bölüm 7

12.9K 401 144
                                    

Adel

Bugün günlerden perşembe. İpek'ler de sadece 1 gün kalmıştık. Çok zahmet vermeyelim diye düşündük. Zaten 3 tane kazık kadar insanlarız, onlar da 4 kişi. Olmazdı yani.

Otobüs olayından beridir baristayı hiç görmemiştim. Gerçi İpek'in evinden hiç çıkmadık orası ayrı konu. Bana gülümsemesinden sonra onun peşini bırakamazdım. Yanına gitmek istiyordum.

Hemen üstüme beyaz bir tişört, altıma da gri şort giydim. Bu sefer tek gidecektim. Çantama bir şeyler koyup evden çıktım. Annem beni gördü fakat nereye gideceğimi sormadı. Onu endişelendirecek bir şey yapmayacağımı biliyordu. Garajdan bisikletimi çıkarıp kafeye doğru sürmeye başladım.

Kafe buraya gerçekten çok uzaktı. Haftada 4 kez bu yolu gidip geldiğimi düşündüm de.. kafayı yerdim galiba. Bisikletle ayrı zor, sür sür bitmiyor. Araba elimde olsaydı keşke. 15 dakikada oradaydım. Ama maalesef sadece pazar günleri alabiliyordum.

Kafeye geldiğimde bisikleti kitledim. İçeri girip köşelerde bir yere oturdum. Yine o güzel gözler üstümdeydi. Onları yalnız bırakmadım. Kendi gözlerimi onun doğasına saldım.

Bu güzel bakışmayı bölen Derin oldu. Birden "aşkımm!" Diye bana sarılmıştı. Ne oluyor amına koyayım? Derin'i geri ittirdim. "Yavaş ol, senle aramızda hiçbir şey yok." Derin dudaklarını büzdü. "Ama öpüştü-" sözünü kestim. "Sen, Derin. Sen öptün. Sana herhangi bir karşılıkta bulunmadım. Asla da bulunmam. Bir daha böyle bir şey yaşansın istemiyorum. Lütfen beni rahatsız etme." Yumruklarını sıkıp masamdan ayrılmıştı. Sonunda kurtulmuştum sanırım. Derin uzaklaştığında görüş açıma yine barista girdi. Kıkırdıyordu. Bizi izliyordu anlaşılan. Onu gördüğümde bende gülümsedim ve kafamı önüme çevirip dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne oluyordu bu kıza böyle? Normalde sinirli sinirli bakan kişi neden şimdi bana gülümseyip duruyordu?

Buket

Derin'e siktiri basmıştı. Buna gülmeyecektim de ne yapacaktım. Güldüğümü görünce o da bana gülümsemişti ve ardından hızlıca kendi önüne dönmüştü. Ah.. Artık onla birbirimize bakıp durmaktan bıkmıştım.
Önlüğümü çıkarıp diğer baristalardan birinin yerime geçmesini rica ettim. Dolaptan kola aldım ve Bu, etrafında siyah bulutlar olan hanımefendinin yanına gittim. Kolayı uzattım. Geldiğimde sadece uzattığım kolaya bakıyordu. Hala benim geldiğimi fark etmemişti. Kafasını kaldırıp baktığında yine bir sıcak basmıştı. Ne oluyor be!! Gülümsüyordu. Çok tatlıydı. Kolayı ona verip karşısına oturdum. Kollarını masaya dayamış cümle başlatmamı bekliyor gibi bana merakla bakıyordu. Açıkçası ne diyeceğimi bilemiyordum. "Emm.. barış?" Elimi uzattım. "Çocuklaşmanın anlamı olmadığını anladım. İzin verirsen arkadaş olalım. Seni tanımayı isterim adel." Elimi sımsıkı tutmuştu. Huh daha önce de tutmuştu niye şimdi garip geliyordu? Yanağında birden bir çukur belirdi. "Uzun süredir bunu bekliyordum barista." Bana barista demesi tuhaf gelmişti. Ama bir yandan hoşuma da gitmişti.

Rahat 30 dakika boyunca Adel'le sohbet etmiştik. Sanki daha önceden çok yakın arkadaşmışız gibi, bu samimilik neremizden geliyordu bilmiyorum. Birbirimize çok çabuk alışmıştık. Çoktan instagramlarımızı da almıştık. Artık fake hesaptan yazmama gerek yoktu. Elimi masada olan elinin üzerine attım. "Artık gitmem gerek. Zaten beni yeteri kadar idare ettiler. Sonra görüşürüz." Ellerimize bakıyordu. "Görüşürüz barista." Az da olsa utanmıştım bu durumdan. Zaten neden böyle bir şey yapmıştım ki? Pff gerçekten garip şeyler oluyordu.

Adel

Arkadaş olmuştuk. Güzel, aşama atlamış olduk. Gerçekten samimiydi. Benzer yanlarımız da vardı.. Baristanın davranışları garipti. Sanki utanıyor gibiydi ama pek anlayamadım. Gün boyunca gözleri bendeydi. Benim gözlerim de onda..

Akşam

Dükkan kapanana kadar onu beklemiştim. Dışarı çıktığımızda bana kafasıyla işaret etti ve birlikte yürümeye başladık. "Ee.. her işten dönüşünde yalnız gitmek sıkmıyor mu?" Omuz silkti. "Bilmem, alıştım galiba. Sessizlik iyi geliyor." Ona baktım ve güldüm. "Bugün hiç sessiz olmayacak ama." O da güldü. "Olsun, bir günden bir şey olmaz." Önüme dönüp yürümeye devam ettim. "Hep böyle yürüyerek mi dönüyorsun? Otobüsle döndüğünü çok az görüyorum." Ayaklarına bakarak konuşmaya devam etti. "Evet. Otobüsü genelde hep kaçırırım. O yüzden bir daha ki otobüsü beklemek yerine yürüyorum." Dediğinden sonra "hmm" diye mırıldandım. Bu sefer o bir soru sordu. "Bisikletle mi geldin onca yolu?" O bile şaşırdı bisikletle o kadar yolu gelmeme. "Evet.. otobüs falan aklıma gelmedi. Direkt atladım bisiklete." Güldü. "Ben bisiklet sürmeyi bilmiyorum." Şaşırarak ona baktım. "Ciddi misin?!?" Kafasını salladı. "Ben sana öğretirim." Dedim. Kararsız kalmış gibiydi. "Hey, hadi ama! Annene haber ver. Zaten beni tanıyor. Boş bir alan bulalım, öğreteyim sana." Diye ısrar ettim. "Pff peki peki." Gülerek annesini aramış ve haber vermişti. "İzin aldığımıza göree.. gidebiliriz barista!!"

"Bak şimdi, vitesini normale çekiyorum. Pedallar ne ağır ne hafif olucak. Sakın korkma tamam mı. Çevirmeye başla bakalım." Onu bisikletle yalnız bıraktığım gibi yere yapışmıştı. Evet, çoktan yer bulmuştuk ve öğretmeye başlamıştım. Ona güldüğümde bana sinirli sinirli bakmaya başlamıştı. Ellerimi teslim olurmuş gibi havaya kaldırdım. "Tamam, tamam kızma barista. Öğrenirsin yavaşla. Hadi gel, tekrar deneyelim." Tekrar bindiğinde bu sefer bir elimle gidondan diğer elimle de belinden tuttum. Böyle daha kolay sürüyordu. "Woah! Adel, sürüyorum!!" Çocuk gibi sevinmişti. Ve tabii ki. Onu bıraktığımda anında yere çakılmıştı. Gülmeye başladım. Bu sefer fazla sinirlenmiş olsa gerek bana koşarak geliyordu. Kaç adel, kaç!

Ben kaçıyordum o kovalıyordu.
"SAKİN OL, KONUŞARAK ÇÖZEBİLİRİZ BENCE!"
"GEL ULAN BURAYAAA!"
Bir geyik ve kaplan gibiydik. Arkamdan, kısa ama hızlı bir şey beni parçalamak için koşturuyordu. Bu durum daha komik gelmişti ve koşarken gülmeye devam ettim. Karnım ağrıyordu gerçekten.
Arkamdan "EAAAAAAAE" diye bir ses gelmişti. Arkama baktığımda, o beni parçalamak isteyen şey üstüme doğru atlamıştı. İkimiz de yere düşmüştük. "manyak mısın sen be!!" Yanımda anırıyordu. Yerden hiç kalkasımız gelmemişti. Yan yana iki salak gülüp duruyorduk.

Buket

Gerçekten çok eğleniyordum. Uzun süredir bu kadar gülmemiştim. Sanırım Adel'le konuşmaya başlamak verdiğim en iyi kararlardan biriydi. Bisikleti asla süremiyordum. Sinir bozucu! Düştüğümüzde alnımı yere çarpmıştım. Soyuldu büyük bir ihtimal. Çok kötü yanıyordu. Gülmemiz bitip, sakinleştikten sonra adel birden hafif doğrulur pozisyona gelmişti. Bana baktığında alnımı görmüş olmalı. Birden yaklaşmış ve alnıma dokunmuştu. "Soyulmuş, iyi misin?" Dokunması daha çok canımı yakmıştı. "İyiyim ama dokunmasan daha iyi. Canımı acıtıyorsun." Hemen elini çekmişti. "Özür dilerim." Ortam sessizleşmişti. Sadece birbirimize bakıyorduk. Geceye daha fazla yakışan gözlerine bakıyordum. Büyüleyici gerçekten. Bana mı öyle geliyordu bilmiyorum ama sanki gittikçe bana daha fazla yaklaşıyordu. Bakışları dudaklarıma inmişti. Yutkundum. Bu kesin beni öpecekti.

Bana daha fazla yaklaşırken öksürdüm ve doğruldum. "Eve gitsek iyi olacak. Saat iyice geç oldu." Böyle bir şey yapacağımı beklememişti anlaşılan. Doğrulmadan önce nasıl bıraktıysam öyle kalmıştı. Sonrasında o da kendine geldi. "Öhm.. evet.. gidelim hadi.."

Ne kadar samimi bir kız olsa da ben lezbiyen değildim. Yakışıklı mı yakışıklı bir sevgilim vardı. Onun dudakları varken Adel'in dudaklarını ne yapacaktım değil mi?

Ayaklandıktan sonra olduğumuz yerden ayrılmıştık. Yol boyunca hiç konuşmamıştık. Yolumuzu ayıran yere geldiğimizde birbirimize "iyi geceler" diyip ikimizde kendi sokaklarımıza yol almıştık. Acaba onu çok mu umutlandırmıştım? Aman neyse. Benden pek bir şey alamayacağını bilmesi gerekiyordu..

Güzel bir bölüm olduğunu düşünüyorum(Buket'in sonda olan şerefsizliği dışında) umarım beğenirsinizzz! İyi gecelerrr<33



𝘉𝘢𝘳𝘪𝘴𝘵𝘢 | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin