MEDYA: ENES
DEMET EVGAR - FARKETMEDEN
***
Yaklaşık iki dakikadır kapının önünde dikiliyorduk. Söylediğim cümlenin ardından hiç bir şey söylemeden bana meydan okuyan bakışlar atmaya başlamıştı. Aramızdaki mesafeyi iyice kapatıp parmak uçlarımda yükselip kafamı sola yatırdım ve sözümü yineledim. "Kimsin sen?"
Yüzüme alayla bakıp benimle aynı şekilde kafasını yatırdı gözlerini gözlerimden ayırmadan "Güzel olmuş." dedi aynı alaylı tavırla. Onu umursamadan tekrarladım. "Kimsin sen?" O da aynı şekilde beni umursamadan devam ediyordu. "Yakışmış beğendim." Az önceki tavrıyla söyledi yine bunu. Ona aldırmadan dişlerimi sıkarak "Kimsin sen?" diye söylendim. İçini çektikten sonra "Hadi ama gerçekten bu kadar iltifat yetmez mi?" dedi benim taklidimi yaparak. "Kes şu salak tavırlarını ve bana kim olduğunu söyle armut kafalı!" diye bağırdım. Ben son kelimelerimi söylerken ağzımı kapatıp kendine çekti. Daha sonra birkaç adım geri atıp evin içine girdi ve kapıyı kapattı. Ben o arada ağzımda olan elini ısırmaya çalışıyordum. "Bana bak bağırırsan kafanı duvara sürterim saçların alev alır. Sürtmemi ister misin?" kafamı hayır anlamında salladım eli hala ağzımdayken. "Bende öyle düşünmüştüm." Deyip elini ağzımdan çekti ve ben çektiği an bağırmaya başladım. "Seni piç sen ne hakla! İt herif. Kimsin lan sen? Ne istiyon benden? Bana bak içimdeki semt kızını uyandırma olum." Deyip üzerine yürümeye başladım. Benim aksime gayet sakin bir tavırla "Senin benden bir isteğin var sanırım çünkü evime kadar gelmişsin semt kızı." Sol elimi ağzıma götürüp işaret parmağımı ağzıma soktum. Birkaç saniye düşündükten sonra "Evet aslında var." Dedim. Neymiş o der gibi kafasını salladı. Aramızdaki mesafeyi iyice kapattım ve tam gözlerinin içine bakarken dudağımı yaladım. Bu onun dikkatini dağıtmaya yetmişti sanırım gözlerini dudaklarıma çevirdi. Tam o anda bacaklarının arasına güzel bir tekme geçirip birkaç adım geri çekildim. O acıyla kıvranıp ilginç küfürler savururken orta parmağımı kaldırıp "Götüne girsin." Diye bağırdım ve kapıya yöneldim. Arkamı dönmeden "Kendi hayatım bile bana bu kadar yabancıyken senin gibi bir yabancıyı kaldıramam." Deyip çıktım.
Bisikletimi fırlattığım yerden alıp bindim ve keyifle sürmeye başladım. Bir süre sonra "Serçenin gözyaşları kadar özgürüm lan ben." Diye bağırmaya başladım. Bağıra bağıra şarkı söyledim. Bisikletimin ziline basa basa geçtim yollardan. Bana deliymişim dibi bakan insanlara orta parmağımla el salladım.
Bir an önce eve gidip odamdaki bütün eşyaları atmam gerekiyordu. Yapılacak bir sürü işim var sonuçta. Siteye girdiğimde bisikletimden inip apartmana doğru yürümeye başladım. Telefonumun titremesiyle irkildim. Bir süre önemsemesem de durup telefonumu cebimden çıkardım. "Arkana bak semt kızı." Mesajı okur okumaz tedirgin bir şekilde arkamı dönüp etrafa bakmaya başladım. Daha sonra "E kimse yok burada." Diye söylendim. Birkaç saniye sonra tekrar mesaj geldi. "Bunu yaptığına inanamıyorum, sen gerçekten önemsiyor musun beni?" Mesajı okuduktan sonra yaklaşık yarım saattir benle olmayan sinirlerim tekrar tepeme toplanmaya başladı. Yüksek sesli bir çığlık atıp mesaj atan numarayı aradım. Telefonu açar açmaz "Gerçekten harika bir çığlıktı." Dedi. Uyuz şey. "Nerden izliyorsun lan sen beni?" deyip etrafıma bakınmaya başladım. "Hayır hayır seni izlemiyorum sadece tanıyorum." Dedi sakin bir sesle. "Sikerim belanı yalan söyleme bana nerden izliyorsun beni? Numaramı nerden buldun lan sen hem benim? Ne istiyorsun?" Ben laflarımı bitirir bitirmez cevap verdi. "Hey hey seni gerçekten izlemiyorum şuan, sadece tanıyorum. Evimdeyim ben bak hatta şimdi sifona basıyorum." Nasıl lan tuvalette mi konuşuyor bu oğlan benle? Birkaç saniye sonra gerçekten sifon sesi geldi. "Nerden bilicem ben kendi evindeki sifona bastığını senin?" diye bağırdım telefonun ucuna. "Hı peki. Şöyle yapalım. Serçelerin birbirine çarptığında çıkardığı sesi hatırlıyor musun? Bekle." Dedi. Telefonun ucundan önce bir kapı çarpma sesi geldi. Sanırım tuvaletten çıktı. Daha sonra çıplak olduğunu tahmin ettiğim ayaklarının parkelerde çıkardığı sesi duydum ve o sesleri saydım. Tam 13. Evet doğru. Evinde. Ben küçük ayaklarımla 16 adımda yürüdüm o koridorda o 13. Tekrar bir kapının açılma sesi geldi ve o tıkırtılar. Beynimi rahatlatıp uyuşturan tıkırtılar. O daha bir şey söyleyemeden az önceki gibi bir çığlık atıp telefonu kapattım ve sol ayağımı yere vurup önüme gelen saçları arkama attım. Yürürken söylenmeye başladım. "Nefret ediyorum. Nefret! Nefret! Nefret!" Yaklaşık bir dakika sonra telefonum tekrar titredi. Bu sefer önemsemeyip bisikletimle garaja girdim. Bisikletimi bıraktıktan sonra telefonumu cebimden çıkardım ve mesajı okudum. "Gerçekten seni bu kadar sinirlendirecek ne yapıyorum ki? :D" Mesajı okuduktan sonra kendi kendime "Ruh hastası." Diye söylenip telefonumu kapattım.
Eve girdiğimde ilk işim ev telefonundan Büşrayı arayıp bize çağırmak oldu. Odama çıktığımda babam eşyaları çıkarmaya başlamıştı bile. Beni odaya sokmadan "Al şu bilgisayarını geç salona odan için eşya bak ve sakın buraya girme." Diye tembihleyip beni odadan kovdu. Benimde canıma minnet. Bi yatak bir gardrop alacağım zaten. Duvarları süsleme işi nasılsa bende. Salona geçip uzandıktan sonra televizyonu açıp kanalları gezinmeye başladım. Yaklaşık yarım saat sonra kapı çaldı ve ben sürünerek kapıya ilerledim. Ama gerçekten süründüm yani. Kapıyı açtığımda Büşra yerdeki beni gördüğünde "Durum bu kadar mı vahim lan?" deyip benim gibi yere çöktü. "Bilmiyorum ona anlattığımda karar vereceksin deyip iyice uzandım kapının girişine. O da aynı benim gibi uzandı yere. Ben birkaç gündür yaşadıklarımı anlattım ona. O hayretle dinledi. Sonra odamı görmek istedi. Babam almaz odaya deyince yattığı yerden "Çetin amca gelebilir miyim?" diye bağırdı. Babam "Sadece kapıdan bakabilirsin." Dediğinde "Ah neyse üşendim." Deyip tekrar benim yanıma uzandı. Sonra bir süre dövmemi kıskandı ve onunla aynı dövmeden aynı yerimize yaptırmaya karar verdik. Bir süre saçmaladıktan sonra kendimize geldiğimizde salonda olduğumuzu fark ettik. Yuvarlana yuvarlana salona gelmişiz meğer.
Salona Deniz geldi bir ara. O da bizimle birlikte yere uzanıp bugün neler yaptığını anlattı. Daha doğrusu Büşra sordu. O anlatmak zorunda kaldı. "Gökay selam söyledi Zehra. Hep bu kadar asabi olmayacakmışsın sonra kaşlarını çatmaktan alnın kırışırmış." Kaşlarımı çatıp "Yaa tabi çok biliyor o." Dediğimde. "Yuh. Bildi lan çocuk." Dedi. Büşrayla biz ona anlamayan gözlerle bakarken "Bunu ona söylersen kaşlarını çatıp 'yaa çok biliyor o' der kesin demişti. Yuh lan iki dakikada çözmüş çocuk seni." Dedi ve o güzel kahkahalarından birini patlattı. "Ne ilgisi var beni çözmekle. O çocuğu sevmedim ve bu tepkileri vereceğimi herkes tahmin edebilir." Deyip ellerimi göğsümde birleştirdim. Deniz'in cebine uzanıp sigarasıyla çakmağını aldım. "Heey sigarama ortakçı çıkma. Bir daha vermem." Dedi ve içinden bir tane de o aldı. "Gökay kim?" dedi Büşra ve bize anlamsız gözlerle bakıyordu. "Dövmeci." Diye kestirip attım o da çok fazla üzerinde durmadı. Deniz sıkılmış olacak ki beş on dakika sonra yanımızdan kalkıp yukarı babamın yanına gitti.
Hala yerde yatarken ben Büşraya "Biri var." Dedim öyle lak diye. En başta bu sölediğimi dikkate almada havaya kaldırdığı elini incelemeye devam etti. Sonrasında "Kim var?" diye sordu pek önemsemez bir tavırla. "Biri var işte." Diye tekrarlayınca kafasını bana çevirdi. Yüzümde nasıl bir ifade vardı bilmiyorum Büşra bir anda doğrulup "Nasıl oha? Sen yani? Hayatında? Biri var? Öyle mi? Ben yanlış mı anladım yani? Senin? Hayatında biri mi var?" Sözlerini kekeleye kekeleye bitirdikten sonra tekrar yere uzandı ve "Vay canına. Bizim ki büyüdü de biri var diyor." Dedi. "Büş! Kes zevzekliği öyle değil. Beni tanıyor ama nereden tanıdığını bilmiyorum. İşte biz birlikte uyuduk. Bisikletimi getirdi. Şiir filan yazdık işte. Yok lan yani şiir yazdık. Şey o duvara yazmış ben şairini yazdım. Ne bakıyon öyle. Hop hop hooop. Uyuduk dediysem de öyle değil valla. Aslında anlatcaktım sana da şey oldum." Büşra bana şok olmuş bir ifadeyle bakarken "Ney oldun Zehra?" dedi gülmemek için kendini zor tuttuğu belliydi. "Aman be işte utandım. Ya neyse biz bunla otobüste karşılaştık. Sonra kulaklığımı verdim filan. Sonra parkta karşılaştık. Sonra yolda yürüdük. Kaybolduk. Sonra tekrar parkta karşılaştık. Parktan bizi kovdular. Bisikletim orda kaldı. Sonra beni kucağına aldı. Sonra ben inmek istedim. Sonra uyumuşum. Sonra beni evine götürdü. Sonra kovdu. Sonra ağladım. Sonra serçeleri gördüm. Sonra çoraplarımı buldum. Sonra beni kovdu. Sonra ben gittim. Sonra bana mesaj attı. Sonra ben tekrar evine gittim. Sonra pipisine tekme attım. Sonra mesaj attı. Sonra telefonumu kapattım." Büşra bana deli mi sikti lan seni adlı bakışını yolladı ve "Sonra sonra deyip durma ağzını yüzünü dağıtacam haa." Dedi. Ben daha sakin bir şekilde bütün olup biteni ona anlattıktan sonra "Kesin aşık." Dedi sadece. "Bu mudur yani Büşra? Onca şey anlattım bu kadar mı?" gözlerini devirip "Kızım bu zamana kadar sen kimsin? Nereye gidersin? Nerden geldin? Kimlerdensin? Diye sormadıysan sen ben napayım. Şimdi yan derdine." Söyledikerinden sonra gözlerim dolmaya başlamıştı ki "Şaka kız şaka. İsmini kulaklığında görmüştür orada ismin yazıyor ya benimkiyle karışmasın diye ismini yazmıştın. Telefon numaranı da sen uyurken almıştır. Sana öyle Gizemli görünmeye çalışıyordur. Evini öğrenmekte ne var. Takip etmiştir." Söylediklerini daha önce düşünemediğim için kendime bir sürü küfür ettikten sonra dizlerimin üzerinde sürünerek Büşra'nın yanına geldim ve alnını öptüm.
Bir süre her şey eski rutininde devam etti ve ben birden afalladım. "Peki bu çocuk benim sinir krizi geçirip evde kendimi harap ettiğimi nereden biliyor?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARMUT
General FictionYorgunum. Gelme! Dik bir yokuşsun sen, çok sigara içiyorum güzelim ben. Gelme.. Nursen Yıldırım.