaplı bir şok geçirdi ve "Deniz." Diyebildi sadece.
Deniz benim amcamın oğlu olur. Üniversite okumak için İngiltere'ye gitti fakat üniversite okumak dışında her şeyi yaptı orada. Deniz'in annesi onu doğururken ölmüş. Annesini tanımıyor yani. Amcam ise kolay pes edip bencillik yapanlardan. Deniz henüz 4 yaşındayken dayanamayıp intihar etmiş. Sadece kendini düşünmüş. Kaçmanın en kolay yolunu seçip intihar etmiş. Öksüz olan çocuğunu birde yetim bırakmış. Bu nasıl kalp?
Deniz 18 yaşına kadar babamın gözetimindeydi. 18 yaşından sonra ise Londra'ya okumak için gitti. Gittiğinden beri beni sadece birkaç defa aramıştı. Babam arada bir Deniz'in yanına Londra'ya gitmek istese de Deniz hiçbir zaman bunu kabul etmemişti. Şimdi çıkıp gelmesi büyük bir sürprizdi. Ve eminim altında büyük nedenler yatıyor.
Babam şokun etkisinden kurtulup bize yaklaştığında ben biraz kenara çekildim. Deniz babama öyle bir sarıldı ki, sarılır sarılmaz kafasını babamın omzuna gömüp boğuk bir sesle "Babam" diyebildi sadece. Yaklaşık iki dakika öyle durduktan sonra kafasını kaldırdı Deniz. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Erkekler ağlamaz diye bir şey yok. İnsanlar ağlar. Ağlamak bir ihtiyaçtır sonuçta. Göz yaşı cinsiyet ayrımı yapmaz. Kafamı babama çevirdiğimde onunda gözlerinden yaşlar süzüldüğünü gördüm. Bu kasvetli ortamı bozmak için "Gelin buraya eşekler." Deyip kollarımı açtım. Beni pek takmayıp kahkaha atarak omuz omuza salona geçtiler. Erkekler gerçekten dengesiz.
Onların yanına salona geçtiğimde babam her zaman ki koltuğuna kurulmuş bana bir şeyler söylemek için kafasını kaldırmıştı. "Sen çıkmıyor muydun? Gitsene." Dedi. Bana dedi. Gözlerimi devirip Deniz'e bakıp yüzümü ekşittikten sonra "Vay Çetin bey demek kovuyorsun. Peki ben gidip damdaki papucumu alacağım." Deyip ağlıyormuş gibi burnumu çektim ve tam salondan çıkıyorken bir şey unutmuş gibi geri dönüp hızla Deniz'e doğru koştum ve yanağına kocaman bir öpücük bıraktım. Aynısını babama da yaptıktan sonra evden çıktım.
***
Büşra ile İstinye'de buluşacaktık. Ben bir saat erken geldiğim için Büşra'yı ilk ve son seferlik telefonlarımla taciz etmeyip kendimle zaman geçirmeye karar verdim. Birkaç mağazaya girip kendime bir şeyler baktıktan sonra Deniz ve benim için bir örnek kıyafetler almaya karar verdim. Sonuçta biz abi kardeştik ve ben onu çok özlemiştim. Şimdi o gelmiş olmasına rağmen yanında değildim. Orada neler yaptığını bilmiyordum. Deli gibi merak etmeme rağmen bu sefer inat etmeyip babamla onları baş başa bırakmıştım. Çünkü eminim ikisinin de birbirine anlatmak istediği çok şey var.
Babama baba demişti. Bunu Deniz'in azından ilk kez duymuştum. Öyle içten söylemişti ki onun kalbi benim içimi burktu. Mağazalardan birinin çocuk reyonunda ilerlerken tanıdık bir yüz gördüm. Sonra "Benim çocuk reyonunda ne işim var?" diye mırıldanıp çıkıyordum ki merakıma engel olamayıp tanıdık yüze doğru kafamı çevirdim. Kimdi bu çocuk? Yanına biraz daha yaklaştım. Eren?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARMUT
General FictionYorgunum. Gelme! Dik bir yokuşsun sen, çok sigara içiyorum güzelim ben. Gelme.. Nursen Yıldırım.