Nişan kıyafetlerini aşağıdaki fotoğraf gibi düşünebiliriz
---
1 hafta sonra
Üzerimde dizime kadar dar bir şekilde inen ince askılı, koyu yeşil elbise sonrasında geniş bir şekilde açılıp yere sürülüyordu. Altına giydiğim siyah topuklu ayakkabı görünmezken boynuma gümüş bir kolye takmış, aynı renkte küpeler ile pırlanta olan yüzüğüme uyum sağlamak istemiştim. Tabi şu an parmağım boştu çünkü birazdan içeride takılacaktı. Saçlarıma su dalgası yapıldıktan sonra arkamda açık bırakılmıştı ve yüzümü ortaya çıkarmıştı. Aslında elbise benim değildi, annemin gençliğinde giydiği nikah elbisesiydi. Az önce beni bu halde görünce duygulanıp mutfaktan çıkmıştı. Elbise eski olsada hala tertemizdi.
Şu anda içerideki kişilere kahve yaparken sürekli içerideki erkekleri konuşan Baran Abi'nin kız kardeşine vurmamak için zor duruyordum. Neyse ki güzel günümdü. Kahveleri fincanlara doldurup hızlıca içeri geçip dağıttım ve mutfağa girip Özgür'ün kahvesine el çabukluğu ile tuz ve pulbiber attığımda kızların şaşkın bakışlarına maruz kaldım. Başımı sallayıp ne olduğunu sorduğumda,
Tanımadığım bir kız, "Abla biraz naz yapsaydım müstakbel kocama kıyamam, tuz atmayın diye." dediğinde güldüm.
"Naz yapsam yapmasam koyacaksınız niye kendimi yorayım?" dedim ve içeri girip kahvesini uzattım. Giydiği siyah takım elbise ona çok yakışmıştı. Kahvesini verip yanına otururken onu çaktırmadan inceledim. Saçları düzenli bir şekilde taranmıştı. Sıktığı parfüm çok güzeldi ve kahverengi gözleri gülerken kısılıyordu. Saç tonumuzun birebir benzemesinden anlamalıydım karı koca olacağımızı.
He aynen Gökçe, aynen ondan.
"Kahvelerimiz de çok güzel olmuş, ellerine sağlık gelin kızım," dendiğinde başımı kaldırıp gülümsedim ve odanın içinde göz gezdirdim. Tanıdık tanımadık bir sürü kişi vardı ve kızların kapıda durup gülüşmesi sinir bozucuydu. Babamın sesiyle sohbete geri döndüm.
"Oğlumuzun mesleği nedir?" Mustafa Amca yani müstakbel kayınbabamın yüzünde belirgin bir şaşkınlık oluştu.
"Dünürüm yıllardır bizden çok sizinle bu çocuk, en iyi sen bilirsin." Babam kısa bir an gülüp ciddiyetini topladı.
"Usul gereği soruyorum canım cevaplayın sizde, mesela maaşı nedir?"
"Kendisi yazılım mühendisidir, maaşı otuz dört bin."
Kapıdaki on dokuz yaşında olan kız kuzenimden bir çığlık duyulduğunda bakışlar o tarafa döndü. "Hem zengin hemde sayısalcı, Gökçe Abla vazgeç ben alayım damadı!" Herkes buna gülerken ben sinirle ona baktığımda önüne döndü. Harbi onlar o kadar alıyor mu ya? Bende şu an öğreniyordum. İçim rahatladı şu an, paralar gözümün önünden geçiyordu. Benim işsizlik seviyesi malumdu.
"Parayla buradaki kızları tavladın ama maalesef ki şu an nişanlanıyorsun, bu gece de buna yan kardeşim." Yan tarafımızdan Özgür'ün yanından gelen Baran Abi'nin sesi ile yaşlıların sohbetinden ayrılıp kaşlarımı çatarak ona döndüm. Hafifçe eğilip sesimi kısık tutarak konuştum,
"Ya sen niye geldin? Ben seni kaç kez kovacağım?" Sırıtması şu an sinirimi bozuyordu, "Vallaha ben çift taraflı misafirim, gelmesem olmazdı." dedi. Sinirleniyordum, sakin olmalıydım.
"Ben seni kovuyorum? Hem bir daha nişanlım beye başka kızlardan söz etme!" dediğimde Özgür gülmemek için kendini zor tuttuğunda ona sertçe baktım ve bu bakışla önündeki kahveyi tek yudumda kafaya dikti. Bardağı bırakırken rengi hafifçe atmıştı ve hızla suyu içtiğinde bile her an kusacak bir ifadesi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ Mİ? | Texting
Teen Fiction054**: Bu kadar kör olman imkansız, derdim kendi kendime. 054**: Ama sonra bir şey fark ettim, 054**: Senin körlüğün sadece banaymış. (03.12) --- 01.05.2023 17.09.2023 Kısa hikayedir, texting ve düz yazı bölümleri bulunmaktadır. Aile ve mahalle konu...