Oy veriniz bayanlar baylar
---
Giydiğim ince, siyah eşofman altı ve beline eteklerini sıkıştırdığım gri tişörtümle ekmek almaya gidiyordum. Hava yine sıcaktı ancak sabahın dokuzu olduğu için güneş henüz tepede değildi. Zaten yaz ayında öğlen dışarı çıkmak ölmeye hazır olmak demekti ve ben henüz çok gençtim.
Bu arada, niye en küçük kardeş ekmek alıyordu ki?
Yolumu bu sefer başka bir sokağa saptırdığımda kısa yol olmasını umarak ilerliyordum. Mahallemizin fırını kapalıydı ve el mahkum bize uzak olan markete gitmek zorundaydım. O sırada telefonumdan bildirim sesi gelince çıkarıp yine aynı kişinin atmış olduğunu anlamıştım. İki gündür sürekli gündelik hayattan konuşuyorduk ve vakit öldürüyorduk. Sonunda bana karşı körsün demiyordu, bu da bir şeydi.
054**: Günaydın, Gökçe :) (09.07)
Gökçe: gülüşünü se.. (iletilmedi)
Gökçe: ondan ondan sanada günaydın (09.08)
054**: Nasılsın?
Gökçe: bekar işsiz mutsuz
Gökçe: sen
054**: Bekar, işli ve uzun sürenin sonunda mutlu.
054**: Bu saatte neden uyanıksın?
Çaktırmadan ondan bilgi aldığımı bilmesine gerek yoktu. En azından evli değildi, eğer söylediklerinde dürüst ise. İlk yazdığı mesajı anlamıştım. İşi neydi acaba? Aman banane, sanki nüfusuma alacağım adamı? İkinci mesajına yanıt yazmaya başlarken etrafa baktım.
Gökçe: sen küçük çocuk ne demek bilir misin
Gökçe: küçük çocuk = ekmek almak
054**: isheuduegdueuwhwh
Gökçe: hayırdır niye boğuldun
054**: Güldüm.
Gökçe: LAN LAN LAN
Gökçe: dur bir dakika
Gökçe: marketin yanındaki sokakta öpüşen kişiler puşt Melih ve Bengü mü (09.14)
Telefonu cebime atarken gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı. Mahallenin keko puştu Melih ve iki sokak ötede oturan Hayriye ablanın kız kardeşi Bengü'nün sokak arasında öpüşmesi de neydi? Hemde sabahın erken saatlerinde? Bu çocuk daha sekiz gün önce beni mahallede görünce aşkından ölüyorum dememiş miydi?
"G..Gökçe?" diyerek hızla çocuktan ayrılan Bengü'ye bakarak ağzıma fermuar çektim.
"Görmedim duymadım bilmiyorum, hadi eyvallah!" diyerek gidiyordum ki Bengü korkuyla ağlamaya başlamıştı. Bunun üzerine puşt Melih,
"Birinden duyarsam seni mahvederim kızım!" diye fısıldadığında gözlerimi devirdim. Boşuna puşt demiyorum ben! Onları takmayıp uzaklaşırken kolumu tutmasıyla hızlıca geri çektim. Daha doğrusu, çekildim.
Bu Baran abi hangi ara gelmişti?
"Öncelikle, karşındaki senin ablan." dediğinde sakin konuşmasına yüzümü buruşturdum. Ve evet, puşt Melih'ten üç yaş büyüktüm, kendisi henüz on dokuz yaşındaydı. "Bir daha sakın, yaşına tehlikeli kaçan işlere karışma." diyerek onun tuttuğu bileğini sertçe bıraktı.
Of erkek ya (!)
Gözlerimi baygınlıkla kısarak onları arkamda bıraktım ve markete ilerledim. Arkamdan seslenen Baran abiyi hiç mi hiç umursamıyordum ki hala arkamdan bana sesleniyordu.
"Sana sesleniyorum Gökçe!" diyerek çağırdığında markete girmiştim. Sanki evimize geldiğinde sürekli seslenmesi yetmiyormuş gibi burada da ismimi söylemesine kıl olmuştum. İsmimi bir salın abi!
Şükür ki Baran abi peşimden gelmedi ve buradan gördüğüm kadarıyla işine gidiyordu. Sanki kendi işimi göremiyorummuşum gibi gelip hemen önüme atlamasına ayrı kıl olmuştum. Benim babam abimden çok bana güveniyor abicim, sen kimsin yani?
Sinirli bir soluk verirken telefonuma art arda gelen mesajlara baktım.
054**: Ne oluyor, iyi misin? (09.15)
054**: Gökçe? (09.19)
054**: Bir şey mi yaptı o it? (09.22)
054**: Yanıt ver lütfen! (09.30)
054**: Eğer bir şey olduysa mahvederim o puştu. (09.32)
Bu ve bunun benzeri on mesajı daha görüp yanıt yazacakken yeni bir mesaj geldi.
054**: Şükürler olsun Gökçe! (09.35)
Gökçe: sakin ol yiğidim iyiyim ben (09.35)
054** yazıyor...
054** çevrimiçi
054** çevrimdışı
054** çevrimiçi, yazıyor..
Gökçe: noldu lan foton gitti
Gökçe: abov ben senin numarayı kaydetmemişim
054**: Senşn dilin ikidi ne söyle? ( Senin dilin ikidir ne söyler?) (09.40)
Gökçe: what
054**: Yiğişim dedin ikimci kere? (Yiğidim dedin ikinci kere?)
Gökçe: LAN çocuğun mükemmel türkçe gitti
Gökçe: PUSHSGAUWUIWHWHSEVSENUUEIEI
Gökçe: öylesine diyorum
054**: Hm anladım.
054**: 'Sevsen' mi?
Gökçe: ne diyorsun anlamıyorum
054**: Randomunda 'sevsen' yazıyor.
Gözlerimi kısarak baktığımda cidden öyle yazılmış olduğunu görürken ekmeği almış marketten çıkıyordum.
Gökçe: denk gelmiş
054**: Denk gelmiş bile olsa, sevsen demene gerek yok.
054**: Sen beni bu mesajlardan sonra bile göremeyecek olsan da önemli değil.
054**: Ömrün boyunca 'hiç mi sevmedi kimse beni' demene bile gerek yok.
054**: Seni seven bir kalp zaten var ve o kalp, bu mesajları yazan kişide :) (09.50)
054** çevrimdışı
Mesajları yutkunarak okurken cevap yazmadım. Çünkü yanıt bekleseydi çevrimiçi beklerdi ve bende ne yazacağımı bilmiyordum. Başımı kaldırarak ilerleyecekken çarptığım biriyle düşmeden önce zor tutundum. Karşımdaki de kolumu tuttuğunda ekmekler düşmediği için dua ediyordum.
Yoksa çarpılırdık vallahi, zaten iki yıllık bölüm okudun, hep işsiz kalırdın.
Sus lan.
"Önüne bak," diyerek bana ters bakış atıp giden kişi, Özgür abiydi. Arkasından anlamsızca bakarken önüme dönüp ilerledim ve bu tavrını görmezden geldim. O sırada tekrar mesaj geldi.
Görkemik Abi: Üç ekmek alamadın
---
Sevgilerle*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ Mİ? | Texting
Teen Fiction054**: Bu kadar kör olman imkansız, derdim kendi kendime. 054**: Ama sonra bir şey fark ettim, 054**: Senin körlüğün sadece banaymış. (03.12) --- 01.05.2023 17.09.2023 Kısa hikayedir, texting ve düz yazı bölümleri bulunmaktadır. Aile ve mahalle konu...