SİNEMA

43 5 2
                                    

MEDYA: ATAKAN

MABEL MATİZ - GEL

Merhabalar. Herkesin geçmiş bayramını çok çok kutluyorum. Mutlu olun.

 İyi okumalar. 

                                                                                        ***

    Ne olduğunu anlayamadan Enes birden kolumdan tutup beni sürüklemeye başladı. "Bıraksana be koca kafa." Diye bağırdım o beni çekiştirirken. Bileğimi öyle bir sıkıyordu ki morardığına eminim. Sana bırak dedim kolum kopucak şimdi." Diye kükredim bu sefer. Yoldan karşıya geçip siyah bir spor arabaya bindirdi beni. Bu çocuğun nasıl bu kadar parası var? O da şoför koltuğuna oturduğunda kafasını tutup yüzünü bana çevirdim. Tırnaklarımı çenesine geçirmiştim. "Böyle zorbalıklara gerek yok. Ateşe kendim yürüyebilirim." Dedim ve elimi çekip önüme döndüm. "Olur güzelim bir dahakine ateş seni çağırıyor diye mesaj atarım." Dedi pişkin pişkin ve arabayı çalıştırdı. Boyun mu eğiyorum acaba ben ona? Boyun eğmek mi bu?

Uzunca bir süre arabanın içinde sessizlik oldu. Şehir merkezinden oldukça uzaklaşmıştık. Evler seyrekleşmiş ağaçlar çoğalmıştı. Ellerimi göğüs hizamda kenetlemiş camdan dışarısını seyrediyordum. "O piçi ara eve gittiğini söyle. Gereksiz telaş yapmasın." Dedi hala yola bakarken. Araba kulanırken fazla dikkatliydi. "Piç?" diye yanıt verdim. Kimden bahsettiğini çok iyi bilsem de söylemesini istiyordum. "Zehra!" diye kükredi birden. Gerçekten başlıyormuşuz. Cebimden telefonumu çıkarıp Mert'i aradım. Üçüncü çalışta açtı. "Zehra iyi misin?" dedi korkulu bir sesle. "İyiyim. Eve gidiyorum telaş yapma." Dedim umursamaz bir ses tonuyla. "Bir şey yaptı mı o döl israfı sana?" diye sordu Mert. Bir anda Enes bağırdı. "O döl israfının götünle ilgili harika planları var gevşek." Nasıl duydu lan bu Mert'in sesini. Mert Enes'in sesini duyunca "Zehra hani eve gidiyordun?" diye bağırdı bu sefer. Tabi tabi bağırın. "Sana ne Mert? Enes kıskanmış sadece. Eve bırakıyor şimdi beni." Dedim. Ardından ekledim. "Yaklaşık yarım gün takıldık senle. Ciddiye alıp ceyiz düzmeye kalkma sakın." Deyip telefonu kapattım. Kafamı Enes'e çevirdim ister istemez. Gülüyordu armut kafa. "Ne gülüyorsun be?" diye çemkirdim birden. "Dövmen." Dedi ve sustu bir süre. "Güzel olmuş." Birden arabayı durdurdu. Ani fren yaptığı için savruldum. Boynuma doğru yaklaşık tam dövmemin üzerine bir öpücük kondurdu. İçim ürperdi birden. Kafasını yavaşça boynumdan çekip arabayı çalıştırdı. "Nereye gidiyoruz." Dedim mızmız bir kız çocuğu edasıyla. Direksiyonu tutan ellerinden birini kafasına götürüp "Buraya." Diye cevap verdi. "Beynini bir yerde mi bıraktın yani?" gibi saçma bir cevap verdim. "Normalde atardım seni arabadan ama-." Deyip sustu. Ama ne? Yol kenarındaki tabelalardan birinde Silivri 4 yazıyordu. "Ne işimiz var Silivride?" diye sordum. Yine cevap yok tabi. "Kurbanlar onları nasıl bir ölümün beklediğini bilmeli bence." Dedim ayaklarımı torpidonun üzerine kaldırırken. "Yanarak öleceksin." Dedi Enes. Kestirip atar gibi. Yara bandını çeker gibi. Kağıt kesiği gibi.

Güneş pılını pırtını toplayıp çekip giderken aklıma babama haber vermem gerektiği geldi. "Gittiğimiz yerde uzun süre kalacak mıyız? Ona göre haber vereceğim babama." Deyip kafamı Enes'e çevirdim. "Ona göre yalan söyleyeceksin babana." Diye bir ima yaptı Enes. Döverim lan ben bu çocuğu. "Ne diyim ateşe gidiyom mu diyim? Mal mısın lan sen?" diye çemkirdim birden. Beklemiyordu sanırım. Sinirlendi sanki ya. Ay noluyor? Ay aman. Fren yapmışız. Gene. At kuyruğu yaptığım saçımı eline dolayıp kafamı geriye doğru çekti. Dişerini sıkarak "Sana başladığımızı söyledim diymi. Neye diye sormadan kabul ettin. O ses tonunu ayarlamanı istiyorum senden." Dedi. Aman birde kibarlık yapıyor. Az önceki ses tonumla "Saçımı bırakmazsan neye başladığımızı gösteririm sana." Diye bağırdım. Söylediklerimi duymamış gibi saçlarımı çekmeye devam etti. Uzun bir süre gözlerinin içine baktıktan sonra yüzüne kocaman bir tükürük fırlattım. Hayvan. "Sana saçımı bırak demiştim. Pipine yediğin tekmeden sonra akıllanırsın diye düşünmüştüm." Deyip zevkle arkama yaslandım. Napıyor lan o? Iyy pis. Yüzündeki tükürüklerimi parmağıyla alıp ağzın götürdü. Ay kuscam. "Ne çeşit bir sapıksın ki sen böyle?" dedim. Birden gülmeye başladı ruh hastası. Hahahah gülüyor. Ay ben neden gülüyorum. Biz neden gülüyoruz? Hava iyice kararmaya başlamıştı. Enes tekrar arabayı çalıştırdı. "Eve gitmemiz onu on buçuğu bulur." Dedi sakin bir sesle. Sanki öfkesini sıfırlamıştı. Nasıl tontiş bişey oldu birden ya ay yerim. El frenin yanına bıraktığım telefonumu alıp babamı aradım. Uzunca bir süre açmadı telefonu. Tam kapatırken "Efendim." Diye yanıtladı. "Babacım Eslem'le sinemaya giriyoruz şimdi merak edip ararsan diye şey ettim." Dedim şirin olmaya çalışır bir sesle. "Benim biraz daha işim var ofiste. İstersen çıkışta seni de alabilirim." Dedi babam. "Yok hiç gerek yok. Ben biner bi taksiye gelirim." Dedim. Babam gerçekten yoğundu anlaşılan. "Peki dikkat et kendine kızım." Deyip telefonu kapattı. "Gerçekten sinemaya gidiyoruz." Dedi Enes. Sormuyorum sormuyorum. Soru sormak yok. "Anlatmayacak mısın?" dedim. Al işte dayanamadım gene. "Birazdan." Dedi Enes. Birden hızlandı. Ara bir yola girdik.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 20, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ARMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin