0.4

208 31 10
                                    

Park Jimin'den

Şuanda Jennie'nin ısrarları sonucu Tae'nin yanına kutlama yapmaya gidiyorduk. Arabayı Jennie sürüyordu ve gerçekten çok mutluydu. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile birlikte bir yandan arabada çalan şarkıya eşlik ediyor bir yandan da pür dikkat yola bakıyordu. Şarkı bittikten sonra sessizliği fırsat bilip konuşmaya karar verdim.

"Sahi Jennie neden Bayan Park'a benim senin evinde kalacağımı söyledin?"

"Bugün seni görünce çok korktum ve tek başına kalmaman gerektiğine karar verdim. Kendini çok yoruyorsun. Sende insansın sonuçta. Biraz dinlenmeye ihtiyacın var. Emin ol benimle kalmak sana iyi gelecek."

Daha önce Jennie'nin beni bu kadar önemsediğini fark etmemiştim. Aslında hepimizi önemsiyordu. Beni, Tae'yi, Jin'i, Lisa'yı ve diğer tüm arkadaşlarını gerçekten çok önemsiyordu ve bizi ailesi olarak görüyordu. Bunları düşündükçe yüzüme istemsiz bir gülümseme yerleşmişti.

"Beni düşündüğün için teşekkür ederim Jennie. Pekâlâ seninle kalacağım."

Biz konuşmaya devam ederken adliyeye varmıştık bile. Binaya girip artık bana alışan ve biraz da acıyan gardiyanın peşinden hücrelerin olduğu kısma gelmiştik. Gardiyan bize kapıyı açıp geri gitmişti. Masalardan birinde bizi bekleyen Tae'yi görüp yanına doğru ilerlemeye başladık. Tae Jennie'yi gördüğüne şaşırmıştı. Tae'yi gören Jennie kollarını açıp ona doğru koşmaya başladı fakat kendini Tae'nin değil asık suratlı bir gardiyanın kollarında buldu. Gardiyan aynı suratsızlıkla konuşmaya başladı.

"Temas yok."

"Ya ama kaç aydır görmedim. Bir kerecik sarılayım lütfeeennn."

"Üzgünüm bayan kurallara aykırı. Konuşmak var temas yok. Eğer zorluk çıkarırsanız sizi buradan çıkarmak zorunda kalacağım."

"Peki tamam."

Jennie Tae'ye sarılamadığı için biraz bozulmuştu fakat hâlâ neşeliydi. Tae'nin yanına vardığımızda yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

"Heeyy naber? Sana çok güzel haberler getirdik. Merak etme buradan çıkacaksın."

Tae Jennie'nin ne söyleyeceğini anlamış gibiydi ve düşündüğü şeyin olmaması için içinden dua eder gibiydi.

"Jennie sakın... Sakın bana Roseanne'yi bu işe karıştırdığını söyleme. Sakın..."

"Aynen de öyle yaptım. Ve yarın ilk uçakla Bayan Roseanne buraya geliyor. Hem aptal mısın ya sen. Kardeşin Kanada'da ne kadar popüler farkında değil misin? Ayrıca geçtim popülerliği çok yetenekli bir avukat. Ondan yardım almaman kendi sonunu hazırlaman olur."

"Jennie kardeşimi tanıyorum merak etme. Ben sadece yardım etmeyeceğinden emindim."

"Deneseydin Tae. Ne kaybederdin? Bak. Ben denedim ve olumlu bir sonuç aldım. Denemeden bir şey bilemezsin. Neyse bırak şimdi asık suratla oturmayı. Kutlama yapmaya geldik biz buraya. Hadi gül biraz."

Ertesi Gün Saat 21.46

Jennie ile birlikte oturmuş Bayan Park'ın aramasını bekliyorduk. Tabii ki beklerken Jennie yankınmayı ihmal etmiyordu.

"Offf nerede kaldı bu kadın ya. Çatlayacağım şimdi."

"Sabırlı ol Jennie. Toronto-Seul 14 buçuk saatten biraz fazla sürüyor. Kaba bir hesap yapacak olursak yaklaşık 10 dakika önce uçaktan inmiş olması lazım. Valizini alma süresi falan da var. Yarım saat içinde arar herhalde.

15 Dakika Sonra

Çalan telefonun sesiyle Jennie yerinden fırlamış ve bekletmeden telefonu açmıştı.

"Alo Bayan Park uçaktan indiniz mi?"

"Evet indim. Şuanda valizimi alıyorum. Önceden arayayım dedim. Trafik falan olur erken yola çıkmak isteyebilirsiniz diye."

"Tamam teşekkürler. Ben yola çıkıyorum o zaman. Vardığımda sizi ararım."

Jennie telefonu kapattıktan sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Geliyorsun değil mi?"

"Yok ya ben gelmesem daha iyi sanki. Kendimi o kadınla tanışmaya pek hazır hissetmiyorum açıkçası. Ben seni burada beklerim."

"Tamam sen bilirsin. Ben çıkıyorum. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

1 Saat Sonra

Jennie çıkalı 1 saat olmuştu ve hâlâ gelmemişti. Aramalarımı da cevapsız bırakmıştı. Artık iyice endişelenmeye başlarken zil sesini duydum ve rahatlamayla birlikte koşarak kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda karşımda Jennie ve Roseanne olduğunu zorlanmadan tahmin ettiğim bir kadın duruyordu. İstemsizce onu süzmeye başlamıştım. Uzun sarı saçlarının önlerini arkaya doğru toplamıştı. Üzerinde ise V yaka önü düğmeli beyaz bir crop ve onun altında ince belini belli eden bol bir kumaş pantolon vardı. Lacivert bir çantası ve uzun kahverengi bir kabanı vardı. Tanrım... BELİ ÇOK GÜZELDİ.

(Roseanne'nin kıyafetleri)

Aslında hiçte korkulacak biri değildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aslında hiçte korkulacak biri değildi. Ondan anlamsız bir şekilde ürktüğüm için kendime kızmıştım. Ben Roseanne'yi süzerken bir kaç dakika geçmişti sanırım ve bu bir kaç dakika yüzünden Roseanne kendimi yerin dibine sokmak istediğim kadar utanacağım bir cümle kurmuştu.

"Eee hadi almıyor musun bizi içeriye"

The Lawyer-JiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin