DUMAN

43 8 1
                                    

MEDYA: BÜŞRA

DÜŞ SOKAĞI SAKİNLERİ - SEVDAN BİR ATEŞ


MİNİK BİR DUYURU YADA RİCA

Bölümleri medyada paylaştığım parçaları dinleyerek okursanız daha etkili olacağına inanıyorum. Çünkü ben o parçaları dinleyerek yazıyorum. Keyifli okumalar.

***

Bisikletim.

Benim canım bisikletim.

Biricik bisikletim.

Parkta bıraktığım bisikletim.

Bisikletimin yanına geldiğimde sepetin içine o odadaki serçelerden bir tanesi bırakılmıştı. İçine belki bir şeyler yazmıştır diye baktım ama yoktu. Tamam anladım az konuşuyorsun da insan bir şeyler yazar.

Çantamı kapıcıya bırakıp bisikletime atladım ve yalnızlık parkına gitmeye karar verdim. O yazmazsa ben yazarım. Bisikletimin zilini çala çala sürdüm. Yoldaki insanlar her ne kadar deli olduğumu düşünselerde sadece son zamanlarda farklı hissediyordum. Ama eminim bu delilik olamaz.

Parkın girişinde bisikletimden indim ve bisikletimi ittirerek her zaman ki bankıma gitmek için ağaçların arasından geçtim.

Hadi ben yalnız kalmak için buraya geliyorum. Peki ya Enes? Neden geliyor buraya. Belki önceleri ailesi ona sürekli baskı yapıyordu. O da küçüklüğünden beri kaçıp buraya saklanıyordu. Yada bu parkın aşağısındaki ilk okulda okuyordu. Okula gitmek istemediğinde kaçıp buraya geliyordu. Yada belki arkadaşlarıyla saklambaç oynarken buraya saklanıyordu. Belki de benim gibi yalnızlığına yalnızlık, sessizliğine sessizlik katmak için geliyordu. Bilemiyorum.

Hayatımdaki bütün erkekler ağlıyor. Başkasının gözünden bakıldığında belki tuhaf gelebilir ama bence olması gerekeni oluyor. Hayatımda beklide olması gereken ve olan tek şey bu.

Enes'in göz yaşları. Saçlarımı ıslatan göz yaşları. Anlatamadıklarını, sustuklarını, cevaplarını, haykırışlarını sessizce ortaya dökme biçimi bu onun.

Bisikletimin sepetine koyduğum küçük resim defterimle kalemlerimi çıkardım. Önce duvara büyük bir serçe çizmek istiyordum. Gözyaşlarımızdan var olmuş bir serçe. Gözyaşlarıyla yok olan bir serçe. Kendi gözyaşlarıyla kendini öldürebilen bir serçe. Ağlayan bir serçe..

Serçe çizimimi bitirdikten sonra resim defterime not yazmaya başladım.

Teşekkür edeceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun Armut Kafalı. Bisikletim olması gereken yerde sonuçta. Sana neden bu notu yazıyorum bilmiyorum. Belki sen bulmayacaksın bile bilemiyorum. Eğer bulursan bu kağıdı alma ve arkasına bulduğuna dair bir işaret koy. Bisikletim için değil ama serçe için teşekkür ederim.

Armut kafaya..

Notumu tamamladıktan sonra bankın tahtalarının arasına sıkıştırdım ve bisikletime binip oradan uzaklaştım.

***

Eve girdiğimde ayakkabılarımı bir kenara fırlatıp salona geçtim. Deniz üçlü koltukta uzanmış kulaklıkları kulağında müzik dinliyordu. Gözleri kapalı olduğu için beni fark etmedi kerata. Salondan çıkarken cebimden telefonumu çıkarıp Büşra'yı aradım. İkinci çalışta "Buyursunlar." Diye açtı. Keyfi yerinde ya hep ondan bu laflar. "Nerdesin Eğer müsaitsen bize gelsene." Dedim. Neden çağırıyorum bilmiyorum ama Deniz'in dün gece nerede olduğumu sorgulayacağına eminim. Ov may god! Deniz Büşra'nın yanında "Dün gece nerdeydin?" diye sorarsa al sana çifte kombo. "Neyse ya gelme sen. Hadi sonra görüşürüz." Deyip telefonu suratına kapattım o daha hiç bir şey söyleyemeden. Sıçan bayan Zehra. Al başına belayı şimdi. İki dakika kadar telefonun ekranına baktım. Tekrar ararsa hemen reddetmek için. Fakat bir anda kapı çaldı. Siktir ya noluyor. Koşa koşa kapıya gidip delikten baktım. Büşra? Where are you doing Büşra? Kapıyı hızla açıp Büşra'yı ittim ve bende kapının önüne çıktım. Ben telaşlı telaşlı hareket ederken Büşra sadece bana anlamayan gözlerle bakıyordu. "Başka zaman çağırsam gelmezsin bok yiyen." Dedim ona kısık bir sesle. "Evet gelmem ama iyi de gelmişim ekşın kokusu alıyorum sümüklü." Dedi son kelimeyi söylerken de burnunu çekti. "Büşra şimdi git sonra gel gülüm hadi gözünü seveyim." Dedim kolundan tutup asansöre doğru çekiştirirken. Bir anda bütün deli gücünü toplayıp beni ittirdi ve "Lan eve benden başka avrat mı attın yoksam? Yapılır mı be bana? Şu güzelliğime yap-" daha lafını bitirememişti ki bizim evin kapısından bir eliyle gözlerini bir eliyle göbeğini kaşıyan Deniz çıktı. Sıçmıştım şimdi de sıvıyorum. Hadi hayırlısı. Deniz hiç bir şey söylemeden boş gözlerle hepiniz ölün ergenler adlı bakışını yolluyordu ki Büşra bir anda erimeye başladı ve yüzünü aptal bi sırıtış aldı. Sağ elini kaldırıp "Ağ Deniz hoş geldin. Yani ben görüyorum çok hoş gelmişsin." Dedi ve iç çekti. Deniz'in hava yastığı egosu 120 ile giderken kaza yapmış gibi bir anda şişti ve enfes bir gülücük attı Büşraya. Yanımıza doğru yaklaşıp Büşra'yı baştan aşağı süzdü ve "Sende çok hoş gelmişsin." Dedi ve Büşra'ya kolunu uzattı. Büşra Deniz'in koluna girerken bende piçliğimi konuşturdum ve "Ee Büşra Oğuzhanla nasıldı günün." Dedim. Ben bunu söyler söylemez Büşra kafasını çevirdi bir anda. Gözler alev alev. Ona bir öpücük atıp yanlarından geçtim ve eve girdim.

Umarım birazdan Deniz dün gece nerede olduğumu sormaz da Büşra az önce yaptığım şeyin intikamını almaya çalışmaz. Hayır Deniz tamam ama Büşra'nın sıçtığım boktan bile haberi varken ona yalan söyleyemem.

Salona geçtiğimde ben tekli rahat koltuğa yan yatmış televizyonu açmıştım. Büşra iki kişilik koltukta rahatsız bir şekilde oturmuş ve gözlerinden çıkan lazer ışınlarıyla beni yok etmeye çalışıyordu. Deniz Az önceki gibi üçlü koltuğa uzanmış ve bir sigara yakmıştı. Kafamı kaldırmadan Büşra'nın bakışlarını umursamayarak Deniz'e doğru "Bende istiyorum." Dedim. Büşra anlamayan gözlerle bana baktı Denizse umursamamayı seçti. Lafımı yineledim. "Deniz bende istiyorum." İçine çektiği sigaranın dumanını üfledi, biraz uzun üfledi. Kafasını bana çevirip ne diye işaret etti. Kafamla sigarasını gösterdim. Sigarasını ağzına koyup bana on numara bir el hareketi çaktı. Masum kedicik bakışlarımı ona yollamaya başladım.Gözlerini Büşra'ya çevirip "Oğuzhan demek." Dedi ve yüksek sesli fakat kısa süreli bir kahkaha attı. Sonra yattığı yerde yan dönüp konuşmaya başladı." Utandığın için mi kızdın Zehraya?" diye sordu. Büşra kafasını yere eğip hayır manasında salladı. Bu hali o kadar komiğime gitti ki büyük bir kahkaha patlattım. Ben gülerken Büşra yanındaki yastığı alıp bana fırlattı ve "Gülme sümüklü." Diye bağırdı. Sonra Deniz'e dönüp sevimli bir tebessüm yolladı. Denizde ona aynı şekilde karşılık verdi. Bu sefer ben araya girmek istedim çünkü ne olursa olsun Büşra için şuan ki durum sadece tutku olsa da Oğuzhan onun boy firendiydi.

Kafamı Deniz'in yattığı koltuğun bitişiğindeki sehpaya çevirdiğimde sigarasıyla çakmağını fark ettim. Çaktırmadan uzanıp içinden bir tane aldım ve çakmağı da alıp yerime tekrar uzandım. Ne yapacaktım ya ben bir şey yapacaktım. He doğru Büşra'yı uyaracaktım. Neyse onun aklı var düşünür heralde bunları. Sigarayı ağzıma yerleştirip çakmağı yaktım ve sigaraya doğru yaklaştırdım. Küçük bir nefes çektiğimde ciğerlerime dolan duman başımı döndürmeye yetmişti. Öksürmemek için kendimi zor tuttum. Ciğerlerimdeki dumanı yavaşça dışarı verdim. Sigaradan bir nefes daha alırken beni fark etmemeleri için dua ediyordum. Dumanı bir süre ciğerlerimde hapsettikten sonra örülü olan saçlarıma doğru üfledim. Enes gibi.

Bir dakika ya yine neden geldi aklıma bu benim. Bir anda beynime hücum eden düşünceleri görmezden gelerek bir nefes daha çektim. Daha kuvvetli bir nefes. Ayağa kalkıp ciğerlerimde tuttuğum nefesi sağ elimin orta parmağını kaldırarak Deniz'in yüzüne doğru üfledim. Deniz ayağa kalkmaya çalışırken "Sakın elimden alıyım deme boynunda söndürürüm lan. İçimdeki vahşiyi dışarı çıkarttırma bana." Diye hunharca hırladım. Sehpadan sigara paketini ve koltuğa bıraktığım çakmağı alıp salondan çıktım. "Gidiyorum ben babam gelmeden dönerim." Dedim.

Bir anda bütün dengem şaşmıştı. Sigaradan mı aklıma gelen düşüncelerden mi bilmiyorum ama deliriyordum sanırım. Merdivenleri yavaş yavaş indim ve dışarı çıkınca paketten bir sigara daha aldım. İçmeyi öğrenene kadar sürekli içicem kararlıyım. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Ayaklarım beni nereye götüreceğini çok iyi biliyordu zaten bu yüzden beynime beni götürmesi için komutlar vermeye gerek duymadım.

Parkın girişinde geldiğimde dudaklarım yukarı doğru gerildi. Güldüğüm için utandım ve kafamı eğdim. Ellerimi cebime sokup parka girdim. Ağaçların arasından geçip hızla bankın arasındaki kağıdı aldım ve bir işaret var mı diye bakmaya başladım.

Serçeyi göz yaşlarıyla ölümüne terk etmen büyük acımasızlık..

Kusursuz'a

ARMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin