bölüm 9

10.9K 367 53
                                    

Adel

Düğün açık havada olacaktı. İnsanlar o havada üşümezse iyi.
Bugün, normalden biraz daha erken kalkmıştım. Direkt dayımın evine, daha doğrusu anneannemlere gidicektik. Dayım şu an 30 yaşında ve uzun süredir anneannemlerle beraber kalıyordu. Sonunda kendine göre birini bulmuştu anlaşılan. Nişanda ve benzer şeylerde Ben yoktum. Gitmemeyi tercih ediyordum. Düğüne bile gitmesem yeri var ama ayıp olmasın şimdi. Severim dayımı. Onun da gözleri benim gibi çekiktir. Aslında yakışıklı ve hanımcı biri. Bu kadar süre evde kalması garip. Tam olarak kızların istediği tiptendi.

Dün aldıklarımı çoktan giymiştim. Aynadan kendimi çekip instagrama post attım. Yarım saat içinde baya kişi beğenmişti. Aralarında Buket de vardı. Onu görememek kötü. Şimdi düğün olmasaydı, birkaç saat sonra onun yanına giderdim büyük bir ihtimal. Annemin beni çağırdığını duyunca aşağı indim.

Anneannemlere varmıştık. Burda ne yapıcaktık hiç bilmiyordum. Dayım da hazırlanmıştı anlaşılan. Odasından çıkıp bize kendini göstermek amaçlı yavaşça dönmüştü ve saçını eliyle düzeltmişti. "Ee nasıl olmuşum." Sırıtarak bakıyordu. "Bu yaşta evlenen birine göre iyi duruyorsun." Dayım iç çekti. "Adel, dua et bugün düğünüm olacak. Yoksa atlamıştım üstüne." Gülmeye başladım. Bana sataşamaması çok komik geliyordu. Ayrıca eğlenceliydi.
"Şöyle bir bakınca benden daha etkileyici olmuşsun Adel. Sahnemizi çalmana izin veremem. Bugün sahne yengenle benim." Dayımın koluna girdim. "Merak etme dayı, çalmam. Ama insanları horon teperek etkileyebilirim. Orası ayrı konu." Dayım gülüp yanağımı mıncırdı. Mutlu anımızı bozan annem oldu. "Hadii, gelini almaya gitmiyor muyuz? Daha gelini alıp düğün yerine gidicez. Oof çok iş var." Annem böyle şeylerde çok panik olurdu. Çevresindeki insanları da etkiliyordu. Özellikle beni. Bir yere giderken yetişme çabasıyla hepimizi acele ettirirdi ve çoğu şeyi evde unuturduk. Sinir bozucu gerçekten.

Gelini alıp düğün yerine gitmek için yola çıkmıştık. ben dayımların arabasındaydım. Annemle babam bizim arabayla geliyordu. Anneannemler de onların yanındaydı. Yanlış anlamadıysam solumuzdaki arabada da gelinin ailesi vardı.

Düğün yerine gelmiştik. Hava şimdiden esmeye başlamıştı. Bir de akşamüstünü düşününce, insanlar donacaktı. "Umarım dandik pastalardan falan koymazlar." Dayıma yalvarır gözlerle baktım. "Merak etme, o iş bende." Diyip göz kırptı. Artık bayatlamış keki olan pastalardan yemek istemiyordum. Gerçi pastalar gelmeden ben çoktan ordan uzamış olurdum ama neyse.

Saat yavaş yavaş akşamüstüne geliyordu. İnsanlar doluşmaya başlamıştı bile. 130 kişi sınırı bence bu küçük yere göre biraz fazlaydı ama neyse. Zaten davet edilenlerden yarısı gelmezdi büyük bir ihtimal. Düğün çok uzun sürmeyeceği için düğün sonrası herkes dağıldıktan sonra gençler olarak farklı bi mekana gidip orda takılcakmışız sanırım. Bu, düğün salonundan uzamamam için iyi bir şey aslında. Büyük ihtimal içki, yiyecek gibi şeyler olacaktı. Mekan dediğim de dayımın arkadaşının evi. Evin baya büyük olduğunu söylüyordu dayım. Görücez bakalım.

Buket

"Hadi Buket! Çabuk ol, geç kaldık. Bir yere de erkenden gitsek şaşırırım zaten!" Annem bağırıp duruyordu. Aynadan şöyle bir kendime baktıktan sonra parfüm sıktım. "Hazırım.. geliyorumm!!"

Uzun süredir babamın bu kadar hızlı sürdüğünü görmemiştim. Arkadaşınızın kardeşinin düğününe yetişemiyorsunuz alt tarafı. Benim arkadaşımın kardeşi evlense gitmem herhalde. Seviyorsam giderim orası ayrı konu. Neyse çok da üstlerine düşmeye gerek yok. Sıkılıp telefonumu elime aldım ve instagrama girdim. Girer girmez karşıma bir post çıktı.. Siktir, Adel'e bak. Aşırı çekici gözüküyordu. Üstündekiler yakışmıştı. Ayrıca ona başka bir hava katmıştı. Şort-tişört ikilisinden gömlek-pantolona geçince gerçekten değişmişti.

Sonunda düğüne geldiğimizde. Çoğu kişinin doluştuğunu fark ettik. Adel'in annesi Serpil abla ve babası Hasan abi kapıda bekliyordu. Bizleri görünce hemen gülücükler saçmışlardı. Gerçekten enerjileri çok farklı ve güzeldi. Tek garip olan şey, Adel onlar kadar neşeli değildi. Ya da sadece bana göstermiyordu..

Gözlerim içerde Adel'i arıyordu. Hâlâ ortalıkta gözükmüyordu. Yüzüm düşmüştü açıkçası. Nerdeydi bu kız? Mutsuz mutsuz Serpil ablaların bizim için ayırttığı masaya oturdum. Annem beni anlamış olsa gerek. "Merak etme, gelir birazdan. Yüzün düşmesin hemen." Annemden desteği almıştım. Gülümseyip ona doğru yaslandım. O da elini omzuma atıp kolumu sıvazlamıştı.

Adel

Tuvalette mal gibi bizimkilerle konuşuyordum. Kalabalıktan ses falan duyulmuyordu. Salaklar mekanı bulamamışlardı. Böyle olacağını biliyordum. İlla kendilerine bir bela bulacaklardı. Belki beni görürler diye dışarı çıktım. Hala onları görememiştim. Konumdan bile bulamıyorlarsa ne diyim artık. En sonunda İpek'in arabayı gördüm. Onlar da beni görmüşlerdi büyük ihtimal. İpek kenara çekmişti ve camı açmıştı. "Hanımefendi çok çekici gözüküyorsunuz. Bir imza alabilir miyim acaba?" İpek'e göz devirip ellerimi belime koydum. "Düşünmem lazım aşkoo. Her gördüğüme imza vermiyorum." İpek üzülür gibi yapmıştı. Kontağı kapattıktan sonra hepsi inmişti arabadan. Yağmur yanıma geldiğinde elinden tutup onu döndürdüm ve belinden tutup kendime çektim. "Hatunun bugünlük benim olcak, partnerim yok. Dayımın düğününde tek başıma olamam maalesef." İpek üstüme gülerek geliyordu. "Bırak lan hatunumu!" İkimizde güldükten sonra fark ettim ki Yağmur utanmıştı. Kesinlikle aralarında bir şey vardı. Sonrasında kafamı Altuğ'ya çevirdim. "Hey, ne oldu?"
Çok üzgün gözüküyordu, onu böyle görünce benim de yüzüm düşmüştü. İpek koluma dokunup ona bakmamı sağlamıştı ve sessizce "Yiğit'ler Belçika'ya taşınmışlar. Dolayısıyla ayrıldılar. " diyebildi sadece. Asıl ayrılma nedenleri bu değildir tabii ki. Yanına gidip omuzlarını sıvazladım ve yanaklarını mıncırdım. "Bugün üzülmek yok! Yanlış kişiler için mutsuz olmak yok!" Biraz da olsa onu güldürmüştüm. Sonrasında İpek mızmızlandı. "Hadi gidelim artık.."

Buket

Çoktan ilk dans başlamıştı bile. Adel hâlâ ortalıkta yoktu. Boşuna gelmiş gibi hissediyordum. Kafamı önüme doğru indirip hayallere daldığımda annem dürttü. "Geliyor seninki." Ne anlamda seninki dedi bilmiyorum ama bu beni utandırmıştı. Girişe doğru baktığımda siyaha bürünmüş Adel'i gördüm. O da ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu, geldiğime şaşırmış olmalı. Arkadaşlarını bizim karşı tarafımıza oturtturduktan sonra yanımıza doğru gelmişti. Elini annemle babama uzatmış ve ellerini sıkmıştı. "Hoş geldiniz efendim." Annemlere gülücükler saçıyordu. Çok da gerçekçi gelmiyordu, sadece samimiyet göstergesiydi. Son olarak sıra bana geldiğinde elimi sıktı. "Sen de hoş geldin Buket." Bu sefer bana gerçek samimiyetiyle gülümsüyordu. Ben de ona gülümsüyordum. Yanaklarımın kızaracağını anlamam zor olmadı ve yüzümü aşağı indirip ondan sakladım.
"Sonra görüşürüz Buket." Demişti ve masadan uzaklaşmıştı..

Devamını şimdi yazsam mı yazmasam mı bilmiyorum.. Bu bölüm biraz sıkıcı oldu. Sonraki bölüm daha güzel olur büyük ihtimal.

𝘉𝘢𝘳𝘪𝘴𝘵𝘢 | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin