Adel
Sandalyede uyuklarken birden yüzümdeki acıyla uyandım. "Ben geldiğim de uyanmak zorundasın!" Bu piç karı köle gibi bir şey yapmıştı beni. Kahretsin, kimsenin de haberi yok nereye gittiğimden. Nasıl kurtulucaktım buradan? Ben öylece düşünürken Derin yüzüme bir kova su atmıştı. "Uykun açılmıştır umarım." Koltuğuna oturup beni izlemeye başladı. "Acıktın mı?" Sikik. İşkence ediyordu resmen. Beni bağladığı şeyler de halat değil, zincirdi. Galiba asla kurtulamayacaktım buradan.
İpek
Sabah olmuştu fakat Adel'den hala ses yoktu. Tanrım, ya bir şey olduysa? Annesi gibi ben de endişelenmeye başlayacaktım. Buket'i aradım ama açmadı. Bunların nesi vardı böyle? Olayı Altuğ ve Yağmura da anlattım ve hemen telaşlanmamamız gerektiğini söylediler. Adel'in illa ki geri döneceğini söylüyorlar çünkü Adel asla habersiz bir yere giden biri değil. Ani bir işi olmuştur, gitmiştir diyorlar. Benim hiç inanasım gelmiyor. Onlardan daha uzun süredir Adel'i tanıyorum. Eğer Adel haber vermeden çıktıysa ve telefonu kapalıysa kesinlikle ortada bir sik vardır.
Bu iş böyle olmaz diyip Buket'lerin evine gittim. Kapılarını çaldığım da, kapıyı annesi açtı. "Buket sizden birisinin gelmesini istemiyor." Sesini kıstı. "Adel ayrılık mesajı atmış. Uzun süredir odasından çıkmıyor. Ağzına tek bir lokma bile atmadı." Ciddi miydi bu kadın? Adel, ne halt yiyorsun sen ya.. "Bakın, durum ciddi. Adel'den uzun süredir haber alamıyoruz, telefonu kapalı. Bir şey olmasından telaşlanıyoruz." Annesinin arkasından gelen Buket'i fark ettim. "Bir şey olmaz ona, merak etmeyin fazla. Pislik.." Kız, 1 gün de canavara dönüşmüş resmen bu ne amına? Göz altları ağlamaktan şişmiş, saçı, üstü, her yeri dağınık. Bu benim bildiğim Buket değildi. Neyse.. şimdi bunun zamanı değil.
"Buket, durum gerçekten ciddi. Telefonu kapalı diyorum!" Umursamaz bir şekilde yukarı doğru geri çıktı. "Yeni manitasıyla beraberdir." Yeni manita? Neyden bahsediyordu bu kız?
Annesi, kapıyı yüzüme kapatınca derin bir iç çektim. Polisten başka bir çare kalmamıştı. Akşama kadar yine beklemeye ikna edicem Serpil ablayı.. akşam da gelmezse, iş ciddiye dönmüş demektir.
Adel
"Söylesene Adel.." parmağını omuzumda gezdiriyordu. "Benden hiç mi hoşlanmadın?" Çenemden tutmuş, bana bakıyordu. Sesimi çıkarmadım. Ondan nefret ediyordum. "Asla hoşuma gitmedin Derin. Asla!" Elinin tersiyle çok sert bir şekilde vurmuştu yüzüme. "Duyamadım? Bir şey mi dedin?" Sinirlerimi çok bozuyordu. Zincirlerden kurtulmak için hareketlenmeye başladım. Omuzlarımdan tutup beni durdurdu. "Ssh.. gücün yetmez. Boşuna kurtulmaya çalışma." Masadan bir tane elma alıp, gözümün önünde o elmayı soymaya başladı. Akşamdan beri ağzıma tek lokma geçmemişti. O elmayı yemek istiyordum. Derin elmaya baktığımı görünce bana baktı. "Hm? Canın mı çekiyor? İster misin?" Kocaman elmayı ağzıma sokmuştu. Tabii ki hepsi ağzıma girmemişti. Ağzıma öyle sert bir şekilde koymuştu ki dişlerim en derine kadar girmişti. Ağzımı hareket ettiremeyecek hâldeydim şu an. Bana gülmüştü. "Konuşamamak nasıl bir his?" Elmasını siktiğim. Bu oda da elma ne arıyordu ki amına koyayım? Elma fantezisi falan mı vardı? Sabah 1 kova su.. şimdi de elma.
Eline yine o demir sopayı alınca gözlerimi kapattım. Karnıma sert bir darbe vurmuştu. Elmayı ağzımdan çıkarıp acıyla inledim. Bana yaklaşıp, sopanın ucunu çenemin altına koymuştu. "Benden hoşlanana kadar buradan çıkamazsın Adel. Benim olacaksın." Ayaklarım bağlı değildi. Bacağına çelme takıp düşmesini sağladım. "Senden hoşlanacağıma ölürüm daha iyi." Hızlıca ayağa kalkıp, sopayla tekrar aynı yere vurmuştu. Nefessiz kalmıştım. Karnım kim bilir ne hâle gelmişti. "Geber burada Adel."
Akşam
İpekAltuğ, Yağmur ve ben, Adel'lerin evindeydik. Serpil abla ağlamaktan bir hâl olmuştu. Babası, Hasan abi sadece oturmuş ve derin düşüncelere dalmıştı. Onun da içten içe ağlamak istediğini biliyordum ama yapamıyordu işte. Onu anlıyordum.
Ayaklandım. "Yeter bu kadar beklemek. Başka çare kalmadı." Telefonumu çıkarıp polis numarasını girdim ve aradım. Kayıp ihbarın da bulunduğumu söyledim ve bana yarın aramaya çıkmak için buraya geleceklerini söyledi. Yarın?!?! Taşşak mı geçiyordu bunlar? Ah, kafayı sıyırıcam şimdi. Telefonu kapatıp Serpil ablalara söyledim. Kafa sallamaktan başka bir şey yapamadılar. 'Mecbur bekleyeceğiz' düşüncesindelerdi sanırım.
Onları bugün yalnız bırakmak olmazdı. Hepimiz burada kalıcaktık ve ev işlerin de vs. Yardımcı olacaktık. Şu an da buna ihtiyaçları vardı.
Gece
Derin"Sikeyim.. hâlâ vazgeçmiyor. O sikik Buket'i sevmekten vazgeçmediğini söyleyip duruyor. En sonunda Öldüreceğim o olacak.." Ada, omuzumu sıvazlayıp, dudağını büzmüştü. "Sen de vazgeç istersen, sal gitsin kızı. Boşuna eziyet çekiyor. Sırf senden hoşlanmadı diye bu kadar delirmen normal mi sence?" Sinirle nefesimi soludum ve ona baktım. "Ada.. o pembe saçlarını elime dolayıp, çekmeden önce buradan gitsen iyi olur." Ayaklanıp sırıttı. "Hoşuma giderdi aslında. Adel yerine o sandalye de olmak isterdim ne yalan söyleyeyim. Ama neyse.. patron sensin. Ne istersen o.." bunları söylerken kızarmıştı. Ne garip bir kız.. bana neden bu kadar ilgi duyuyordu? Gerçi herkese karşı böyleydi bu.. azgının teki. O benden uzaklaşınca rahat rahat koltuğuma uzandım ve orada uyuyakaldım.
Azıcık fitne fesatlık olsun dedim. Güzel olmuş mu? Devamını bugün içinde atarım. meraklanmayın. Hadi görüşürüz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘉𝘢𝘳𝘪𝘴𝘵𝘢 | gxg
RandomHetero olduğunu düşünen barista ve sürekli onun çalıştığı kahve dükkanına gelen lezbiyen müşterinin ilişkisini konu alıyor.