11

530 43 23
                                    

"Abiniz öldü gençler. Unutun bunu."

"Yalan! Yalan söylüyorsun!" Rümeysa, bu Yeşilçam film repliklerinden bıkmıştı artık. "Yeter!" diye kükredi sinirle. "Abiniz öldü! Ne anlamıyorsunuz!?"

Elif artık ağlıyordu, göz yaşlarını uzun bir süredir tutuyordu. "Abi..." diye mırıldanabildi sadece. Aklına abisinin onu rahatlatan cümleleri geliyordu.

"Merak etmeyin, yeniden sizi görmeye geleceğim."

"İyiyim abicim, geleceğim, beni özlemeyin."

"Üzülme Elif'im... Geri geleceğim."

"Yıldızlar milyarlarca insandan uzaklar ama ağlamıyorlar, onlar milyonlar ama yalnızlar. Siz bana sahipsiniz, belki uzakta ama bir nefes yakınınızdayım. Beni özlemenize gerek yok, yeniden görüşeceğiz."

Abisini çok seviyordu Elif. Berk'ten daha çok seviyordu. Ölmesi imkansızdı. Daha başına bela olması gereken meseleler vardı.

Ancak herkes biliyordu ki, bu hikayenin sonu acı dolu bitecekti...

"Pislik karı! Doğru söyle! Abim nerede?" Berk delirircesine Rümeysa'ya bağırıyordu.

"Götünü yırtmana gerek yok, onu bulabileceğiniz tek yer mezarlık."

Doğrusu bu bile Berk'i şaşırtmaya yetmişti. En azından cesedi gömmüşlerdi? Bu da bişey sayılırdı, cesedi parçalara ayırıp yakmamışlardı mesela? Berk bunun için pekâlâ da biraz sevinmeyi deneyebilirdi.

"Sen kafayı yemişsin! Buradaki herkes manyak! İnsanların hayatlarını karartamazsınız!" Rümeysa kendinden yaşça epey küçük olan çocuğa yaklaştı ve çenesini sertçe tutup kafasını yukarı kaldırdı. "Bana bak küçük sıçan," dedi; sesinde en ufak bir merhamet kırıntısı bile yoktu. "Senin o ses tellerini büker götüne monte ederim!"

Rümeysa genç çocuğun suratına tırnaklarını geçirdi ve elini bir anda çekmesiyle Berk'in suratı kan içinde kalmıştı. Dudaklarından acı dolu bir ses çıkan Berk'e gülümsedi Rümeysa. "Abiniz de böyle bağırıyordu," dedi. "En azından çekilirdi."

"Aaa çocuklarla bu şekilde eğlenmemelisin tatlım," Arkadan gelen Ece'ye baktı Rümeysa. Ondan nefret ederdi, üssü olduğu için saygısı vardı yalnızca. "Küçük Elif'imi nasıl ağlatırsın? Berk'imin yüzünü nasıl çizersin? Hiç yakışmayan hareketler sana bunlar Rümeysa..."

Ece Elif'e yaklaştı. "Oy, kuzuma bak. Nasıl da ağlıyor..." Ece gülerek biraz geriye doğru gitti. "Rümeysa," dedi. "Bu çocuklara zarar verme. Onları abilerinin yanına götür. Ondan sonra ne yapacağımıza bakarız." Hasta olduğunu bilmiyor muydu?

Rümeysa bu tepkiye oldukça şaşırsa da söyleneni yapmak zorundaydı. "Peki efendim."

"Elif'ciğim, ağlama tatlım." Ece Elif'e gülümsedi. Daha sonra ise Rümeysa'ya döndü. "Hadi."

Rümeysa iki çocuğun ellerini çözdü. Berk hızlıca kalktı, yumruğunu hızlıca Rümeysa'nın suratına geçirdi. Ece gülümseyerek izliyordu. Elif korkarak kalkmıştı. Rümeysa'nın dudağı patlamıştı.

"Berk Deniz," dedi uyaran ses tonuyla Elif. "Eğer hemen durmazsan değil abini, gözlerini oyacağım için hiçkimseyi göremezsin." Berk durdu. Ve kardeşine baktığında Rümeysa sinirle dudağındaki kanı sildi.

Çocukları kordidorlardan koridorlara, odalardan odalara götüren Rümeysa nihayet üstünde Girilmez yazan bir odanın kapısının önünde durdu. Çocuklar çok heyecanlıydılar. Rümeysa onlara yalan söylemişti, abileri yaşıyordu.

Rümeysa kapıyı açtı. İçerisi loş bir odaydı, kapının hemen sağ tarafında birden fazla işkence aletlerinin bulunduğu bir masa ve duvar askılığı vardı. "İşte abiniz," dedi Rümeysa eliyle sağ köşeyi göstererek.

Ege Deniz... Yıllar önce, çok gençken, buraya satılmıştı. Denek olarak kullanılmıştı, hayatı acılarla doluydu. Ve şimdi kardeşlerinin önünde duvara zincirlenmiş, yaralar içinde duruyordu. Gözlerinden ikisinin de rengi beyaza dönmüştü, sağ gözünün altında beyaz teninin üstünde siyah renk lekeler oluşmaya başlamıştı ve bunlar deney esnasında kullanılan ilaçların eseriydi. Bembeyaz teninin içinde simsiyah olmuş damarları açıkça belli oluyordu.

"Ege, bak kimler geldi tatlım?" Ege zorlukla başını kaldırıp gelenlere baktı, gözlerini kısmıştı. Hafızası gördüğü kişileri tanımaya çalışıyordu. Hasta olduğu için hatırlaması çok zordu.

"Sence bizi unuttu mu?" diye korkuyla sordu Elif. Hayır, onları unutamazdı. Ege sadece onlara bakıyor ve anılarını yeniliyordu. Aklına bir fotoğraf karesi geldi ve ardından sonraki gece...

"Elif...? Berk...?" Ege'nin dudaklarından dökülen iki kelimeyle çocuklar şaşkınlık içinde koşarak abilerina sarıldılar. "Abi..." Elif'in özlem dolu sesi Ege'nin gözlerinin dolmasına neden oldu. Daha net hatırlıyordu artık.

Rümeysa'nın içi acımaya başlamıştı, o da yaşamıştı bunları. Oğlundan ayrı kalmıştı. Rümeysa aklına gelen mesajla kapıyı kapattı. Çocuklar onun ne yaptığına bakıyordu. Rümeysa odadaki kameraları ve dinleme cihazlarını kapattı. Ege'nin zincirlerini çözdü. Selim ya da Burak'ın bunları görmemesi lazımdı.

"Çocuklar," dedi Rümeysa; çocuksu bir heyecan vardı içinde.

"Size yardım edeceğim."

DENEK -DENEY : 0001- DÜZENLEMEDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin