DERTLİ

57 7 2
                                    

MEDYA: ZEHRA'NIN DÖVMESİ

DUMAN - ÖYLE DERTLİ

***

Belime saplanan ağrıyla gözlerimi hafifçe araladım. Birkaç saniye bulunduğum mekanı algılamaya çalıştım. Neyse ki odamdaydım. Kafamı biraz çevirdiğimde camdan içeri sızan güneş ışınları gözlerimi kamaştırdı.

Yerde cenin pozisyonu alıp uyumuşum. Hislerimin sesini dinlemeye karar verdiğimi hatırlıyorum ama ne hissettiğimi bilmiyorum. Hislerimin beni bir kara deliğe sürüklemesine izin vermeli miyim bilmiyorum. Kaybolmak istiyor muyum bilmiyorum.

Yattığım yerden biraz doğruldum sağ kolumdan destek alarak. Başımda inenilmaz bir ağrı vardı bağımlısı olduğum bir ağrı. Birkaç dakika harabeye dönüşmüş odama baktım. Yerlerdeki cam kırıklarına. Paramparça olmuş biblolarıma. Boyalar dökülmüş duvarlarıma baktım. Yerdeki ayna parçalarından birini alıp yüzüme tuttum. Harabe odama yakışır şekilde bitiktim. Gözlerimin altı mor içleri kırmızıydı, burnumun ucu da öyle. Dudaklarım kurumuş yer yer çatlamıştı. Çok bağırmaktan sanırım. Bir süre kendime bakıp ne yapacağımı düşündükten sonra boş vermiş bir şekilde ayna parçasını karşımdaki gardrobumun kapağına fırlattım. Biraz fazla ses çıkardı sanırım 10 saniye içinde babam telaşlı bir ses tonuyla "Zehra kızım iyi misin?" diye seslendi. Hiç bir şey söylemeden ayağa kalkıp çıplak parmaklarımın uçlarında yürüyerek kapının kilidini çevirdim ve hafifçe araladım. Babama sıcak ama yalancı bir gülümseme yollayıp "Günaydın babacım." Dedim ve yanından geçerek banyoya ilerledim.

Küvetin tıpasını takıp ılık suyu açtım. Suyun dolmasını beklerken soyunup klozetin kapağını kapatıp üzerine oturdum. Kollarımı dizlerime koyup kafamı kollarıma yasladım. Bir anda geçirdiğim bu sinir krizinin nedenini babam kadar, Deniz kadar, annem kadar hatta Enes kadar bende çok merak ediyordum. Beni bu kadar çileden çıkaran şeyin ne olduğunu çok merak ediyordum. İçimde nelerin biriktiğini merak ediyordum. Enes'in benimle ilgili her şeyi nasıl bildiğini çok merak ediyordum. Annemin babam kadar yakışıklı, anlayışlı, sevecen birini neden sevmediğini merak ediyordum. Ben kafamdaki soru işaretleriyle boğuşurken küvetteki suyun taşmaya başladığını fark etmemiştim ta ki ayaklarım ıslanana kadar. Suyun taştığını fark ettiğimde yavaşça oturduğum yerden kalkıp musluğu kapattım ve kendimi suya bıraktım. Kafamı arkaya doğru atıp suyun saçlarımın arasında dans etmesine izin verdim. Özgürce hareket etmesine izin verdim. Yalan. Sular için okyanuslar, denizler, göller varken onu küvetimin içine hapsetmek ne kadar özgürlük olabilir ki? Peki benim hayallerim varken bu banyoya hapsolmak ne kadar özgürlük olabilir?

Ellerim ve ayaklarım buruşana kadar suyun içinde vakit geçirdim. Zaman zaman gözlerim kapandı. Durulanıp banyodan çıktığımda banyonun kapısının önüne bir eşofman altı iç çamaşırlarım ve bir tişört bırakılmıştı. Sanırım babam o odaya girmemi istemiyor. Kıyafetlerimi alıp tekrar banyoya girdim ve üzerimi giyinmeye başladım. Sanırım bir dövme yaptıracağım. Üzerimi giyindikten sonra sağ tarafımdaki dolaptan bir havlu alıp saçlarımı sardım ve banyodan çıktım. Merdivenleri ağır ağır inerek salona doğru ilerledim. Deniz salonda tabletiyle uğraşıyordu. Karşısındaki iki kişilik koltuğa oturup "Günaydın ağabeylerin en korkmuşu." Deyip çarpık bir gülümseme yolladım ona. Geldiğimi konuşmaya başladığımda fark etmiş olacak ki bir an ürperdi. Bir süre yüzüme bakıp düşündükten sonra "Sana da günaydın kardeşlerin en vahşisi." Dedi. O sözünü bitirir bitirmez "Burada tanıdığın iyi bir dövmeci var mı? Dövme yaptıracağım ve sakın hayır deyip babamı kışkırtmaya çalışma. Önce kendi dövmelerine bak. Lan hayır dersen sikerim bakma öyle olum yaptırcam." Diye peş peşe sıraladım kelimeleri. Öyle hızlı söylemiştim ki bunları nefes nefese kaldım. Dudak büzüp "Hayır demeyecektim zaten ne hemen celalleniyon it." Dedi ve ekledi. "Var birkaç tane tanıdığım istersen kahvaltıdan sonra gidip bakarız." Dedi. Birkaç saniye sehpanın köşesini izleyip canımı yaktığı günler için ona içimden sövdüm. Kafamı Deniz'e çevirip "Kahvaltı etmemize gerek yok ben aç değilim. Üzerimi değiştirene kadar git bir şeyler atıştır. On beş dakikaya hazırlanırım." Dedim ve kalktım oturduğum yerden. Salonun kapısına geldiğimde arkamı dönüp "Yada vazgeçtim. Üzerimi değiştirmeme gerek yok hadi bir an önce çıkalım." Dedim. Deniz hiç beklemediğim bir şey yapıp bir anda ayağa kalktı. "Amcamdan sen mi izin istersin ben mi tatlı dille konuşayım?" dedi bana doğru yaklaşırken. Arkamı dönüp merdivenlere yöneldiğimde cevap verdim. "Haber vermesek de olur ama eğer çok istiyorsan haber verebilirsin." Dedim. Merdivenleri ağır ağır çıkıp odamdaki komidinin alt çekmecesindeki kağıtları biraz dağıttım ve işime yarayacak olanı bulduğumda küçük bir tebessüm yolladım evrene. Kağıdı dörde katlayıp cebime koyduktan sonra yatağımın diğer tarafına geçip yerden telefonumu aldım. Büşra'dan beş bin arama ve on bin mesaj. Harika. Odamdan çıkıp merdivenlerden inerken Büşra'yı arama tuşuna bastım. İlk çalışta açtı. O sorularını sıralamadan "İyiyim Büş ve şimdi kapatıyorum." Dedim. Merdivenlerin başında babamı gördüğümde "Ben dövme yaptırmaya gidiyorum." Dedim ona. Kulağımdan çektiğim telefonu kapattım aynı anda. Birkaç saniye sonra telefonum tekrar çaldı. Büşra. Açıp kulağıma götürdüm ve hiç bir şey söylemeden konuşmasını bekledim. "Nasıl yani dövme mi yaptırıyorsun?" dedi. Cevap vermeyeceğimi anladığında "Tamam sümüklü itiraf ediyorum şu cool tavrın benden daha havalı ve tabiki kıskanmadım ah saçmalama tabiki bende dövme yaptırmayacağım." Dedi. Yapısı gereği zaten hızlı konuşan bir insandı ve şimdi de hızlı konuşmuştu.Söyledikleri beni gerçekten güldürdü. "Bana sümüklü deme neyse seni sonra arayacağım, anlatmam gereken ve gerçekten fikrini almam gereken şeyler var." Deyip onun cevap vermesine fırsat vermeden kapattım. Kafamı babama çevirdiğimde "Tabiki yaptırabilirsin." Dedi imalı bir şekilde. "İzin istemeyi düşünmüyordum ama Deniz'i zor durumda bırakmadığın için teşekkür ederim." Deyip yalancı bir şekilde gülümsedim. Babama neden bu şekilde tavır aldım bilmiyorum ama içimden bu geliyor.

ARMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin