MEDYA: ENES
SIA - SOON WE'LL BE FOUND
***
İhtiyacım olan şey bir yabancı mıydı yani? Uzun zamandır aradığım yabancı bir koku, yabancı bir ses, yabancı bir ten, yabancı bir bakış, yabancı bir göz yaşı mıydı? Aradığım bu değildi belki ama ihtiyacım olan şey bu sanırım. Sormadan sorgulamadan yanında ağlamama izin vermesi, ağlarken bana eşlik etmesi, göz yaşlarımın göz yaşlarına karışmasına izin vermesi, susması. Aradığım yabancı mısın sen armut kafalı?Aradığım umut musun? Aradığım gerçek misin? Aradığım zaman mısın? Kaçırdığım çocukluğum musun? Hayallerim misin?
Kafamı iyice boynuna gömmüştüm. Sigarayla karışık kokusunu içime çektim. Boğazımı yaksın istiyordum. Ciğerlerime dolsun ve tüm iç organlarımı yaksın. Burun deliklerimden başlayıp kalbime dokunsun kokusu. Zamanıma dokunsun. Uzay boşluğunda sıkışmış beni bulsun. Çekip alsın. Belki onun aradığı da buydu. Kaybettiği kendini bulmaktı derdi belki bilemiyorum. Oda bende bulsun kedini hiç sorun değil. Yeter ki yıllar önce kaybettiğim beni bulup bana versin. Umutlarımı tekrar benim yapsın.
Gözlerimi araladığımda hala aynı boyunla bakışıyordum. Camdan içeriye güneş ışıkları sızıyordu. Terlediğimi hissettim. Bedenimi onun bedeninden ayırmak istemiyordum ama biraz fazla sıkı sarılmıştı.
Zihnimdekileri okuyormuş gibi kolunu üzerimden attı ve yatakta sırt üstü yatmaya başladı. Bir kolu hala kafamın altındaydı. Ona dönük olan bedenimi hiç kıpırdatmadım. Uyanıyordu sanırım. Gözleri hafifçe aralanıp tekrar kapanıyordu. Sanki güneş ışınlarıyla yarışır gibi. Gözlerini açmaya çalışırken yüzünü ekşi bir ifade alıyordu bu onu çok sevimli yapıyor. Sonunda yarışı kazanan o oldu ve şişmiş kırmızı gözlerini açıp benimde en az onunkiler kadar kırmızı gözlerime baktı. Sanki birkaç saniye gözlerinin içi güldü emin değilim.
Yaklaşık bir on dakika kadar gözlerimizle birbirimize hal hatır sorduktan sonra arkamdaki komidine uzanıp üzerinden telefonumu aldım. Saat henüz 06:47. Erken uyanabildiğim için kendimi tebrik edip yatakta doğruldum. Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttığımda yerde onlarca bira şişesi gördüm. Onları görmemle büyük bir "Ov may god." Demem ve kafamı sigara paketine çevirmem bir oldu. Kafasını ne var anlamında bir kere titretti. Hiç bir şey söylemeden ayağa kalktım ve cama doğru yöneldim. Camı açıp dışarıya baktığımda buranın onu ilk gördüğüm ev olmadığını anladım. Arkamı döndüğümde yatakta oturmuş kollarını dizlerine kafasını da ellerinin üzerine koymuş yere bakıyordu. Küçük adımlarla ve çıplak ayaklarımla parkelerde ses çıkararak yanına gidip oturdum. Ağzımdan bir anda "Zehra ben." Lafı çıktı. Ellerini kısa sakallarında gezdirip kafasını yavaşça bana çevirdi ve "Biliyorum." Dedi. Verdiği cevap üzerine hiç düşünmeden "Nereden biliyorsun?" dedim. Bana aşağılayıcı bir gülümseme yollayıp ayağa kalktı. "Ben her şeyi bilirim."
"Armut kafalı." Dedim arkasından. "Enes." Diye yanıt verdi. "Biliyorum" dedim o odadan çıkarken bende arkasından gittim. Banyo olduğunu düşündüğüm yere girip kapıyı suratıma kapattı. Yaklaşık iki dakika sonra içeriden su sesleri gelmeye başladı. Bende kapının önünde dikilmeyi bırakıp evi gezmeye. Kardeşi onun özgür yaşadığını söylemişti ama ayrı bir evde kaldığını bilmiyordum.
Uzun koridor krem rengine boyanmıştı ve yer yer küçük soyut resim tablolar vardı. Küçük adımlarla koridorun diğer ucundaki kapıya doğru yürümeye başladım. O koridoru sanki birkaç saniyede değil de birkaç yılda yürümüşüm gibi hissediyordum. Odanın kapısına geldiğimde nedenini bilmeden heyecanlandım. Kapının kolunu tuttuğumda kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu hatta. Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Onlarca hatta yüzlerce serçe maketi küçük odanın tavanından aşağı sarkıtılmıştı. Odanın içine kuş maketlerinden başka hiçbir şey yoktu. Güneş ışınları odaya öyle güzel bir açıdan vuruyordu ki kendimi farklı bir boyutta, farklı bir gezegende, mükemmel bir ütopyadaymış gibi hissetmeme neden oldu. Şuan boyalarımın yanımda olması için nelerimi vermezdim. Hemen arkamı dönüp koşarak evin içinde kalem aramaya başladım. Her hangi bir kalem. Salondaki raflarda bir kalemliği görünce muzipçe sırıttım ve içinden bir kalem aldım. Tekrar koşarak koridorun sonuna gittim ve hemen o odanın girişindeki duvara bulutlar çizmeye başladım. Enes'i hayallerinin olduğu odaya bulutlar götürsün istiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARMUT
Ficción GeneralYorgunum. Gelme! Dik bir yokuşsun sen, çok sigara içiyorum güzelim ben. Gelme.. Nursen Yıldırım.